to have or to be kitabının girişinde alıntıda bulunduğu yazarların sözleri;
''yapmaya giden yol, olmaktan geçer.'' Lao- tse
''insanlar ne yapmaları gerektiğini değil, daha çok ne olduklarını düşünmelidirler.'' Meister eckhart
'' ne kadar azsan, yaşamını ne kadar az görkemli kurmuşsan, o kadar çok şeyin vardır demektir ve görkemsiz yaşamın o denli büyüktür.'' karl marx
erich from - özgürlükten kaçış kitabından bir alıntı
''Çağdaş insan için özgürlüğün anlamı nedir? insan neden kendi özgürlüğünü diktatörlerin eline bırakmakta ve bir robot gibi yaşamaya razı olmaktadır? Özgürlüğüne sahip çıkamayan insan, biyolojik olarak bir canlı olmasına karşın, ruhsal açıdan bir robot gibidir. Zihinsel ve coşkusal yetenekleri körelmiştir, canlı değildir artık. Yeni ve kalıcı hiçbir şey üretmez. Yaşama karşı tam bir açlık içinde olmasına karşın uzak durur ondan, kaçar. Çünkü davranışları ve kararları kendisine ait değildir. Onu, dışındaki güçler yönlendirmektedir. Hoşnutluk ve iyimserlik maskesinin altında mutsuz ve endişeli bir insan gizlidir. Çağdaş toplumlarda birey, kendi yazgısıyla başbaşa bırakılmamakta bu da kendisine korku ve güçsüzlükten başka bir şey getirmemektedir. Kendini içinde yaşadığı dünyadan ve toplumdan soyutlamış duran bireyler gittikçe çaresizleşerek yeni diktatörlüklere, totaliter yönetimlere verimli bir zemin oluşturmaktadırlar.''
bilimsel yöntemden habersizdi.
adını anmadan (bkz: nazizm)e bir çözüm aradı ancak tek bildiği inanmak ve laf ebeligiydi.
içi dışı kara; kimseye sevmeyi öğretecek çapta bir yüreği yoktu,
rahip sınıfın kölesi bir yahudi olarak yaşayıp öldü.
arada kendi gibi bir yahudiyle çiftleşip yeni yahudiler türetti.
Eğer bir kişiye "seni seviyorum" diyebiliyorsam, "sende herkesi seviyorum, seninle tüm dünyayı seviyorum, sende aynı zamanda kendimi de seviyorum" da diyebilmeliyim.
--spoiler--
`
eric fromm`'a göre onunlayken tüm dünyayı sevebiliyorsanız, seviyorsunuz demektir. hadi bakalım geçmiş olsun.
1900 almanya doğumlu yahudi asıllı filozof, sosyolog ve psikanalisttir. almanya'da naziler güçlenmeye başlayınca önce isviçre'ye sonra amerika'ya yerleşmiştir. marksist, hümanist bir dünya görüşüne sahiptir. "itaatsizlik üzerine" isimli bir kitabını okumuştum. yanlış hatırlamıyorsam kitap yazarın gazete ve dergilerde yayınlanmış makalelerinden oluşuyordu. yazar kitapta modernleşmenin açmazlarını başarılı bir biçimde ortaya koyuyor, modernleşme sürecindeki insanın psikolojik, sosyal ve ekonomik problemlerini başarılı bir biçimde irdeliyor. kitapta yazarın olabildiğince tarafsız bir gözle konuları ele alması, peygamberlerin insanlığa olan katkılarından olumlu sözlerle bahsetmesi beni şaşırtmıştı.
insanların birbirleriyle gerçek anlamda bağ kurması gerektiğini ve aşkın sadece karşılıklı tatmin etmek için olmaması gerektiğini savunan psikologtur şüphesiz.. Ona göre aşk özgürlük ve bağımsızlıkla birlikte gelmelidir. Ayrıca insanların birbirlerine bağlanmaları için ortak bir amaçları olması gerektiğini düşünür kuşkusuz..
"Bireyin yaşamı, baştan sona kendisini yeniden doğurma sürecinden başka bir şey değildir. Gerçekten de tam olarak, öldüğümüz zaman doğmamız gerekir. Oysa birçok bireyin acıklı alın yazısı doğmadan önce ölmektir."
"Başka birisine kendime yetemediğim için bağlanıyorsam, karşımdaki kadın ya da erkek benim için bir cankurtaran olabilir belki ama aramızdaki bağ sevgi bağı olamaz. Çelişkili gibi görünse de, yalnız kalabilme yeteneği, sevebilme yeteneğinin tek koşuludur."