Ağlar. Içerden ayrı, dışarıdan ayrı ağlar. Sevdiği kadını kalbinde öldürürken ağlar. Babası öldüğünde ağlar. Çocukluğuna döndüğünde ağlar. En sevdiği kişinin ölü bedenine bakarken ağlar. Böyle bir ağlar sonra geçer gibi durur ama içinden hep ağlar. Fakat ağlamıyormuş gibi rol kesmek her zaman yaptigimdir. Bu yüzden güçlü olduğumu söylerler. Bu kadar çok ağlamak zorunda kalmadaydım güçlü olmam da gerekmezdi. Neyse yani biz ağlıyoruz. Hem de hüngür hüngür. Fakat sert durmaya çalışıyoruz. Rol yapiyoruz. Teninde kaybolasımın geldigi bir kadina bile sarilamam. Öpemem. Elini tutamam. Neden? Rol gereği. Aslinda gayet yapasim var. Fakat dogrusu boyle. Kolay mi amk beni sevmek? Gunlerce sevissek bile son 50 günüm. Bir daha yüzümü anca forofraflarda gorecek. Yazik değil mi beni seven kişiye? O yuzden kimseye hicbir sey umit vermeye gerek yok. Ait olduğum yere gidiyorum.
zira öyle bir ağlar ki erkek, "ulan adam ne güzel ağlıyor be, ne içten ağlıyor" dedirtir insana. ben değil tabii ki, bir arkadaşım ağlamıştı da oradan biliyorum.
yoğunlaşan duygular sonucunda fiziksel olarak gerçekleşen eylemdir ve bu durum insanın doğasında vardır. Erkek ve kadın arasında bu konudaki fark ise erkeklerin ağlaması için bu yoğunluk katsayısının daha fazla olması gerekmektedir. Eğer bir erkek ağlıyorsa orada ciddi bir sorun olduğuna karinedir.
Yalandır. Erkek ağlıyorsa dolmuş taşmıştır enlerdedir ve savunmasızdır gardını alamaz. Ondan kimseye göz yaşını göstermez erkek ağlamaz diye ondan derler yoksa taş mıyız biz amk duygularımız var bizimde. Sevdik mi tam severiz bağlandık mı bırakamayız. Yüzsüzüz bu konularda evet.
Metrobüste eşi ve hasta çocuğuyla yolculuk yapan bir babanın kimseye belli etmeden ağladığını ve kazağının ucuyla göz yaşlarını silmeye çalıştığını gördükten sonra bir kere daha bu genellemenin diğer tüm genellemeler gibi saçma sapan olduğunu düşündüm.
He bir de eski sevgilinin telefonda, "tülaaay nolursun geri dön" edalarında bir ağlama krizi geçirmişliği de vardır ki bu epey sahtedir; gülünçtür. Ciddiye alınmamıştır.