günümüz Türkiyesinde olan hadisedir.
başbakan işi gücü bırakıp kendisini yok etmek isteyen insanları hapisten çıkartmak için cmk 250 yi değiştirme girişiminde.
anlaşılan ergenekoncular rte yi bir yerinden fena ayakalamışlar.
lakin bu hesap burada bitmez.
bu millet yeni rte ler bulur yoluna devam eder.
(bkz: durmak yok yola devam)
AiHM in Çetin Doğan ve Tuncay Özkan ın belgeler sahte ve haksız yere buradayız baş vurusna,
hayır belgele dogru, tutukluluk da gerekli kararı vermesine ragmen, ergenekon yalanlarına kanmış zevatın
ısraral ve inatla bin kere tekrar ettikleri tekerle doğru değildir.
ergenekon vardır.
balyoz vardır.
ses kayırlatı da, aihm kararlrı da bunu teyit etmektedir.
çıkmak için ve yine kan dökmek için gün saymaktadırlar.
"bu bir oyun ve bu oyunda herkes üstüne düşeni yapıyor."
tuncay güney
osman yıldırım'ın ifadesindeki çelişkiler ve yalanlarla ilgili haber:
--spoiler--
Cumhuriyet Gazetesine el bombası atılması ve Danıştay suikastı davası Ankarada görülüp karara bağlandıktan sonra Yargıtayda bozulmuştu. Bozma gerekçesi iki kere ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olan Osman Yıldırımın ifadesini değiştirmesiydi. Bildiğiniz gibi dava yeniden görülmek üzere Ergenekon davasıyla birleştirildi.
Yıldırımın ifadesini değiştirmesini onu hapishanede ziyaret eden avukat Mehmet Ener sağlamıştı. Mehmet Ener Ankarada görülen davada el bombalarını temin etmekten hüküm giyen Alparslan Arslanın yakın arkadaşı Süleyman Esenin avukatıydı.
Mehmet Enerin yol göstermesi sonucu, Osman Yıldırım 28/08/2007 tarihli bir dilekçeyle işlediği bazı suçlar konusunda ifade vermek istediğini beyan etti. Bu dilekçede belirtilen suçların Cumhuriyet Gazetesine yapılan saldırı ve Danıştay suikastı ile ilgisi yoktu. Bu dilekçeye binaen Zekeriya Öz ve Mehmet Ali Pekgüzel 12/03/2008 tarihinde Osman Yıldırımı sorguladılar.
Osman Yıldırım sorguda el bombalarını Ataşehirde bir villada Veli Küçük ve Muzaffer Tekinden aldıklarını söyledi. Yargıtayın davayı bozmasının ve Ergenekonla birleştirmesinin gerekçesi işte bu ifadeydi.
Ancak Osman Yıldırımın sorguda dile getirdiği iddialar bundan ibaret değildi. Hablemitoğlu cinayetini planlayan da Veli Küçüktü. Cinayeti önce 1 milyon Tl karşılığı Osman Yıldırıma teklif etmiş, o kabul etmeyince de işi Osman Gürbüze vermişti. Hablemitoğlu öldürüldükten sonra görüştüğü Osman Gürbüz güya cinayeti kendisinin işlediğini Osman Yıldırıma itiraf etmiş, aldığım parayı kumarda yedim demişti.
Osman Yıldırım ifadesinde, kanlı Gazi olaylarını da Veli Küçükün planladığını, tetikçi olarak yine Osman Gürbüzü kullandığını iddia ediyordu.
Osman Gürbüz o sırada Ergenekon davasından yargılanıyordu. Davanın Ergenekonla birleştirilmesinden kısa bir süre sonra tahliye edildi. Osman Yıldırımın iddiaları sanki ona yaramıştı.
Sanıkların talebi üzerine yapılan keşifte Osman Yıldırım bombaların teslim edildiğini iddia ettiği villayı bulamadı. TiBden gelen cep telefonu sinyal raporuna göre ise, Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Osman Yıldırım ve Alparslan Arslan bombaların teslim alındığı iddia edilen gün Ataşehire hiç uğramamışlardı. O gün her biri ayrı bir yerdeydi. Ama bu gerçek başta mahkeme heyeti olmak üzere kimsenin umurunda değildi.
Osman Yıldırımın yalan söylediği ortaya çıkmış olsa da Cumhuriyete el bombaları atılması ve Danıştay Suikastı neden hala Ergenekon davasının içinde görülüyor?
Yok, eğer hala Osman Yıldırımın ifadelerinin doğru olduğu düşünülüyorsa, o zaman Türkiyeyi sarsan olayların tetikçisi Osman Gürbüz neden serbest bırakıldı?
Ha bu arada, Osman Yıldırıma akıl vererek Danıştay davasının Ergenekonla birleşmesini sağlayan becerikli avukat Mehmet Enerin müvekkili Süleyman Esen de davanın Ergenekona bağlanmasından kısa bir süre sonra tahliye edildi.
Bazıları için adalet çok hızlı işliyordu.
Ha bir de Fethullah Gülenin yeğeni Kemalettin Gülen vardı sahi. Alparslan Arslan Danıştay saldırısını gerçekleştirmeden önce ona danıştığını söylemişti. Adamın bırakın sanık olarak ifadesinin alınması, tanık olarak bile bilgisine başvurulmadı.
Bizim savcılara Pensilvanyadan, arkasında, ifadesini almayı aklınızdan geçirdiğiniz kişi yakınımdır yazan bir kartvizit mi gönderilmişti acaba?
Balyoz davası da tam bir komedi
Çoğu insan Balyoz davasında yargılananların hepsinin malum seminere katılmış askerler olduğunu zannederler. Hiç öyle değil. 365 sanıktan sadece 52si o seminere katılmış. Geri kalanı dijital Balyoz belgeleri üzerinden suçlanıyorlar.
Katılımcılar seminere gönüllü olarak değil, emir-komuta gereği katılmışlar. Hiçbirinin, ben katılmak istemiyorum deme lüksü olmamış. Dijital belgeler yasalara uygunluk açısından değerlendirilmediği gibi, belgelerin sahte olduklarına dair yüzlerce itirazın hiçbiri göz önüne alınmamış. Mahkemeye sunulan bilirkişiler tarafından hazırlanmış dijital belgelerle ilgili sahtecilik ve tutarsızlık raporlarının hiçbiri mahkeme tarafından değerlendirilmemiş.
Sadece iddianame üzerinden karar verilmek üzere
Özet olarak Balyozda da tam bir yargı felaketi yaşanıyor.
Eskiden ırkçılar, Madem ki Ermenisin diye başlayan Ermenileri aşağılayan çok adi bir tekerleme çıkarmışlardı. Hala da o tekerlemeyi kullanan şerefsizler var. Çok yakında birileri, mesela ABD askerleri, benzer bir tekerlemeyi bizim askerler için çıkartırlarsa hiç şaşmam.
Mademki Türk askerisin, çağrılmadan Silivriye gelmelisin şeklinde bir tekerlemenin NATO toplantılarında yabancı generaller tarafından kullanıldığını bir düşünsenize Kafaya çuval geçirmekten beter olmaz mı?
Neredeyse bütün kanallarda bir bayram havası esiyor. Neymiş? 12 Eylül ve 28 Şubat yargılanıyormuş. Birileri aklımızla kedinin fareyle oynadığı gibi oynuyor sanki. Yahu bugün biz darbenin en alasını yaşamıyor muyuz?
A. Metin Akpınar