erkekleri stil sahibi gibi gösteren şeyler

entry145 galeri0
    69.
  1. her gün aynı elbiseleri giymek. "elbiseler koksa da eskise de bir stilim var ve bundan asla vazgeçmem" anlamına gelir.
    2 ...
  2. 68.
  3. 68 mustang. bu araba kahtalı mıçı yı bile yeri gelince sawyer dan daha karizmatik yapabilir.
    1 ...
  4. 67.
  5. "sus da bari adam sansınlar" tabirinin uygulamaya geçmiş hali...
    0 ...
  6. 66.
  7. 65.
  8. saati sağ kola takmaktır. açıklanabilir, mantıklı bir şekilde izah edilebilir bir hadise değildir ancak fark yaratılmış olur. Lise de çakma konverslerin tekini başka eşini başka renk giyip dolaşan zibidilere stil sahibi muamelesi uygulayan bacılara teessüf ediyorum...
    2 ...
  9. 64.
  10. kendinden emin dik yürüyüş,
    sırıtmamak
    özgüvenli ses tonu
    etrafıyla fazla ilgilenmemek
    0 ...
  11. 63.
  12. burada yazılanların hiçbirinin içine dahil olmadığı şeylerdir. sözlük insanları kandırma yeri değildir, olmamalıdır. 4 sayfalık entrylerde nelerden bahsedilmişse hepsini denedim olmuyor yahu.

    sırtıma attığım lacoste sweet-shirt ile sahilde dolaşırken bir elimde çocuk arabası ve içinde bahtsız yeğenim, bir elimde azgın ve bir türlü istediği eşi yıllardır bağlı olduğu arka bahçemizde bulamamış golden terier iile saatlerce gezdim de ne oldu. azgın it gitti köpeğin birine saldırdı; onu tutayım derken bebek arabası ,içinde yeğenimle birlikte, devrildi; bembeyaz pantolon artık kırışıklar içinde ve yer yer simsiyahtı, paçasından başlayıp kıç bölgesine kadar uzanan yırtıklarından bahsetmek bile istemiyorum.

    baska bir sözlükten o yıllarda aldığım direktifle tatil yöresindeki en zengin otelin lobisine gittim. bir times, ve bir viski istedim. gazete ve bir bardağın 3'te birine doldurulmuş sarı bişey verdiler. garsona sataştım o anda "bizi enayi mi zannetin lan ben türküm oğlum git şunu adam gibi doldur" diye. "abi o içkinin normali o şekilde" diye diklenmeye kalkıştı, anadolu çocuğu yer mi hemen "sen müdürünü çağır aslanım senle muhattap bile olmam ben" deyip oturdum lobideki en kral koltuğa bacak bacak üstüne atarak. sonra kendisini müdür diye tanıtan kel bir şahıs geldi ve şikayetlerimi kendisine münasip bir dille ilettim; "bak kardeş senin bu garson müsvettesi bana içkiyi az getirdi, allah bilir gelirken bardağın kenarından hüpletmiştir de. zaten az bi de içine deli gibi buz atmışlar. enayi değiliz biz, adam gibi servis yapsınlar. ondan sonra oturup ağlıyorsunuz turist niye gelmiyo diye". müdür baktı ki ben haklıyım garsonu yolladı "beyefendinin isteğini yerine getirin" diye. iki dakikaya kalmadan garson adam gibi bir bardağı doldurmuş geldi, yanında da farklı bir kadehte bir içki daha vardı. bu da müessesemizden deyip gidecek oldu. "aslanım böyle servis olmaz bak. şu ortya da bir tabak tuzlu fıstık getir" dedim. o arada ben içkiden yudumlamaya ve gazeteyi okumya başlamıştım gazeteden birşey anlamamam bir yana gelip geçen garip garip bakıyordu bana. dakikalar ilerledikçe bu garip bakışlar göz süzmelere, "çin çin!" yapıp bir göğsünü açan bayanlara kadar gitti. hatta bir tanesi beni öpmeye kalktı. tam bu sefer doğru yoldayım demeye başlamıştım ki bir den herkes çırılçıplak gezmeye başladı lobide. boy boy hatunların yanında her ebattan bol bol haydar da vardı ve ben bu işte bir gariplik olduğunu düşünmeye başladım. tam tuzlu fıstık getiren garsona soracaktım ki garsona bana bakıp birden kayboldu. birkaç isveçli ve norveçli çilli yüzlü sarışın bayan beni kollarının üstüne alarak ellerinin üstünde gezdirmeye başlamıştı ki ben en son sahnede kalabalığın üstüne atlamış bir rock yıldızı misali kendimden geçtiğimi hatırlıyorum gözlerimi açtığımda hastane odasındaydım.

    bunların bir fayda getirmemesi ve bir türlü o baywatch'taki david haselhoff çekiciliğini yakalayamamam sonucu son kozumu da oynamaya karar verdim. üniversite yıllarında o dönemin parasıyla baya para verip "lan belki hatun kaldırırız bu topluluktan" diye girdiğim su altı topluluğundan aldığım dalgıçlık derslerinin meyvelerini yeme zamanı gelmişti. gidip bir dünya para bayılıp dalgıç elbisesi aldım, yanında o büyük saatlerden istedim ama vermediler eşantiyon olarak. "hacı o kadar alışveriş yaptık bi tane de şundan ver işte hesap düz olsun" dedim satıcı adam yüzüme bakıp "o saat aldığın malzemelerden daha pahalı" deyince kafamda bir şimşek çaktı belki bu saati alırsam daha etkili olur diyerek kainatın parasını bayılarak aldıklarıma o saati de ekledim. şimdi dalmak için yer seçmekteydi sıra. tatil yöresinde botlar, jetskyler, tekneler pahalı olduğundan civar kasabadaki bir balıkçıdan motorunu kiraladım ve gezmeye başladım acaba nerde turist çok diye. sonra bir koyda turist teknelerinin sıklaştığını gördüm ve o koyda dalmaya karar verdim. o koya yanaşırken aklıma o an için muhteşem gibi görünen bir fikir geldi. dalgıçların bugüne dek tek yaptıkları teknenin kenarından çocuk gibi ters takla atıp suya dalmaktı. artistlik bunun neresinde, adam gibi dalgıç tutar kayaardan ters takla atar değil mi ya. neyse bu fikr-i şahane ile motoru bir ağaca demirledim ve kayalar tırmanmaya başladım şaşkın bakışlar arasında. o şaşkın bakışları en son gördüğümde otel lobisinde olduğuım aklıma geldi ama bu sefer bakışların bana değil dalgıç tüpü ve saaate odaklandığını farkettim. doğru yoldaydım, kim tutardı beni. güzelce bir kaya seçtim kendimeve o kayadan atlayıp turistlere artistlik yapan yöre halkı ergenlerini anlayacakları bir dlle "çeğilin lan zibidiler gidin başka yerden atlayın kırmayım bacaklarınızı" diye kovaladım. ve sıra benim o artistik atlayışıma gelmişti. biraz gerilip hızımı aldıktan sonra alkışlar ve "hayır-no no stop" nidaları arasında atlayışımı geçekleştirdim. ters salvo atarak balıklama dalmaya çalıştım fakat sırtrımdaki tüpün onlarca kiloluk ağırlığı o anda tonlara dönüştü ve suya sırtüstü düştüm ve suya çarpma esnasında yüzümdeki yanma kelimlerle tarif edilmeycek derecedeydi. etraftaki cankurtaranların yardımıyla hasteneye kaldırılmışım o gün de. cebimdeki üç kuruşu da hastaneye vererek tatili el elde baş başta bitirmiştim.

    şayet bu yaptıklarımla stil sahibi olduysam ve o stile ragmen bir bağyan arkadaş yapmadıysam seveyim öyle stili. yok bu yaptıklarım stil sahibi olmak değilse 4 sayfa boyunca ne yazıyosunuz kardeşim. burdan moderasyona sesleniyorum doğrulu belli olmayan bilgiler var bu başlık altında silinsin!
    5 ...
  13. 62.
  14. kolundaki kadin, bakislarindaki asalet, yürürken omuzlarin dik olmasi. *
    0 ...
  15. 61.
  16. herkesin koştura koştura talep gösterdiği şeylere arkasını döndüğünde doğru noktaya odaklanmış olan erkektir. farklılığında başarıyı yakalayan da denilebilir. *
    2 ...
  17. 60.
  18. şekle bağlı olmanın dışa vurumudur bu şeyler.
    Herkes kendine ait bir stile sahiptir halihazırda. kimi kendininkini beğenmeyip, çerçeveleri belli kalıplara girmeyi yeğler. Kimi de kendine olan saygısından kendi stilini devam ettirir. Eğer bu kişi ünlüyse bir stil ikonu haline gelir ve diğerlerinin bir kısmı bu sefer onun gibi olmaya çalışır.

    Taklit olmak basittir. Mühim olan orijinal olabilmek.
    4 ...
  19. 59.
  20. dünyanın en çirkin erkeği bile olsa, yaşamda elde etmiş olduğu başarısı, ağır başlılığı, dürüstlüğü,temiz olması, saygılı ama kendine güvenir olması bir erkeği karizmatik ve stil sahibi yapan başlıca noktalardır.
    4 ...
  21. 58.
  22. açık denizde seyahate çıkmış yelkenlisiyle kıyılardan kıyılara seyahat edip, kirli sakallarını ovuşturup ufka bakması.
    (bkz: mutluluk) *
    (bkz: talat bulut)
    0 ...
  23. 57.
  24. 56.
  25. en barizi, herşeyden anlarım ama, susarım yine de bakışı. (bkz: ota boka konuşan erkek, cool olamaz abii.)
    0 ...
  26. 55.
  27. yalnızken de hayatını noksansız devam ettirebilecek donanımda olması.
    5 ...
  28. 54.
  29. gözbebeklerine yerleşmiş bir çelik parıltısı.. *
    1 ...
  30. 53.
  31. guzel bir tshirt,bermuda pantolon,bordo converse ve de yanında dunya tatlısı bir kopekle sahilde dolasması..
    1 ...
  32. 52.
  33. 51.
  34. 50.
  35. söz söylemeyi bilmek, söylediği sözün nereye gideceğini bilmek, gittiği yerde nasıl davranacağını bilmek.
    2 ...
  36. 49.
  37. yatakta muhteşem olması ve bununla asla övünmemesi,
    kendine has, lezzetli yemekler yapması ama dışarıdan yemek siparişi vermesi,
    çok şık ve siyah ağırlıklı giyinmesi ama üstümdekiler nasıl olmuş diye sormaması,
    ılık sesiyle fransızca güzel şarkılar söylemesi ama bu şarkıları sadece sevdiği kadına veya duşta kendi kendine söylemesi,
    kendi kurduğu işinde başarılı olması ama tebrik edilmeye ihtiyaç duymaması,
    serseri bir yakışıklılığının olması; kendini çirkin bulmaması,
    kendiyle ilgili detayları anlatmaması, aykırı olması ama asla çıkıntı olmaması,
    gitmek istiyorum, gelmek istiyorum, gitmeni istiyorum, kalmanı istiyorum diyebilmesi,
    karşısındaki kadına saygı duyması, bağlı kalabilmesi ama asla bağımlı olmaması;
    kendinin farkında olması ve bunun reklamlarına ihtiyaç duymaması, bunun kendiliğinden farkedilebilmesi bir erkeği yüzde yüz stil sahibi gösterir, hatta yapar.
    2 ...
  38. 48.
  39. şu meşhur beyaz don meselesi var bir de..
    sıkı bir sevkülceyş * gerektiren anlarda ortaya çıktığından; stil sahibi görünmeyi bir kenara bırak, "denize de bununla girmiyorsun değil mi" bakışlarına ezdirir, harcar valla dağ gibi adamı.
    çözün lan şu problemi artık..

    tam yeri ve de sırasıyken; liseye başlayana kadar g.tümde bir barış bayrağı edasıyla sallanandırdıklarım için o tarihlerde seviştiğim tüm hatunlardan özür diler, bu hususta kıymetli annemi hiç affetmeyeceğimi belirtmek isterim...
    * *

    ve tabii ki deri unsurların tek pas oynaması..
    deri dediysek kemer, ayakkabı, saat kordonu ergen şey,
    devir bakayım şimdi o çadırı...
    2 ...
  40. 47.
  41. uzun saç ve küpe ile birlikte şık takım elbise.
    2 ...
  42. 46.
  43. televizyonunun olmaması,
    dans etmemesi,
    kırmızı gül almaması,
    fotoğraf çekilmemesi,
    rengarenk giyinmemesi.
    4 ...
  44. 45.
  45. hafif kirli sakal
    marka kol saati
    bakımlı eller
    armani marka herhangi birşey,
    düzgün ayakkabılar
    cool tavırlar
    tok ses tonu*...
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük