çocukluğumuzda yaptığımız (ben yapmadım diyen sesler duyar gibiyim)ve çocukluğumda beni en çok heyecanlandıran, genelde erik yemekten çok kaçarken yükselen adrenalini tatmak için yapılan aktivite.
erik ağacının bulunduğu ev ya da arazinin sahibisinin gelip ''inin lan ordan a... koduklarım!'' demediği, bunun üzerine ağaçtan atlanıp ışık hızıyla kaçılmadığı takdirde tadı tam da çıkmayan mükemmel etkinlik.
çocukken erik ağacına saldırmak suretiyle gerçekleştirilen,
içinde bulunulan yaşta da, bu mevsimde her köşe başında karşılaşılan erik satılan tablalara
dalarak hayata geçirilen eylem.
erik ağacına dalmaktır. Hazır konu açılmışken bununla ilgili bir anımı paylaşmak istiyorum; 90'lı yıllar daha hayata atılmamış maximilian. Bahçede de kocaman bir erik ağacı var çınar ağaçlarına taş çıkartacak cinsten. Her zamanki gibi ön bahçede ailece çay keyfi yapılmaktadır. Arka tarafta ise bir grup hayvan erik ağacına dalmıştır. Dal seslerine uyanan dedem (artık ağaçla empati kurmuş hissediyor) bembeyaz entarisi (kefen gibi duruyordu yeminle) ve uyku takkesiyle balkona çıkar. Arkadan da güçlü bir ışık. Tabi bu manzarayı gören elemanlar patır patır ağaçtan dökülürler. Hatta bir tanesi yerde kalır kalkamaz onun üstüne dedem bastonla yerdeki elemana dalar. Neyse ki dedemin hareketleri yavaştır da eleman kurtulur. Ertesi gün okulda bir grup apacinin bu olayı anlattığını duymamla olayın faillerini yakından görme fırsatını da bulmuştum.
ağaçtan olmuş meyve gibi düşen arkadaşlara kahkaha ile gülmenin yıllar sonra bile devam ettiği hadise.
ben öyle düşüş, öyle komedi görmedim şu yaşıma dek.*