bu durumun net olarak çıktığı yaş aralığı farklılıklar gösterebilir, ama genelde okul,askerlik gibi mecburiyetler bitirilmiş, bu süreçte yaşananlardan hayata dair çıkarımlar yapılmıştır, görecek yaşanacak daha çok şey vardır ama artık genel anlamda hayatın içinde barındırdıklarına dair bir ön bilgilenim süreci aşılmıştır, daha sonra iş hayatı başladığında iş hayatının beraberinde getirdiği stres,yorgunluk, zaman sıkıntısı çekme...vs... üzerine eklenince artık daha bireysel bir hayat tarzını benimsemeye başlarsın, daha seçicisindir, kriterlerin daha sivrilmiştir artık, olay böyle değerlendirildiğinde bu durumun kendini inceden hissettirdiği yaş 25-27 yaş aralığıdır.
Kimse kimsenin pesinde kosmasin bence, adam gibi konusulsun,gorusulsun. Ama insanlar icindeki egolari zaptedemedikleri icin kosma,kosulma derdindeler. Sen samimi duygularini bile acsan ay sunu biraz surundeyim moduna giriyorlar, allah akil fikir versin sik beyinlilere.
the perfect storm filminde mark wahlberg'in oynadığı karakterin sevgilisi adam denize açılmadan önce bi mektup veriyo yolda oku diyerek..
Seni bilmiyorum ama ben bu ilişkiye ciddi gözle bakıyorum diyo notta.. Kadın kendi birikimiyle ev almış kırık dökük, adam dönmeden önce evi tamir etmeye çalışıyo.. Kadın yuvasını kurmaya çalışıyo..
Film gerçek bi hayat öyküsüdür..
O sahneden sonra bizim burda nişanlısıyla mobilya beğenmeye giden, bi sike derman olamamış kezbanları düşündüm.. Dedim amk bunlara emek verdiğine hatta ağzını açıp konuştuğuna bile değmez..
azalmakla birlikte maalesef geçmişe kıyasla kalitesini de yitirmiştir. artık kadın da en az erkek kadar koşuyor. Sorun şu ki, nitelikli bir ilişki için koşan her iki cinsiyetin taraflarının sayısı gün geçtikçe azalıyor.
cinselliğe herkes çok kolay ulaşıyor, dozu arttırdıkça bunu sevgi ya da aşk sanıyor. sekse doyunca ilişki bitiyor.
erkek, 35 yaş öncesi seks için kadının peşinden koşar. ancak gerçek bir ilişkiyi yönetmeyi ve yürütmeyi öğrenemediği zaman ya terk edilir, ya da kadın tarafından yönetilmeye başlanır.
Eskiden manita yapan hemen "ciddiyiz" deyip "kendi aralarında" söz yüzüğünü takar, sevgilisinden başkasına bakmazdı,
evlenen ise efendi gibi üç aya göbeğini salar, "hanım bakıyor evlilik yaradı kehi kehi." derdi;
Başkası bakmak, başkası ile konuşmak ayıptı.
Şimdi öyle değil, evli, sözlü, nişanlı olduğu halde aynı anda içinin çektiği her kadına, evli, bekar demeden, hallenip iş çıkar mı diye umudunu baki tutuyor erkekler.
saçmalamayın amk. siz heralde sürekli party hard mekanlarda yaşıyonuz. bal gibide koşuyorlar. ben artık koşmuyorum umudum tükendiği için. artık kız bulma olasılığını bile düşünmek istemiyorum çünkü bu beni sıkıyor.
ama çevresinde kız arkadaşların yoğunlukta olduğunu gördiğim kişilerin kız peşinde koşmadıkalrına şahit olmadım.
bide şunu eklemek istiyorum. bu zamana kadar çok hayallerim yıkıldı. kızlar cidden çok saçmalar aq. ne istediklerinden gram haberleri yok. önce çok samimi oluyor sonra birden arayı açıyorlar. çıktıkları kişilerde benden daha düşük model tipler oluyor veya hiç kimseyle çıkmıyorlar.
bu sene en az 3 kızı denedim. 3 ün dede tık yoktu. hiç ilgilenmeyene lafım yok o sevmemiştir olur ama ilgilenip bırakan kızlar cidden ne istediklerini bilmezler.
ayrıca eğer brad pit değilseniz ve çevrenizdeki kızlar kaşar sınıfına girmiyorsa, bunu sizde fark etmişsinizdir ki kızlarla sohbet cidden çok zor. özellikle mesajlaşmalarda siz konuya devam etmezseniz kızlar konu bulamıyorlar. konuşma sizin götürdüğünüz şekilde gidiyor ve buda bir süre sonra yoruyor.
sadece bu sene değl hayatımın son 5 senesi böyle geçti ve artık yılların yorgunluğu var ve öğrenilmiş çaresizlikte var.
bu ilişki yorgunluğu ve öğrenilmiş çaresizlik birlikte olunca, kız size açık şekilde ilgi gösterse bile yinede ''nasıl olsa sevgili olmayacağız salla.'' diye düşünüyorsunuz. ve bir süre sonra size ilgi gösteren kızlardan hiçbir şekilde etkilenmiyorsunuz. bi nebze karşı cinsle olan ilişkiler artık arkadaşlıktan öteye geçmiyor ve karşı cinsin kanka demesine bile katlanamıyorsunuz.
eskisi gibi de bir kızın bakışlarından hoşlanma sezseniz bile nasıl olsa olmayacak kafası sizi yolunuza devam ettiriyor ve büyük ihtimalde olmayacak olaylardan sizi çekiyor. ama hayatınızdaki o rengi ve aksiyonuda alıyor. sadece sevgisiz siyah-beyaz bir dünya oluyor.
bir süre sonra da bunu dert etmekle-etmemek arasında yolunuzda yuvarlanıp gidiyorsunuz.