türk insanının herşeyi abartarak kestirip atma amacı güttüğünü kanıtlayan cümlelerden biridir. böyle bir konuda yargıda bulunmak için sokaktaki herhangi bir vatandaşın bilgi eksiği bulunduğu aşikar olduğu için yapılan önermeler bazı siyasi çevrelerin söylediklerinden ileri gidememektedir. gerçekler genellikle daha karışıktır. ergenekon ne tamamiyle hayali bir örgüt nede tüm söylenenlerin gerçek olduğu bir örgüt olmayabilir mesela. bunu varsaymak bizim gibi gerçeği araştırmak yerine bir anca önce kesin bir yargıya varıp kafasını rahatlatmak isteyen bir kültür için oldukça iyi bir tatmindir. kabul edin, hükümetin ne yaptığını, neler planladığını* bilmiyoruz. aynı şekilde ergenekonunda gerçekten neleri planlamış neleri planlamamış olabileceğini de bilmiyoruz. türkiyedeki yanlı medyayı ve yanlı siyasetçileri ele aldığınızda yargıda bulunurken gerçekten doğru bir bilgiden yola çıktığınızı nasıl iddia edebilirsiniz?
bu konuyu daha iyi irdelemek için gelin biraz yakın tarihimize bakalım. son askeri müdahelenin olduğu ve öncesinde yaşananlara. 70 li yıllarda ülkede sağ-sol çekişmesi yaşanıyor. bu sıralarda ortaya gizli bir el çıkıyor. bu el sağın ve solun önemli temsilcilerine suikastler düzenliyor, 1 mayıs 1977 de taksim de onlarca solcunun ölümüne yol açıyor. ama ne ilginçtir ki bu olayın sorumluları bulunamıyor. sağcı ve solcu politikacı ve aydınlara hatta halkı ortak noktada buluşturmak isteyen -abdi ipekçi gibi- insanlar suikastlere kurban gidiyor. evet evet kontrgerilla dan bahsediyoruz. ülke sanki bir askeri darbeye doğru sürükleniyor ve nihayetinde 80 darbesi gerçekleşiyor. 'peki ama tüm bu olayların sorumlularına darbeden sonra ne oldu sorusu' aklıma geliyor ama bir cevap bulamıyorum.
şimdi daha da yakın tarihimize bakıyoruz. uğur mumcu, ahmet taner kışlalı gibi laik kesimi temsil eden aydınlara suikastler, birden bire ortaya çıkan müslüm gündüzler, ali kalkancılar ve sonrasında yine bir askeri müdahale. senaryo çok tanıdık değil mi. aradaki fark sağ-sol çatışmasının yerini laik-dinci çatışmasına bırakılmak istenmesi.
ve bir kaç yıl öncesi. hırant dink suikasti, cumhuriyet gazetesinin bombalanması, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeniden laik-anti laik ayrılığının hortlatılması.
bütün bunları birleştirdiğimizde hala bu ülkede birliği bozmayı hedef edinmiş bir örgütün olmadığını savunmak gerçekleri görmemek olur. 70 li yıllardaki kontrgerilla kaybolmamıştır. hala iş başındadır. akp yi günahı kadar sevmeyenlerdenim. ama bu ergenekon olayını yalnızca akp irdeliyor diye inkar etmek de haksızlık olur.
kahraman savcı zekeriya öz'ün ortaya çıkarttığı gerçekliği ayan beyan ortada olan örgüttür. cephanelikler, bombalar, silahlar gökten inmediğine göre g.tten de uydurulmamıştır. hukuka saygı biraz efendim...
eski komünist yeni ulusalcıların kendi kendilerini avuttukları sözdür.davaya adı karışanlar bile örgütü doğrularken,"ergenekon hayali bir örgüttür" diyip komik duruma düşmenin ne mantığı var.
zaten o bombeler krokiler falan hepsi kurtlar vadisi senaryosudur. 2500 sayfalık iddianame raci şaşmaz'ın eseridir. yakında filmi çıkar hep baştan izleriz.
doğrudur, ama bulunan cephanelikler, bombalar, silahlar gökten inmemiştir. üretilip satın alınmış olabilir diye düşünüyorum.* bendede var bir tane tabanca, akp de var bin tane tabanca... kendileri koyup bunu ergenekon örgütünden arakladık diyemiyorlar sanki. yazık sizleri zeki insanlar bilirdim.
4 law silahıyla,iki bilmem neyle devlet yıkılmaz,ele geçirilmez diyen zihniyete dayatılan birinci dünya savaşı, faşist bir sırpın sıktığı bir adet kurşunla çıktı gerekçesinden ibaret yakın tarih bilgileri acaba neden iş görmez bu konuda?sütçü imamın sıktığı kurşunu da hatırlamazlar.hasan tahsin olayına ne demeli?
demek ki uluslararası düzeyde dahi gelişen önemli hadiselerde mühim olan top tüfek bazında mühimmat doygunluğu değil;karmaşa oluşturacak bir suikast bile çok iş görür.zira 12 eylülde askerin olaya el koymasına sebep olan çatışma ortamının aktörlerinin ne altında tank vardı ne elinde uçak savar..ama birilerinin altında koltuk birilerinin elinde de plan vardı.öperim gözlerinizden.