kadınların düşüncesi ile erkeklerinki arasında çoook fark olduğundan kaynaklanan bir durumdur.
bir kadın düşünün, yeni biri olduğunda, ona alışır ve evlenebilir ve bunu hiç düşünmeden yapar. onların metapolizmaları enteresan çalışıyor. hiçbir kadının sevdiği adam uğruna yıllarca beklediğini ya da başka bir ilişki düşünmediğine şahit olmadım lâkin tam tersi olarak bir erkeğin yıllarca yol gözleyip evlense bile hâlâ onu bekliyor olduğunu gördüm.
kadınların yapısı çok tuhaf... bir erkeği deli gibi sevdiğini söylerken başka birinin koynuna girebiliyor, başka biriyle birlikte de olabiliyor.
kadınlar * para ve rahat yaşam peşindeler ve bunu bir şekilde oluşturmaya çalışıyorlar kendi kafalarınca. bacaklarının arasındaki şeyi sunmak ya da sevmediği biriyle bile olsa bunu kullanmak onlara utanç vermiyor.
bizim onlara verdiğimiz değeri onlar kendilerine vermiyorlar...
...ve dediği gibi birisinin...
"seni aldattığımı sandığın her kadına ben seni anlattım" der erkek. ama kadın bunu asla başaramaz...
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çok olur.
Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...
Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.
Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.
Sık sık boynunu büker "sarıkız".
O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz
Değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.
Balkon artık sessizdir
Koridor kimsesiz.
Bir kadın gittiğinde...
Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında;
Bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...
Bir anne gider...
Bir dost...
Bir arkadaş...
Bir sevgili...
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde...
Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde; övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.
Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz,
Annesi gitmiştir "geç kalma"nın.
Kadınlar,arkalarında büyük boşluklar bırakarak
giderler.
Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında
Ve bir kadın gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.
--spoiler--
'hadi lan ordan!' denilen hededir.
erkek 35 yıllık evliliğini bitirir, gider 1 ay içinde yeni bir eş ile yeni çocuk planları yapar. kadın ise bir 35 yıl daha aynı adamın yasını tutar, belki yolunu gözler. sevgilinizden ayrılırsınız, adam hayatına devam eder, sizinki sekteye uğrar. onca yıl sonra geriye döner bakarsınız. bir kendinize, bir ayrıldıklarınıza. hepsi janti, hepsinin işi tıkırındadır. sizin tipiniz kaymış, hayata olan güveniniz yerle bir olmuştur. ha bu sizin mallığınız mıdır, şüphesiz ki evet! ama kimse erkeklerin aşk acısını daha zor atlattığından bahsetmesin bi zahmet. sie!
gerçekten sevip, aşık olmuşsa o erkek , doğru olabilir diye düşünülen bir kanıdır.
ama çok azı o derece kendini ortaya koyduğu için aşkta, geneli diyemeyeceğim malesef.
erkeklerin sevdiğine zor inanmaları, kadınların her seviyorum diyene kanmalarından kaynaklıdır. yoksa erkeğin zorluğu, kadının kolaylığı değildir. sevginin çok büyük bir kısmı şevkattir ve kadın şevkati erkekten daha çok arayandır...
ayrılık acısının nihai ilacı yeni bir karşı cins bulmaktan geçer.
terk edilen acı ile kavrulan erkek yeni bir hatun kişisi ile tanıştığı zamanlar bu yüzden yaşadığı özgüven deformasyonu yüzünden kızın beklediği iletişime bir türlü geçemez.çünkü aşık erkek kıçı başı dağıtmıştır ve kıçını başını dağıtan bir erkekle kimse uğraşmak istemez.
velakin aşk acısı çeken kızın kendisine yavşayan ilk erkeğe tamam demesiyle atlatma süreci başlamıştır bile.
Süreç olarak aşk acısı iki cinsiyet bakımından tam ters biçimde işler, kızlar bu acıyı ilk ay çok yoğun sonraki aylarda ise daha az derecede hissederek atlatırlar, erkekler ise başlarda bu acıdan çok etkilenmez ama zaman geçtikçe acının derecesi artar. Hele ki (kimse bunu inkar edemez) bir başkasını bulamazsa bu acı daha da bir fazla hissedilir.
erkek egosundan kaynaklanır. terkedilmeyi bir türlü içine sindiremez erkek. hatta iyi bir arkadaşının/dostunun kendisine yaptığı hatayı da kabul edemez. kavgada yalnız bırakılmayı, cebindeki parayı paylaşmayan arkadaşı, kederli gününde derdini dinlemeyen, onunla birlikte melankoliye bağlamayan arkadaşını siler defterden. bunu yaparken de bu bana nasıl yapılır laaağğğnnn der durur. işin özü egomuz çok kuvvetlidir beyler. ne yapılacaksa biz yapmalıyız, bize bir şey yapılmasına tahammül edemiyoruz, işte o yüzden de köpek gibi dişinin peşinde koşmaya, yerlerde sürünmeye mecburuz. haddimizi bilsek ve siktiretlan giderse gitsind esek her şey o kadar kolay olacak ki.
özgüvenleri tavan yaptığı için ilişkilerinde yaşadıkları bir terk ediliş, bir aldatma onlar için inanılmaz bir hakaret olur ve kaldıramazlar, acısını çabuk atlatamazlar.
erkeklerin egolarının daha yüksek olması sebebiyle, herşeyi daha fazla sahiplenmelerinden, herşeye aidiyetlik hissetmelerinden, elindekini kaybetmeye daha fazla tahammülsüz olmalarından kaynaklanıyor olabilir.