yakışan adama level üstüne level atlatan, yakışmayanı ise yerin dibine sokup çıkabilecek bir durum. haliyle bırakmadan önce iki hatta üç kere düşünmeli insan.
can dündar'ın 17.12.2003 tarihli yazısında dile getirilmiştir.
------ alıntı ------------
iki kişinin bıyığı sorun oldu geçen hafta:
ikisi de taşfırın erkekleriydi. Biri Kenan Evren, diğeri Tamer Karadağlı...
Evren'inki, "bi deneyelim bakalım, ne tepki alacak" mahcubiyetinde bir girişimdi. Ne-tekim, pek yakışıksız oldu. Tepkiler kötü gelmiş olmalı ki, Paşa çabuk vazgeçti.
Karadağlı'nınki ise dizideki Haluk tiplemesine yakışan bir aksesuardı. "Kodu mu oturtan bir erkek" bıyıksız olmazdı.
Orada toplum (yani mankenler) ikiye bölündü:
Bir yanda "derhal kessin"ciler, öbür yanda "kıllı daha güzel"ciler...
iş o kadar büyüdü ki, bir gazete, konuyu okurlarının referandumuna sunma cihetine girdi. Hülya Avşar, kendi şovunda Haluk'u traşlamaya kalkıştı. Ve "taşfırın erkeği," "Seni öpmeme izin ver, keseyim" diyerek bıyığını hiçbir şeye değişmeyen erkeğin, böylesi özel bir rüşvet karşılığında jilet altına yatabileceğini gösterdi.
sebeplerinden bir tanesi memurlukta sakalın yasak ve bıyığın serbest olmasıyken, en önemlisi ise kişinin siyasi görüşünü karşı tarafa lanse ettirmek istemesidir.
tamamen psikolojik bazen bu ne lan böyle dedirtir, bazı dönemlerdede harbiden yakışıyor hee bana dedirtir.. bakmakla görmenin arasındaki farkları hep sakal bıyık sayesinde fark ettim ben ayrıca; kadınların saçını boyatmaları, dildolarının yaklaşık 0,5 cm üstündeki tüyleri bazen sıfır numaraya vurmaları, bazende salıvermesi kadar normal şeyler bunlar.
(bkz: tamamen içgüdüsel)
küçüklükten beri hayalimdi, tv'de devrimci abilerin bıraktığını görünce imreniyoduk ee büyüdük bıraktık. Kızlar beğensin beğenmesin hiç umrumda değil be.