Muhtemelen sevgilisi tarafından boynuzlanmış ve çikolata, arkadaş tesellisi, alışveriş üçlüsüyle avutulan/avunan bir kadının anlık öfke söylemidir. Hayatının "ikinci beyaz atlı prensi"ni bulduğunda tüm bu düşüncelerini susturur, aynı münferit hayatına devam eder. Telaşa gerek yok.
adet olmaktan beyinlerine kan gitmeyen, doğurgan bir yapıya sahip olduğu için ota boka paranoya besleyen, prolaktin hormonuyla doğuştan objektif düşünmekten alıkoyunan, tarih sahnesinde büyük değişimlerde rol oynamamış, sürekli kral ve soylu yarrağı yiyen kadınların içinde bulundukları durumdan kompleks edinen yazar söylemi.
bir salagi ancak bir salak kaale alir. hatta en salak kisi genelleme yapip kendi sifatiyla baskalarina bok atar. bu da yadsinamaz bir gercektir. boylelikle kimin salak oldugu gayet net anlasilmistir.
işte sonunda patlayan bir kezbanın söylemi. aslında sen kendini anlatıyorsun, bizlerse senin anlattıklarınla çelişen kezbansı cümlelerini okuyup gülümsüyoruz. (gülümsüyoruz herhalde!. en azından benim için öyle)
iki tuşa basmak bir kezbanın sinirini bozmanın karşılığında rahatlıkla ödenebilecek bir bedel. şimdi bu muhabbet her sağlıklı erkeğin yaptığı muhabbettir.
yetiştiği ortam, statüsü ne olursa olsun herkesin arada yaptığı ve yapacağı eylemdir. kimse ahlak abidesi kesilmesin ben yapmıyorum triplerine girmesin. bu muhabbeti yapmayan kadın bile yokken bu şekilci, tek taraflı ve yanlı tanımlar kamuflajdan ibarettir..
esas salaklık ise nasılsa bünyeye gizlenmiştir ve böyle anları bekler açığa çıkartmak için.
sanatçılar(serdar ortaç falan değil; donatello raffaello, michelangelo, tiziano, da vinci vb.), bilim insanları, edebiyatçılar, hatta ve hatta aşçılar...
genelde erkek olmuyor muydu yahu?
not: bu kadınların aptal olduğunu değil; erkeklerin salak olmadığını kanıtlar.
bu papaza kızıp oruç bozmak gibi bişi olsa gerek... o zaman bende türk kadınlarının kezban olduğu gerçeği diye bir genelleme yapayım(tabi sadece saçmalığa tez yazdım türk kadınlarına saygım sonsuz).
