cemal süreya'nın en beğendiği şair belki de.çünkü,cemal süreya da benim en sevdiğim şair belki de.bilmem anlatabildim mi?.hüzünü bir yana koyarak.bildiğim,
bildiğim ama anlatamadığım.
"kişi kendi ölüm törenine bizzat katılmalıdır!"
diye bir mısra mırıldanıyorsun gene!
oğul, arka balkondasın belli ki ve tüfeğin var
sen bu saçmalardan dışarlardasın!
incir ağaçlarını müjdeliyor serçeler
bir arkadaş seni bekliyor görüş kulübesinde
sırtına bir kazak, al cemreler düşüyor
ateşi birlik yaktık halkımız ısınsın diye
yüzünde bir gülüş bulunmalı
canın istemese bile"
"dersimiz aşk, konular haydutluk ve sarışınlık
şimdi şurdan koşsam akdeniz'e çıkarım
yörükler ve develer arasından geçerim
üzüm, inci ve tütün. üzüm, incir ve tütün
dersimiz aşk çünkü, söylemiştim
oturur bir güneşle sigaramı yakarım"
1938'de Giresun'da doğdu, 16 Ocak 1983'te Ankara'da bir uçak kazasında öldü. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Üç kez yurt dışında ekonomi ve planlama konularında eğitim gördü. Bir süre Başbakanlık danışmanlığı yaptı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Değişim, Dost, Papirüs, Yeni A gibi dergilerde yayımlanan şiirleri "Genç Ölmek" (1966) ve "Türkiye Kadar Bir Çiçek" (1988) kitaplarında toplandı. Ölümünden sonra bütün şiirleri topluca yayınlandı. ikinci Yeni'den izler taşıyan şiirlerinde kendine özgü bir renk ve imge dünyası yarattı.
şöyle harika bir şiire sahip, genç yaşında ankara'da bir uçak kazasında yitip giden güzel şair:
saçmasapan bir şiir
"kedi pepik." evet, kendisi bir çeşit bilgelik taşır
"çuv köpek" ise öldü. ömrümün yorgun kısımlarıdır
aklımla ben birbirimizi oynatıyoruz
tarlam yağmura esintiye deliliğe açıktır
kaç gündür boş duran bir tabanca gibiyim
insan şapkasız da delirebilir kumral ve sarışınsa
aklımdan geçenler bugünlük bunlar
ve tabii birtakım hovardalıklar
vergi ödemeden yaşıyor olmalıyım
yüzüm de bir kedidir boş zamanlarımda
kalbimde kuş kadar bir köpek havlar
kafkas haritasından çerkes köylere indik biz
atlarını vurdu ve-gömdü, kente-yerleşti
gümüş eğerlerini karartıp sakladı
ne diye homurdanır sanki dedem
iğdiş geyik gibidir çerkes tabanca olmayınca
çaresi arada kovboy sinemaları
kamu düzeni ile aramda fark var
şakayla öfkeyle geçti şu son beş on yılın delilikleri
bir köpektir çerkes aklı, ağzından bulutlar akar
ben maymundan falan türemek istemedim
kediden, köpekten ve attan gelirim
evde herkesten daha iyi yazarım
arada bir pencereden bakarım ve daha eğlencelisi
yokuştan ilk çıkanı öldürmektir işim
tuhaf bir adamım arada tabancam tutukluk yapar
aklımdan geçenler bugünlük bunlar
ben asılırken bile gülen adamım
sevr ve lozan bana vız gelir
çerkesler bile eskir zamanla fakat
şimdi anladım ki bende ölüm kokan bir dalgınlık
yaşar
kaç kere söyledim evdekilere
"n'olur bir kedi alalım, n'olur bir köpek alalım
"insan boş bir tabancadır ama bakarsın birgün
patlar!
komşulardan çekinmesen hüngür müngür ağlarsın
o zaman da hergele gazeteler yazar
aklımdan geçenler bugünlük bunlar
oğlum ergin sen galiba üzüntülü adamsın
tanrı bile baksana senle oyalanıyor
çerkesce konuşmayı bilmezsin, lazca bilmezsin
unuttun bıçak atmayı ve saplamayı
adam olsan bir köpek ve bir tay edinirdin
ellerini yalar keçilerin sabah esintisinde
bana kalırsa kendinden boşan
bir celsede boşanırsın
yeter artık bu kadar yabancılaşman!
"Aklımla ben birbirimizi oynatıyoruz
Tarlam yağmura, esintiye, deliliğe açıktır"
2008 yılında adına düzenlenmeye başlanan ödül törenini görebilseydi, mezarından hortlayacağına inandığım şair.