bu dava kapsamında yargılanan tertemiz sicilli bir subayın (teğmen mehmet ali çelebi)telefonuna "yanlışlıkla" hizb'ut-tahrir üyesi yüz küsur kişinin telefonları yüklenmiştir emniyet'te.
''ikinci 'Ergenekon' davasının görüldüğü salonunun asma tavanından bazı parçaların mahkeme heyetinin üzerine düşmesi üzerine duruşmaya ara verildi''. Haberimiz bu. Devam edelim. ''Bu sırada, izleyiciler arasında ''Bunu da Ergenekon yaptı'' şeklinde espriler ve gülüşmeler oldu.'' Bununla da sonlanan bi haber. ''Ergenekonduları başlarına çöktü'' şeklindeki gülüşmelere neden olmayan espri ise benden.
"her dava gibi suçsuzu da geçici de olsa alıkoyan" bir davaymış demişler diye eleştiriliyor. nasıl tarif edeceğimi bilemiyordum. çok güzel tarif.(#6829007)
türkiye'de binlerce dava bu şekilde yaşanırken sadece bu dava için yargılananlara serbestlik istemek çifte standarttır. türk hukuk sistemi; hakkında suç iddiası olanları hemen hapsetmeyi tercih ediyor. bu dün, bugün değil yıllardır böyleydi. örnekler vereyim; birine borcunuz yok. adam mahkemeden "bu adamın bana borcu var ödemiyor" diye bir tebligat çıkartıyor. adresinize geliyor. siz yaz tatiline çıkmışsınız. muhtara teslim ediliyor. 10 gün içinde yatırmadığınız veya itiraz etmediğinizde kesinleşmiş borç oluyor. siz geliyorsunuz icra gelmiş, götürmüşler.
başka bir örnek vereyim; kafede çalışan bir grup genç var. kızın biri oraya takılıyor. ailesi kızı para karşılığı satıyorlarmış ve bu yüzden üç kez para karşılığı fuhuş yaptırmaktan ceza almışlar. başka bir şehre taşınıyorlar. kız yni taşındıkları yerde komşusunun kızını da alıp bu kafeye geliyor. yiyorlar içiyorlar. sonra kızlarda para yok. kızı parayı vermesi için zorluyorlar. param yok diyor. nüfus cüzdanını ve cep telefonunu rehin bırakıp gidiyor. giderken yanında ki kıza da ben onlara gösteririm diyip tehditler savuruyor. eve geliyor. annesi ve babası ile polisin yanını buluyorlar. kız ve ailesi zorla alıkoymak, elle cinsel taciz, seks için zorlamak, zorla kimliğini ve telefonunu gaspetmek gibi suçlardan şikayetçi oluyor. kız arabaya bindirilip başka yere götürüldüğünü de iddia ediyor. kafede çalışan 6 genç savcı tarafından hapse atılıyor. öbür kız çağrılıyor ve doğruları söylüyor. iftira diyor, kızın ve ailesinin sabıkası belli. gençlerin kafeden arabayla ayrılmadıkları tanıklarla sabit. bu arada çocukların ailesi yalvar yakar şikayetçilere gidiyorlar. kızın annesi babası "para verin şikayetimizden vaz geçelim" diyor. adam başı 1 milyar lira istiyorlar. çocukların ailesi rezil olduklarına mı yansın, çocuklarının hapis yatmasına mı yoksa zaten fakir olup bir milyar lirayı veremeyeceklerine mi... fakir olduklarından avukat dahi tutamıyorlar. zaten böyle bir namus meselesinde aileler herkese söyleyemiyor, söyledikleri kişiler de gerçek olabilir ihtimaliyle yardımcı olmak istemiyor. 4 ay yatıyorlar ilk mahkemede kimlik tespiti yapılıyor, şikayetçiler olmadığı için dava erteleniyor. 7. ay tekrar dava görülüyor ve hakim "böyle saçma dava mı olur" deyip savcıya fırça atıp çocukları salıveriyor.
bu örnekler yaşanmış ve hala yaşadığımız olaylar. ergenekon sanıkları içinde de suçsuz bir çok insan olabilir. ama sadece ergenekon için hukuk böyle işliyor zannetmek gerizekalılık. yıllardır böyle işleyen bir hukuk sistemimiz var. bunun böyle işlemesi hükümetin suçu diyorsunuz. bizim çocukların yapmadıkları bir cinsel tacizden 7 ay tutulmaları da hükümetin suçu mu? ki eğer suçlu bulunsalar cinsel tacizin cezası 3 ay... önce yüksek yargımıza suç bulun. o hakimlerin o kadar rahat davranmaları yılların verdiği bişr alışkanlık. keser dönüp kendilerinin canını acıtınca keseri suçlayanlar önce o keseri tutan elleri suçlasınlar. o hakimlerin rahatlığını hsyk veya yargıtay sağlamıyor mu? hukuku bu hale getiren hükümet değildi, çünkü önceden de aynıydı.
hak, hukuk diyorsanız bir tek ergenekon davası için değil bütün haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı çıkmalısınız. ama bunlar benimkiler deyip onlara sahip çıkar gerisini umursamazsanız kimseyi yanınızda bulamazsınız... yatsınlar bakalım. hep fakirler yatacak değil ya... belki bu sayede hukuk sistteminin çarpıklıkları düzelir de diğer masumların hakları da sağlanır. yıllarca o kadar yüksek mevkilerde bulunup bu konuya eğilmemelerinin cezası...
--spoiler--
DAHA FAZLA ERGENEKON DAVASI AÇILSIN
Ergenekon davasında taraf olduğunu söyleyen Mağden daha fazla Ergenekon davasının açılması gerektiğini belirtti. Mustafa Balbay ile Tuncay Özkan'ın ise içeride olmalarını hakettiğini söyleyen Mağden ''Bunlar Ergenekon ayağı değilse kim. Bu kadar delil olan davada biz felsefik bir davadan szö etmiyoruz. O yüzden ben bu davada tarafım'' ifadelerinde bulundu.
--spoiler--
akp nin ve de dincilerin türkiyeyi bölmek için orduyu pasifize etmek amaçlı yürttükleri komplodur. ilginçtir dava ile beraber adı "açılım" olan bölünme sürecide başlatılmıştır.
her halde her ikiside raslantı değildir.
hedef çok dilli , çok uluslu, çok kimlikli, eyalet sistemi ile yönetilen bir federasyon kurmaktır. zaten akplilerin hayalindeki sistem de bu osmanlı sistemiydi.
5000 sayfaya yaklamış bir dava oldugu için haksız yere hapishaneye gönderilen insanlar savunulamamktadır. hangi birini savunsular okuyunca 100 cilt kitap.
adamlar tüm telefon kayıtlarını davaya koymuşlar.
asıl komik olansa içerdeki insanların neyden suçlu olduklarını neyden yargılandıklarını bilememeleri.
bu davaya ilişkin muhaliflerin kullandığı argüman "somut delil yok", "efendim ne için yattığı bilinmiyor". ulan kaç bin sayfalık iddianame var ne için suçlandığı yazıyor orada. mal mısın kardeşim? bir de "yok efendim devletine hizmet etmiş paşa, bilmem ne doktoru suç işler mi? işlese de yargılanır mı?". iyi ulan. iyi, tanınmış, saygın bir mesleğe mensup olursam, böyle konuşan ibneleri ilk ben sikicem, görürsünüz o zaman suç işleniyor mu işlenmiyor mu.
Bu davanın üsulen yargıtaydan döneceği kesindir. Niye mi, ceza muhakemesi usulleri kanununa göre soruşturma yapan, o tutuklama kararlarını veren hakimler; yargılamada yer alamaz. Ama bu davada görev almış soruşturma hakimleri aynı zmanda yargılamada da yer almaktadır. Bu durum her türlü Türk kanunlarına hem de Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır. işin ilginç tarafı, bunu gayet iyi bilen sayın yargıçlarımız ve savcılarımız, neden bile bile bu hatayı yapıyor? Bunun mantığını anlayabilmiş değilim.
Kaldı ki, bazı basın yayın organlarında bir kaç ay önce bir resim çıkmıştı. Ergenekon soruşturmasını yürüten çeşitli savcılar, emniyet mensupları ve davaya bakan hakimlerden biri, dava daha söz konusu bile olmadan yaklaşık 1 yıl önce bi iftar yemeğinde buluşmuş ve resimleri gazetelerde yayınlanmıştı.
Sanırım daha fazla söze gerek yok. Ama illa gerek var derseniz şöyle açıklayım: tesadüfen böyle bir durum vukuu bulsa dahi, ilgili hakim ve savcıların bu durumu öne sürerek davadan çekilmesi gerekir. Tıpkı bir hakimin önüne gelen bir davada, bir tanıdığı denk gelse yapması gereken hareket gibi. Yani yargıç demesi gerekir ki: "bu davayı hazırlayan savcıyla daha önce kişisel hukukum olmuştur. Bu davayı görmem uygun değildir, tarafsızlık olmaz, çekiliyorum" Savcı demesi gerekir ki "bu dosyayı hazırlayan emniyet güçleriyle kişisel hukukum vardır, tarafsızlık ilkesine bağlı kalmak için çekiliyorum" Hukukun gerçek anlamıyla uygulandığı bir durumda olmaması gereken bu usul çarpıklığı, davadaki adil yargılanmayı tamamen ortadan kaldırmıştır. ileride gerekçeli kararları merak edip de okursanız anlayacaksınız.
Kaldı ki, bir davaya bakan hakim, dosyayı hazırlayan savcı, operasyonları yapan emniyet mensubu; davadan önce ya da sonra bir arada yemek yemiş ise; bu iş derhal soruşturma açılması gereken ve hukukun aklanması için kovuşturulması gereken bir husustur. Pardon, hukuk mu dediniz?
cemaat tayfasının ve ampullerin savunmak amacı ile şapka çıkartılacak argümanlar bulduğu dava.
son bombaları :
"her dava gibi suçsuzu da geçici de olsa alıkoyan" bir dava imiş ergenekon.....
sen git kendine muhalif herkesi içeri al, somut bir delil olmadan cemaatin canının istediği gibi insanları hapse atmasına, dinleme yapmasına, dinlemeleri sızdırarak istediklerini yıpratmasına, iddiadan öteye gitmeyen varsayımlarla kişileri ve kurumları karalamasına aylarca müsade et. türkiye'nin yakın tarihini kendi siyasal görüşlerine uygun şekilde manipüle etmeye çalış...
sonra millet senden illallah demeye başladığı vakit vay efendim her davada olur bunlar. hey maşallah, utanmazlığa bak.
50 lerden 80 lere kadar amerika birleşik devletlerinin misyonu dünyayı komünizme karşı savunmaktı. Türkiye nato'ya üye olarak sınır karakolu durumuna düştü. Türkiye'de amerikan menfaatlerine karşı çıkan herkes sağ/ülkücü maşalar marifeti komünist ilan edildi ve bitirildi.
2000 lere geldik amerikalılar bu sefer dünyaya demokrasi yaymaya karar verdiler. Türkiye yine sınır karakolu oldu. Ilımlı islam'a karşı çıkan herkes bu sefer sağ/islamcı maşalar yardımı ile sindirliyor.
azıcık kafasını çalıştıran akp+cemaat ikilisinin ergenekon'un güncel hali olduğunu, ergenekon'un ta kendisi olduğunu açık seçik görür.
her dava gibi suçsuzu da geçici de olsa alıkoyan davadır. her dava sürecinde bazı suçsuzlar haksızlğa maruz kalır. ama her davada. bu haksızlığı en aza indirmek için dava sürecinin azaltılması gerekmez mi? yani tartışılması gereken "geç gelen adalet adalet değildir" mantığının türkiye'de oturmaması değil midir? burada yeni hedef saptırmaca suçsuz insanların boşu boşuna hapis yattığı gerçeği. o zaman ergenekon davası iptal mi edilsin? yıllardan beri insanlar suçsuz yere hapislerde yatınca gıkını çıkarmayanlar şimdi ne oldu da insan hakları sözcüsü kesildi? yoksa kendilerine göre karşı cenahtan olanlar insan değil mi?
Türklerin yeniden doğuşu imajı verilen davadır. bu davayla birlikte çürüklerin yok edilerek sağlam ve temizlerin varlıklarının devam etmesi sağlanıyor olabilir. tabi bu bir yorum, bazı kardeşler kızabilir kızmasınlar, ciddi manada bu davayla birlikte kandilde bölücü başı ile bir takım zerzevatların birbirlerine papatyalar filan vermeleri gündeme geldi.
Liberal aydınlar, iktidara karşı güçlü bir muhalefet sergiledikleri için aylardır, hatta yıllardır tutuklu aydınlarımız için şöyle diyorlar: Onlar için üzülüyoruz, ama Ergenekon çok önemli bir dava, hatta asrın davası, böyle davalarda olur böyle şeyler. Suçsuz olanlar eninde sonunda beraat eder, özgürlüklerine kavuşurlar.
Bu yazarlarımızın ağızlarından hiç düşürmedikleri bir kelime vardır: Empati. PKK için, türbanlılar için, milli görüşçüler için, Ermeniler için, Kıbrıslı Rumlar için herkesin empati yapmalarını beklerler. Ama onların da Silivri'de yargılananlar için empati yapması gerekmiyor mu? Ben onların adına empati yapıyorum ve onlar adına hayal kuruyorum. işte hayalim.
Tarih 02.11.2013 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan haber:
AKP'nin iktidardan düşmesinden sonra polisin 15 Nisan 2011 tarihinde yaptığı baskınlarla ortaya çıkartılan, kısa ismiyle FTÖ olarak bilinen Fethullah Terör Örgütü davası Silivri'de nihayet başladı. Davada 15 tutuksuz, 480 tutuklu, toplam 495 kişi yargılanıyor. Kimlik tespitinden sonra 3567 sayfalık iddianamenin okunmasına geçildi. Mahkemeye sunulan bir kamyon dolusu ek klasörün nasıl inceleneceği merak ediliyor. iddianamenin okunmasının birkaç ay sürmesi bekleniyor.
Sanıklar arasında Cengiz Çandar, Mehmet Altan, Ahmet Altan, Hasan Cemal, Engin Ardıç, Emre Aköz, Mahmut Övür, ismet Berkan, Ruşen Çakır, Yiğit Bulut, Ergun Babahan, Şamil Tayyar, Fehmi Koru, Mustafa Karaalioğlu, Şahin Alpay, Mümtazer Türköne, Hadi Uluengin, Ethem Sancak, Ergun Özbudun, Lale Mansur, Oral Çalışlar gibi çok önemli gazeteciler, akademisyenler, gazete patronları, bilim adamları ve sanatçılar bulunduğu için bu davaya asrın davası deniyor.
iddianamede, FTÖ'nün, polis, yargı, MiT, ordu, Milli Eğitim gibi kurumların içine sızarak, medyayı ele geçirerek cumhuriyetimizi yıkmayı ve yerine ABD'nin de desteğiyle ılımlı bir islam devleti kurmayı amaçladığı, kendilerine boyun eğmeyen yazar ve aydınları her türlü baskıyla satın aldıkları, ya da iftiralarla hapislerde süründürüp susturdukları iddia ediliyor.
Adının gizlenmesini isteyen, tutuklu sanıklardan ünlü bir iş adamının kızı, babasının örgüt üyesi olmadığını, baskı nedeniyle örgütün gazete ve Televizyon kanallarına reklam vermek zorunda kaldığını iddia etti. Bilindiği gibi çok sayıda iş adamı, çeşitli kanallarla örgüte para yardımı yapmakla suçlanıyor.
iddianamede sanıkların bir bölümünün doğrudan örgütün içinde yer aldıkları, bir kısmının örgütün düzünlediği Abant toplantılarına katıldıkları, ABD'de bulunan "I Numara" ile, ya da örgütün diğer ileri gelenleriyle söyleşi yaptıkları, bazılarının ise örgütle doğrudan hiçbir teması olmamakla birlikte, köşe yazılarıyla örgüte stratejik destek verdikleri iddia ediliyor.
Sanıklardan Şamil Tayyar'ın avukatı, müvekkilinin yasadışı dinlendiğini, özel hayatıyla ilgili, hatta karısıyla yatak odasında yaptığı konuşmaların bile iktidar yanlısı yandaş medyada çarşaf çarşaf yer aldığını, hatta Kemalist bir yazarın daha iddianame hazırlanmadan FTÖ davasıyla ilgili kitap yazdıklarını iddia etti.
Polis tarafından derdest edilip götürülürken, 'ben CIA ajanı değilim, bu dava Nato'dan geri döner' diye bağırdığı bilinen Cengiz Çandar'ın avukatı, bugün düzenlediği basın toplantısında, 'FTÖ davasıyla adalet katledilmiştir, müvekkilim demokrasiyi savunduğu için yargılanmaktadır, müvekkilimin ne FTÖ ile, ne de CIA ile ilişkisi yoktur' dedi.
Ahmet Altan mahkeme salonuna girerken, 'Uluslararası şirketlere sesleniyorum. Bu dava küreselleşme karşıtı Kemalist bir darbedir. Ben ve kardeşim küresel şirketlere hep sahip çıktık, onlar da bana ve kardeşime sahip çıksınlar' diye seslendi. Kalabalığı gözleriyle tarayan Ahmet Altan'ın, Soros'un şöförünü kalabalığın arasında görünce hüzünlendiği görüldü. 'Küresel güçlere güvenim sonsuz' dedi.
Dava ile ilgili görüşüne baş vurduğumuz Mustafa Balbay, gülümseyerek, 'Sanıklar üzülmesinler, suçsuz olanlar eninde sonunda beraat eder, üç dört yıl içinde özgürlüklerine kavuşurlar' dedi.
Hasan Cemal'in savunmasını kendisinin yapacağını öğrenen Ruşen Çakır'ın, 'Hasan Cemal savunmasını kendisi yaparsa ömrüm davanın sonunu görmeye yetmez' dediği iddia ediliyor. **
bu davayla ilgili yazılan, çizilen şeylere inanmadan önce üç kere beş kere düşünmek lazım. sanki bu dava ve zincirleme gelişen başka olaylar, algılarımızı değiştirmeyi amaçlamış.
hani ne bilelim, askerler tutuklu, terör göbek atarak sınırdan girmiş, serberst kalmış, bir gariplik yok mu, bizim zihinlerimize yazık değil mi? bu kadar kolay olmamalı bizim zihinlerimizle oynamak, programlamaya çalışmak.
bu dava ülkemizin yaralarındandır, yazık be güzel ülkeme, deşip durmayın.