"Başka birisine kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek benim için bir cankurtaran olabilir belki ama aramızdaki bağ sevgi bağı olamaz. Çelişkili gibi görünse de, yalnız kalabilme yeteneği, sevebilme yeteneğinin tek koşuludur."
"Bireyin yaşamı, baştan sona kendisini yeniden doğurma sürecinden başka bir şey değildir. Gerçekten de tam olarak, öldüğümüz zaman doğmamız gerekir. Oysa birçok bireyin acıklı alın yazısı doğmadan önce ölmektir."
insanların birbirleriyle gerçek anlamda bağ kurması gerektiğini ve aşkın sadece karşılıklı tatmin etmek için olmaması gerektiğini savunan psikologtur şüphesiz.. Ona göre aşk özgürlük ve bağımsızlıkla birlikte gelmelidir. Ayrıca insanların birbirlerine bağlanmaları için ortak bir amaçları olması gerektiğini düşünür kuşkusuz..
1900 almanya doğumlu yahudi asıllı filozof, sosyolog ve psikanalisttir. almanya'da naziler güçlenmeye başlayınca önce isviçre'ye sonra amerika'ya yerleşmiştir. marksist, hümanist bir dünya görüşüne sahiptir. "itaatsizlik üzerine" isimli bir kitabını okumuştum. yanlış hatırlamıyorsam kitap yazarın gazete ve dergilerde yayınlanmış makalelerinden oluşuyordu. yazar kitapta modernleşmenin açmazlarını başarılı bir biçimde ortaya koyuyor, modernleşme sürecindeki insanın psikolojik, sosyal ve ekonomik problemlerini başarılı bir biçimde irdeliyor. kitapta yazarın olabildiğince tarafsız bir gözle konuları ele alması, peygamberlerin insanlığa olan katkılarından olumlu sözlerle bahsetmesi beni şaşırtmıştı.
Eğer bir kişiye "seni seviyorum" diyebiliyorsam, "sende herkesi seviyorum, seninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum" da diyebilmeliyim.
--spoiler--
`
eric fromm`'a göre onunlayken tüm dünyayı sevebiliyorsanız, seviyorsunuz demektir. hadi bakalım geçmiş olsun.
bilimsel yöntemden habersizdi.
adını anmadan (bkz: nazizm)e bir çözüm aradı ancak tek bildiği inanmak ve laf ebeligiydi.
içi dışı kara; kimseye sevmeyi öğretecek çapta bir yüreği yoktu,
rahip sınıfın kölesi bir yahudi olarak yaşayıp öldü.
arada kendi gibi bir yahudiyle çiftleşip yeni yahudiler türetti.
erich from - özgürlükten kaçış kitabından bir alıntı
''Çağdaş insan için özgürlüğün anlamı nedir? insan neden kendi özgürlüğünü diktatörlerin eline bırakmakta ve bir robot gibi yaşamaya razı olmaktadır? Özgürlüğüne sahip çıkamayan insan, biyolojik olarak bir canlı olmasına karşın, ruhsal açıdan bir robot gibidir. Zihinsel ve coşkusal yetenekleri körelmiştir, canlı değildir artık. Yeni ve kalıcı hiçbir şey üretmez. Yaşama karşı tam bir açlık içinde olmasına karşın uzak durur ondan, kaçar. Çünkü davranışları ve kararları kendisine ait değildir. Onu, dışındaki güçler yönlendirmektedir. Hoşnutluk ve iyimserlik maskesinin altında mutsuz ve endişeli bir insan gizlidir. Çağdaş toplumlarda birey, kendi yazgısıyla başbaşa bırakılmamakta bu da kendisine korku ve güçsüzlükten başka bir şey getirmemektedir. Kendini içinde yaşadığı dünyadan ve toplumdan soyutlamış duran bireyler gittikçe çaresizleşerek yeni diktatörlüklere, totaliter yönetimlere verimli bir zemin oluşturmaktadırlar.''
to have or to be kitabının girişinde alıntıda bulunduğu yazarların sözleri;
''yapmaya giden yol, olmaktan geçer.'' Lao- tse
''insanlar ne yapmaları gerektiğini değil, daha çok ne olduklarını düşünmelidirler.'' Meister eckhart
'' ne kadar azsan, yaşamını ne kadar az görkemli kurmuşsan, o kadar çok şeyin vardır demektir ve görkemsiz yaşamın o denli büyüktür.'' karl marx
erich fromm' a göre sevmek sanattır. bu sebeple sevgiyi öğrenmek için emek harcanmalıdır. insanlar sevgiye çok önem vermelerine rağmen sevginin öğrenilecek bir şey olduğunu düşünemezler. bunun üç sebebi vardır:
birincisi; insanlar sevmeyi sorun olarak görmezler, sevilmeyi sorun olarak görürler. yani insanlar sevmek için değil de sevilmek için çaba harcarlar ve sevgi sorununun bu şekilde çözüleceğine inanırlar. bu şekilde düşünen insanlar diğerleri beğensin diye güzel giyinir, kabul görmek için güler yüzlü davranır. fromm'a göre ise esas olan sevmektir.
ikincisi; insanlar sevmeyi bir yeti sorunun olarak değil de nesne sorunu olarak görürler. çağımız insanı sevmek için gerekli nesneyi bulması gerektiğine inanır. halbuki erich fromm'a göre sevmek bir yetidir ve nesnesinin ne olduğu da o kadar önemli değildir.
üçüncüsü; çağımız insanı aşık olma gibi geçici bir duyguyla sevgi içinde olma gibi uzun süreli birlikteliği aynı şey sanır. halbuki aşık olmak, kişiler arasındaki geçici bir cinsel dürtüyü temsil eder ve fromm'a göre bu tarz bir cinsel birleşme kişileri birbirlerine daha da yabancı ve uzak yapmaktan başka bir işe yaramaz.
okuduğum tek kitabı escape from freedom kitabıdır, bir başyapıttır. yalnız kitapta aklımda kaldığı kadarıyla faşizmin sado-mazoşist yanında yaptığı tahliller ilk başta ikna edici gelmekteyken daha sonra faşizm üzerine yaptığım okumalar ve özellikle kavgam'ı okuduktan sonra bir noktada benim için ikna ediciliğini yitirmeye başlamıştır. hatta belki de aklımda yanlış kalmıştır diye fromm'un kitabındaki o bölümleri tekrar okumaya karar verip olayı netleştirmeye çalışacağım müsait bir zamanda. kitapta fromm'un nazi hiyerarşisi için yaptığı tahliller hitler'in söyledikleriyle küçük bir noktada bağdaşmaz gibi geldi bana.
20.yüzyılın en önemli psikologlarından biridir. Hümanist psikolojide etkili çalışmaları olmuştur. insan olmayı bir çelişki olarak görmüştür. Ona göre, hayat hem doğanın bir parçası olma hem de ondan ayrı olma isteğidir. Özgürlük ise aslında taşınması güç bir şey olduğundan insanların aktif olarak kaçındığı bir şeydir.
Ah be Fromm, sen türk halkını tarif etmişsin be abi...
3 senedir hangi kitabini bulduysam okuyup su guzel paragrafini bir turlu unutamadigim adamdir.
"gelişmemiş sevgi şu ilkeyi benimser, 'sevildiğim için seviyorum.', gelişmiş sevgi ise şu ilkeyi benimser 'sevdiğim için seviliyorum.', olgunlaşmamış sevgi şunu der, 'seni, sana ihtiyacım olduğu için seviyorum.', olgun sevgi ise, ' seni sevdiğim için sana ihtiyacım var' der."
insanlar doğaya karsı güçsüz hissederler ve bu yüzden hayatlarında sınır isterler çünkü sınırsız özgürlük insana sorumluluk yükler ve bu da insana kaygı verir. sınırlı olmak ise insana güven vereceginden (sorumluluktan uzaklastıkca kaygı da azalır) feodal yapılanmaların ortaya cıkması kolaylasır. fromm'a göre kaygıyla artan önemsiz oldugumuz gercegine karsı ya özgürlükten kacarız ya da olumlu özgürlüğe dogru ilerleriz.
olumlu bir özgürlük olusturmanın yolu ise içinden geldiği gibi davranmaktır. kendimizi oldugumuz gibi kabul etmeliyiz ve neyi isteyip istemediğimizi sorgulamalıyız. bunlara genel bir ifadeyle bireyleşme deriz ve fromm, bireylesmenin en doğru yol ve mutlulugun anahtarı oldugunu söyler. ilişkilerin saglıklı olmasının temelini de bu olusturur.