y geninin eksik x geni olmasından mütevellit, erkeğin tüm bilinçdışı arzusunun dişiye dönüşmek olduğunu, ancak başa çıkamayacağı bu eksikliğin her idrakinde, dişiliği aşağılayarak kendini varetmeye çalıştığını söyleyen ilginç tezlerin sahibi kadın. aile içi cinsel tacize uğramış, psikoloji okumuş, elinde daktilo ile çatılarda oyun yazarken hayatını seks işçiliği ile kazanmıştır. psikanalize çaktığı, penis hasedi yoktur, kuku hasedi vardır cümlesine bilhassa hayranım.
''Erkek tam anlamıyla benmerkezcidir, kendi içinde hapsolmuştur. Başkalarını anlama, sevme başkalarıyla özdeşleşme, arkadaşlık kurma, duygulanma, şefkat yeteneğinden yoksundur. Tamamen izole edilmiş, başka biriyle ilişki kuramayan bir birimdir. Tepkileri tümüyle midesindendir, beyninden değil. Zekası, yalnızca güdülerine ve ihtiyaçlarına hizmet eden bir araçtır. Akılsal tutku, akılsal etkileşim yeteneğinden yoksundur, kendi fiziksel duyuları dışında bir şeyle bağlantı kuramaz.'' https://galeri.uludagsozluk.com/r/1941448/+
Edit:Sevdiğim bi kitabın sevdiğim bi alıntısını paylaşıyorum ne var bunda? illa dostoyevski yazıp artı mı kasayım?
beyler manifesto doğru ise duygusuz bir taşın canlı halinden başka birşey değilmişuz yalniz doğramasan acısız şekilde silahla kafamiza sıksan olmazmı essy hanım.
Erkekleri insanlıktan bu kadar dışlamayın ki insani hareketler sergileyen erkekleri bir şey lütfediyor gibi hissedip baş tacı etmeyelim.
ironik olsa bile bu tür söylemler hoş değil. Doğrama falan değişik yani.
''Kendi içine kıstırılmış olan erkek tamamen ben-merkezcidir ve başkalarıyla empati kurmaktan ya da özdeşleşmekten, aşktan, dostluktan, şefkat ve muhabbetten tamamen acizdir. Başkalarıyla ahenk içinde olmaktan aciz, tamamen yalnız birimdir.''
Valerie Solanas.
Edit: ah, özür dilerim. Artı kasmak ve samimiyetsiz olmak için Tolstoy, Victor Hugo, dostoyevski falan paylaşmam gerekiyordu haklısınız.
Feminizmi, erkekleri öbürsüleştirerek kadını üst levele taşıyıp radikalleştime olarak algılayan her yazara, düşünüre,feminizmi araştırma cürretine girmeden ben feminikim yia diyen yavşak kadınlara karşıyım.
Kendinizi,hem cinslerinizi böyle böyle geriye atıyorsunuz siz.
Bahsi geçen kitap da aynen buna binaen yazılmış,beni zaman kaybına uğratan bir kitaptı.
Eğer mantığa doğru gelmek isterseniz Simone De Beauvoir'i bir okuyun derim
"erkeklerin zekası, yalnızca güdülerine ve ihtiyaçlarına hizmet eden bir araçtır. akılsal tutku, akılsal etkileşim yeteneğinden yoksundur, kendi fiziksel duyuları dışında bir şeyle bağlantı kuramaz.''
manifestodan ziyade öfkeli bir eleştiri bana kalırsa. Hatta öfkesi anlam dünyanızda karşılık bulduğunda essy’ye arkadan sımsıkı sarılıp O’na “sakin ol lütfen bunlar geçecek” deme isteği uyandıracak kadar Şiddetli bi öfke..