felsefe mezunu olduğunu ingiltere'de yayınlanan four four two dergisinin geçtiğimiz yılın kasım sayısında belli eden tapılası futbol fenomeni. bir futbol kulubunde mutsuz olan futbolcunun hislerini çok enteresan bir şekilde anlatmıştır.
-but if i dont feel the environment is good, i dont want to be there. i need to feel good. maybe that's why i had problems before. maybe the atmosphere at a club wasn't how i dreamed it would be. i needed time or i gave up or i tried to find words to explain what i wanted. its like with a woman. sometimes you can't find love. sometimes you can, but it's still not right. it's good to be in love, but you want more, you want to give, you want to receive. sometimes that doesn't happen. i'm not sure that i would like to be with a woman who is like some of the chairman i met. they didn't deserve to be loved.
-eğer ortamın iyi olduğunu hissetmiyorsam, orda olmak istemiyorum. bulunduğum yerde iyi hissetmem lazım. belki de bu yüzden bazı problemlerim oldu. belki de bazı kulüplerde ki ortam benim hayal ettiğim gibi değildi. zamana ihtiyacım vardı, ya da pes ettim, ya da ne istediğimi tam olarak anlatabilecek kelimeler bulmaya çalıştım. bir kadınla ilişkiniz olduğu zaman ki gibi. bazen aşkı bulamıyorsunuz, bazen ise buluyorsunuz fakat hala yanlış giden birşeyler olabiliyor. aşık olmak iyi birşey, fakat daha fazlasını elde etmek istiyorsun, sevdiğine birşeyler vermek, ondan birşeyler almak istiyorsun. bazı zaman bu istediklerin olmuyor. beraber çalıştığım bazı kulüp başkanları gibi olan bir kadınla olmak istemem. onlar sevilmeyi haketmediler.
rakip kaleye gole giderken rakip defans oyuncularının saygıdan mı yoksa korkudan mı bilinmez önünde durmaya hatta yanında koşmaya bile korktukları bir adamdı... canlı seyredenler bilir o zamanlarda hiçkimsenin yapmaya cesaret edemeyeceği gol sevinçlerini bize yaşatan idol... hele bir gol sevinci vardır -ya da yoktur- golü atar ve dönüp orta sahaya doğru hiçbir şey olmamış gibi yürümeye başlardı... karşı takımın psikolojisini düşünebiliyor musunuz? böyle bir adamdı işte... hala da öyledir herhalde... ama sadece plaj futbolunda...
manchester united'ın efsane fransızı.formanın yakasını kaldırması ve siniri ile ünlüydü.çok kaliteli adamdı,uzağa attığı isabetli paslarla hatırlıyorum.hele bir maçta panoların arkasındaki seyirciye kramponlarla uçan tekme atmıştı ki,hala konuşulurmuş o bölgelerde.
futbol oynadığı dönemde dahi kendine ait tiyatro grubunda oyunlara çıkardı. futbolu bıraktıktan son bir çok filmde oynadı.
onu izlediğim için kendimi şanslı hissettiğim futbolculardan.
--spoiler--
"Boliç'in golü tesadüf, Arif'in golü harikaydı"
Eric Cantona, Manchester United taraftarlarının "Yüzyılın Manchester Unitedlısı" seçtiği bir isim. 1992-1997 yılları arasında Manchester formasını giyen Cantona, oynadığı futbol ve lider kişiliğiyle dikkati çekerken, agresif davranışlarıyla da hafızalara kazındı.
Gördüğü kırmızı kart sonrası kendisine laf atan Crystal Palace taraftarına attığı uçan tekme hafızalardaki tazeliğini koruyor. Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da düzenlenen Evsizler Dünya Kupası'na destek için gelen Cantona, Sporvizyon'a konuştu.
Cantona, bir dönem rakip olduğu Türk takımları G.Saray ve F.Bahçe'den de bahsetti. Boliç, Arif ile Hakan Şükür'ü soran Fransız futbolcu, Arif'in Manchester'a attığı golü hâlâ unutamadığını, Boliç'inkinin ise tesadüften ibaret olduğunu söyledi.
--spoiler--
7 numara forma dendiği zaman insanın aklına ilk gelen bir kaç isimden biridir. formaların en güzeli 7 numaraysa, kendisinin buna yaptığı katkı oldukça fazladır.
bir çok efsane futbolcu gibi hiç bir zaman veliahtı olmayacak futbolcu.
modern futbol ile uzay futbolu arasında sıkışan zamanın yani seksenlerin sonu ve doksanların başının en büyük yıldızlarından biri.
adı eric... ingilizlerin tek dünya kupası zaferini yaşadığı yıl fransa'nın marsilya kentinde dünyaya gelen bu adamın, kibirli ingilizlerin en köklü takımlarından birinin britanya dışında doğan tek takım kaptanı olabileceğini kim tahmin ederdi ki?
1983 yılında fransız auxerre'de başlayan futbol kariyeri aykırı kişiliği nedeniyle manchester united günlerine kadar inişli çıkışlı bir yolda ilerlemiştir.aslında manchester macerasının kendi kariyerine göre uzun sürmesinin sebebi de artık uyum sağlamayı öğrenmiş olması değil, uyum sağlanan adam olması dolayısıyladır.
profesyonel kariyerinde 131 gol atan cantona, bunun yanında seyircilerin sahada sürekli görmek istediği hırçın ama karakterli lider futbolcu karizmasına da sahipti.uçan tekme atarak taraftar dövdüğü halde futbolun sertlikle değil teknik ve beceriyle oynanması gerektiğini anlatan spor malzemeleri üreten nike firmasının "joga bonito" (güzel oyun) adlı reklam kampanyasında yer alması da onun bu karizmasının ve haksızlık karşısında asla eğilmeyen duruşunun payı tartışmasızdır.
burada onu ne kadar anlatırsak anlatalım bu konuda kendisi kadar başarılı olamayız.
topu alır, orta sahanın sağ kanada yakın kısmından hareketlenir, bir iki rakip futbolcuyu geçer sonra bir ver-kaç yapar ve kaleciyle karşı karşıya kaldığında da ayak bileğini hafif bükerek topu kalecinin üzerinden direğin dibine bırakır...
işte cantona budur...
"i am not a man, i am cantona"
hırsı, tarzı, yaptıkları ve futbol stili ile dünyanın gelmiş geçmiş en karizmatik futbolcusu. sahaya o yakalarını kaldırmış bir şekilde çıkışı hala akıllardadır ve halı sahalarda bile oyuncular kendisinden ilham alarak formalarının yakasını kaldırarak sahaya çıkarlar.
ayrıca alex ferguson kendisi hakkında şunları söylemiştir;
"maç kadrolarını yaparken yardımcılarımdan daha çok onunla tartışırdım. ama manchester united'ın başarılarında en büyük pay sahibi kendisidir."