gerçek ergenekoncuların iddianameyi hazırlayanlar ve hazırlatanlar olması çok büyük ihtimal olan dava.
savcı umarım bu entry'mi okur'da kendisinide bu örgüte dahil eder çünkü google'a bu kadar inanan bir savcıdan ancak bu beklenir. bunun dışında da iddianameyi hazırlayan savcı sanırım mahalle dedikodularını aşmayacak ciddiyetteki konuları dinleyip bunlarıda dava ile ilişkilendirmeyi pek seviyor.
bende o zaman bir şeyler söylemek istiyorum. tayyip erdoğan sürekli yurt dışına gidiyor, kendisi toplantılar yaparken eşi ve çocukları alışveri kisvesi altında cia ve mossad ajanları ile görüşüyor. ayrıca ben bir hahamım ve yurt dışına yerleşmeyi düşünüyorum. ha bir'de unutmadan bolu'da hisar tepesini kazarsanız bol bol kafatası bulunursunuz. bunu'da kimin üzerine yıkacağınızı ben söylemiyim isterseniz.
esas ergenekon'u yazayım ben size;
recep tayyip erdoğan; eski istanbul büyük şehir belediye başkanı. tarikatlar ile olan bağlarını kullanarak türkiye cumhuriyeti başbakanlığına kadar yükseliyor ve türkiye'nin rejimini ilımlı islam rejimi olarak değiştirmek isteyen bop'un eş başkanlığına amerika birleşik devletleri başkanı ve pentagon tarafından getiriliyor.
abdullah gül; tüm hayatını cemaatler içinde geçirmiş, siyasi yaşamı boyunca milli görüş partileri içerisinde yer almış ama ne hikmetse bir anda gömlek değiştirmiş cumhurbaşkanı. en son mahareti bölgesel kürt yöentimini resmi olarak tanıdığını belirtmek. türkiye'nin doğusunu kürdistan olarak kabul eden ve türk topraklarında hak iddia eden özerk yönetimi muahattap alan cumhurbaşkanı. bununda adı açılım. oğlu daha lise'de olmasına rağmen şirket patronu, mısır kralı. kayıp trilyon davasının baş kahramanı, af edicisi.
kemal unakıtan; çocukları her ihalenin arkasından çıkan, her krizden nemalanan maliye bakanı. nerde bir pirinç ihalesi var sülalesi orda. rabbimize sorduk haramdır dedi ama onlara'da nerde rant orayı söylüyor demek. finans kaynağı.
osman pepe; büyük oğlu orman bakanlığı sırasında 600 adet ev sahibi olmuş eski bakan. aynı zamanda mng holding'e sahillerimiz açan ve bunu hangi kılıfa nasıl uydurduğu belli olmayan kişi. bunun dışında 2b maddesinin mucidi. orman alanlarının talan edilmesi için çalışan ve bunu yabancılara peşkeş çeken ilk orman bakanıydı.
zahit akman; başbakan tarafından göreve atanan ve başbakan ile sıkı ilişkileri olan kişi. kendisi almanyadaki türk vatandaşlarını bağış toplama adı altında dolandırdığı için hüküm giydi. ancak yine kendisini göreve getiren başbakan tarafından korundu. finans kaynağı.
mir dengir fırat; eski akp genel başkan yardımcısı. kendisi hakkında ortaya atılan iddiaları çürütemediği için parti çiersindeki görevinden ayrılmak zorunda kaldı. adana ve mersin'in kürtleştirilme politiklarının mimarı. nerde bir belediye su sayacı değiştirecek olsa tak bu zat'ın firması oarada tekel olarak belirleniyor. nerede bir belediye bir elektrik sayacı değiştirecek tak bu zat'ın firması tekel oluyor. bir rantçı daha.
sabah ve atv; erdoğan'ın damadına satın aldığı yayın organları. binbir katakulli ile devlet bankalarından kimselere verilmeyen düzeyde düşük krediler çekildi. arap emirlerinden kaynaklar bulunmak için başbakanlık uçağı ile elçiler yurt dışına yollandı. akp'nin sesi soluğu. medya kanalı ile halkın yönlendirilmesinde kullanılıyor.
daha gider bu. gerisi için siz biraz hafızanızı yoklayın. gerçek ergenekon kim? kim kime darbe yapıyor çok açık.
"andolsun ki, birçok cini ve insanı cehennemlik olarak yarattık. , onların kalpleri var. fakat anlamazlar, gözleri var, fakat görmezler, kulakları var, fakat işitmezler. onlar hayvanlar gibidirler. hatta hayvanlardan da sapıktırlar. onlar gaflet içindedirler. "
ülke gündeminin fondotenidir kendisi. iyi kapatır, sivilceleri yok eder. daha önce pek çok yolsuzluğu "kapatmayı" başardı. şimdi bakıyoruz gene birileri suçlanmış, serdar kepenek ve asfalt yolsuzluğunun ortaya çıkmasının birkaç gün sonrasında yani. ne diyelim, sizler hakediyorsunuz bunlar tarafından yönetilmeyi(!). karadayı ne demiş? demokrasi için bu ülkenin en az 30 seneye ihtiyacı var. bir yerde doğru sanki, bu cahil cühelalara memleket mi emanet edilir bre?
akıl sır erdirilemez hala. güya adamların işbirliği içinde olmadığı terör örgütü, çete, kurum, kuruluş kalmasın ama yine de ortada yapılmış bir şey, ne bileyim bir darbe filan olmasın. yahu gerizekalı mı bu adamlar da her yerin desteğini almalarına rağmen bi bokun başına tüy dikemesinler. var mı böyle bi olay? nasıl bi mantıktır bu? nasıl bi düzen?
yanlış savcıların yanlış ilde baktıkları davadır . sanıklar hakkındaki iddialar doğrudur yanlıştır bunun kavgası kısır döngü olur . Sadece neden yanlış savcılar ve yanlış yer ona gireceğim .
hürriyet gazetesi ' nin 14 . 04 . 2009 nüshasında yalçın bayer ' in köşe yazısında Nurettin Kaptan ' ın yolladığı bir e - mail yayınlanmıştır . bu mailde gerekli açıklamalar yapılmaktadır . isterseniz maili kişisel görüşlerden arındırarak sadece içerisinde açıklamalar geçen bölümünü yayınlayalım ( çünkü entrynin başında davanın doğruluğu veya yanlışlığı ile ilgili görüş beyan etmedim ve bu hatanın nesnel bir biçimde görünmesi çok daha anlaşılır olacaktır . zira öznel bir yorum katarsak farklı tümevarımlar elde ederiz ve kısır döngünün içinden çıkamayız . nesnel , yani herkesin aynı görüntüyü elde ettiği bir açıklama da çok daha faydalı olacaktır . )
işte o e - mail ( sadece hukuki muhtevaya sahip bölümlerini yayınlayacağım . tam metni isteyenler ise http://www.hurriyet.com.t...asp?yazarid=42&gid=61 adresinden " ergenekon = siyasi öc alma " başlıklı yazıya bakabilirler . )
Suçlamaların temeli TCK ' nın 312 . maddesidir .
" Cebir , şiddet kullanarak , türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir . "
Ceza Muhakemesi yasası ' nın , 12 . maddesine göre " davaya , bakmak yetkisi , suçun işlendi yer mahkemesine aittir . " istisnaları istisnaidir .
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti , Ezelden ebede atatürk türkiyesi ' nin atatürk başkenti ankara ' dadır .
Neden dava istanbul ' da görülmektedir ?
Neden gereken itirazlar yapılmamaktadır ?
son günlerde yeni gelen dalgayla adından söz ettiren operasyon. şimdi sözü ahmet altan a veriyoruz :
Ergenekonla darbe arasında bir bağ olmadığına mı inanıyorsun?
Ergenekon sanıklarının, bir darbe hazırlığında olmadıklarına mı inanıyorsun?
Eğer öyle inanıyorsan, bulunan cephanelikleri, Danıştay baskınını, Cumhuriyet Gazetesine atılan bombayla Ergenekon cephaneliğindeki bombaların aynı seri numarasına sahip olmasını, darbeci paşaların hazırladıkları lahikaları,fişlemeleri, kayıtlara geçen konuşmaları, yazışmaları, toplantıları, Özden;in ve Balbayın günlüklerini, ilhan Selçuk;un paşaya söylediklerini, Manisalı,nın General Ersöz;e tavsiyelerini, rektörlerin ;hemen harekete geçelim; önerilerini nasıl açıklıyorsun? http://www.taraf.com.tr/makale/5060.htm
not: konuyu net şekilde özetlediği için ben söz söylemeye gerek duymadım.
milletimiz Ergenekon Davası adı ile anılan yargılama süreci içinde yaşanan kimi gelişmeleri başından beri kaygıyla izlemektedir. 12. dalga, 13. dalga derken "dalga" olarak adlandırılan gözaltına alma eylemleri toplumu etkilemektedir... Suç ve suçlunun olduğu yerde adli süreçlerin başlatılması ve yürütülmesi elbette ki doğaldır ve toplum yasalarla belirlenmiş usul ve esaslarla yürütülecek her türlü soruşturma, muhakeme ve verilecek kararlara saygılıdır. Ancak, gündemimizi oluşturan Ergenekon Soruşturması nedeniyle yaşananlar, tanık olunan durumlar ve medyaya yansıyan haberler, soruşturma sürecindeki her "dalga" nın ülke gündemini değiştirmeye yönelik olduğu izlenimini vermektedir. Mevcut ortamın demokratik yapısına giderek zarar veren bu tutumun son olaylarla bir çok kurum ve kişilere dayanması kaygıların artma nedenidir. Gizli olması gereken soruşturma süreci ile ilgili gelişmelerin ayrıntı düzeyinde medyaya yansıtılması, kişilerin kendilerine yöneltilen suçlamaları bilmeden gözaltına alınıp kamuoyu önünde potansiyel suçluymuş gibi gösterilmeleri toplum vicdanını derinden yaralamaktadır. Evrensel hukuk kurallarının, fikir ve ifade özgürlüğünün demokratik çerçevede yaşama geçirilmesini, başta laiklik ve hukukun üstünlüğü olmak üzere Cumhuriyet' in temel değerlerinin her alanda korunup geliştirilmesini amaç edinen Cumhuriyet yönetimi ile birlikte anayasal kurumların toplumdaki imajını zedelemeye yönelik girişimler kamuoyunun dikkatinden kaçmamaktadır. ülke olarak adli sürecin milletlerarası anlaşmaların öngördüğü hak ve özgürlüklere uygun şekilde işletilip bir an önce tamamlanarak mevcut kaygı ortamının ortadan kaldırılmasının gereğine inanmaktayız.
bugün itibari ile, darbeciligi kesinleşmek üzere olan bir kişi, "bizim iyi çocuklar"dan müteşekkil birileri tarafından slaıverilmiştir,
güneydogu da kayıp bir baba ogul un gömüldügü görgü şahitlerince yer gösterilmesi sonucu açılan yerden iki kafa tası çıkmıştır, allah ın belası orospu çocukları vatandaşları baba ogul öldürüp gömmüşler,
toptan ergenekon davası avukatına duyurulur, vicdansız herif hala avuklatı mısın bunların, bu orospu çocuklarının diye yüzüne bagırılmak istenir.
bu davayla ilgili yazılan, çizilen şeylere inanmadan önce üç kere beş kere düşünmek lazım. sanki bu dava ve zincirleme gelişen başka olaylar, algılarımızı değiştirmeyi amaçlamış.
hani ne bilelim, askerler tutuklu, terör göbek atarak sınırdan girmiş, serberst kalmış, bir gariplik yok mu, bizim zihinlerimize yazık değil mi? bu kadar kolay olmamalı bizim zihinlerimizle oynamak, programlamaya çalışmak.
bu dava ülkemizin yaralarındandır, yazık be güzel ülkeme, deşip durmayın.
Liberal aydınlar, iktidara karşı güçlü bir muhalefet sergiledikleri için aylardır, hatta yıllardır tutuklu aydınlarımız için şöyle diyorlar: Onlar için üzülüyoruz, ama Ergenekon çok önemli bir dava, hatta asrın davası, böyle davalarda olur böyle şeyler. Suçsuz olanlar eninde sonunda beraat eder, özgürlüklerine kavuşurlar.
Bu yazarlarımızın ağızlarından hiç düşürmedikleri bir kelime vardır: Empati. PKK için, türbanlılar için, milli görüşçüler için, Ermeniler için, Kıbrıslı Rumlar için herkesin empati yapmalarını beklerler. Ama onların da Silivri'de yargılananlar için empati yapması gerekmiyor mu? Ben onların adına empati yapıyorum ve onlar adına hayal kuruyorum. işte hayalim.
Tarih 02.11.2013 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan haber:
AKP'nin iktidardan düşmesinden sonra polisin 15 Nisan 2011 tarihinde yaptığı baskınlarla ortaya çıkartılan, kısa ismiyle FTÖ olarak bilinen Fethullah Terör Örgütü davası Silivri'de nihayet başladı. Davada 15 tutuksuz, 480 tutuklu, toplam 495 kişi yargılanıyor. Kimlik tespitinden sonra 3567 sayfalık iddianamenin okunmasına geçildi. Mahkemeye sunulan bir kamyon dolusu ek klasörün nasıl inceleneceği merak ediliyor. iddianamenin okunmasının birkaç ay sürmesi bekleniyor.
Sanıklar arasında Cengiz Çandar, Mehmet Altan, Ahmet Altan, Hasan Cemal, Engin Ardıç, Emre Aköz, Mahmut Övür, ismet Berkan, Ruşen Çakır, Yiğit Bulut, Ergun Babahan, Şamil Tayyar, Fehmi Koru, Mustafa Karaalioğlu, Şahin Alpay, Mümtazer Türköne, Hadi Uluengin, Ethem Sancak, Ergun Özbudun, Lale Mansur, Oral Çalışlar gibi çok önemli gazeteciler, akademisyenler, gazete patronları, bilim adamları ve sanatçılar bulunduğu için bu davaya asrın davası deniyor.
iddianamede, FTÖ'nün, polis, yargı, MiT, ordu, Milli Eğitim gibi kurumların içine sızarak, medyayı ele geçirerek cumhuriyetimizi yıkmayı ve yerine ABD'nin de desteğiyle ılımlı bir islam devleti kurmayı amaçladığı, kendilerine boyun eğmeyen yazar ve aydınları her türlü baskıyla satın aldıkları, ya da iftiralarla hapislerde süründürüp susturdukları iddia ediliyor.
Adının gizlenmesini isteyen, tutuklu sanıklardan ünlü bir iş adamının kızı, babasının örgüt üyesi olmadığını, baskı nedeniyle örgütün gazete ve Televizyon kanallarına reklam vermek zorunda kaldığını iddia etti. Bilindiği gibi çok sayıda iş adamı, çeşitli kanallarla örgüte para yardımı yapmakla suçlanıyor.
iddianamede sanıkların bir bölümünün doğrudan örgütün içinde yer aldıkları, bir kısmının örgütün düzünlediği Abant toplantılarına katıldıkları, ABD'de bulunan "I Numara" ile, ya da örgütün diğer ileri gelenleriyle söyleşi yaptıkları, bazılarının ise örgütle doğrudan hiçbir teması olmamakla birlikte, köşe yazılarıyla örgüte stratejik destek verdikleri iddia ediliyor.
Sanıklardan Şamil Tayyar'ın avukatı, müvekkilinin yasadışı dinlendiğini, özel hayatıyla ilgili, hatta karısıyla yatak odasında yaptığı konuşmaların bile iktidar yanlısı yandaş medyada çarşaf çarşaf yer aldığını, hatta Kemalist bir yazarın daha iddianame hazırlanmadan FTÖ davasıyla ilgili kitap yazdıklarını iddia etti.
Polis tarafından derdest edilip götürülürken, 'ben CIA ajanı değilim, bu dava Nato'dan geri döner' diye bağırdığı bilinen Cengiz Çandar'ın avukatı, bugün düzenlediği basın toplantısında, 'FTÖ davasıyla adalet katledilmiştir, müvekkilim demokrasiyi savunduğu için yargılanmaktadır, müvekkilimin ne FTÖ ile, ne de CIA ile ilişkisi yoktur' dedi.
Ahmet Altan mahkeme salonuna girerken, 'Uluslararası şirketlere sesleniyorum. Bu dava küreselleşme karşıtı Kemalist bir darbedir. Ben ve kardeşim küresel şirketlere hep sahip çıktık, onlar da bana ve kardeşime sahip çıksınlar' diye seslendi. Kalabalığı gözleriyle tarayan Ahmet Altan'ın, Soros'un şöförünü kalabalığın arasında görünce hüzünlendiği görüldü. 'Küresel güçlere güvenim sonsuz' dedi.
Dava ile ilgili görüşüne baş vurduğumuz Mustafa Balbay, gülümseyerek, 'Sanıklar üzülmesinler, suçsuz olanlar eninde sonunda beraat eder, üç dört yıl içinde özgürlüklerine kavuşurlar' dedi.
Hasan Cemal'in savunmasını kendisinin yapacağını öğrenen Ruşen Çakır'ın, 'Hasan Cemal savunmasını kendisi yaparsa ömrüm davanın sonunu görmeye yetmez' dediği iddia ediliyor. **
Türklerin yeniden doğuşu imajı verilen davadır. bu davayla birlikte çürüklerin yok edilerek sağlam ve temizlerin varlıklarının devam etmesi sağlanıyor olabilir. tabi bu bir yorum, bazı kardeşler kızabilir kızmasınlar, ciddi manada bu davayla birlikte kandilde bölücü başı ile bir takım zerzevatların birbirlerine papatyalar filan vermeleri gündeme geldi.
her dava gibi suçsuzu da geçici de olsa alıkoyan davadır. her dava sürecinde bazı suçsuzlar haksızlğa maruz kalır. ama her davada. bu haksızlığı en aza indirmek için dava sürecinin azaltılması gerekmez mi? yani tartışılması gereken "geç gelen adalet adalet değildir" mantığının türkiye'de oturmaması değil midir? burada yeni hedef saptırmaca suçsuz insanların boşu boşuna hapis yattığı gerçeği. o zaman ergenekon davası iptal mi edilsin? yıllardan beri insanlar suçsuz yere hapislerde yatınca gıkını çıkarmayanlar şimdi ne oldu da insan hakları sözcüsü kesildi? yoksa kendilerine göre karşı cenahtan olanlar insan değil mi?
cemaat tayfasının ve ampullerin savunmak amacı ile şapka çıkartılacak argümanlar bulduğu dava.
son bombaları :
"her dava gibi suçsuzu da geçici de olsa alıkoyan" bir dava imiş ergenekon.....
sen git kendine muhalif herkesi içeri al, somut bir delil olmadan cemaatin canının istediği gibi insanları hapse atmasına, dinleme yapmasına, dinlemeleri sızdırarak istediklerini yıpratmasına, iddiadan öteye gitmeyen varsayımlarla kişileri ve kurumları karalamasına aylarca müsade et. türkiye'nin yakın tarihini kendi siyasal görüşlerine uygun şekilde manipüle etmeye çalış...
sonra millet senden illallah demeye başladığı vakit vay efendim her davada olur bunlar. hey maşallah, utanmazlığa bak.
50 lerden 80 lere kadar amerika birleşik devletlerinin misyonu dünyayı komünizme karşı savunmaktı. Türkiye nato'ya üye olarak sınır karakolu durumuna düştü. Türkiye'de amerikan menfaatlerine karşı çıkan herkes sağ/ülkücü maşalar marifeti komünist ilan edildi ve bitirildi.
2000 lere geldik amerikalılar bu sefer dünyaya demokrasi yaymaya karar verdiler. Türkiye yine sınır karakolu oldu. Ilımlı islam'a karşı çıkan herkes bu sefer sağ/islamcı maşalar yardımı ile sindirliyor.
azıcık kafasını çalıştıran akp+cemaat ikilisinin ergenekon'un güncel hali olduğunu, ergenekon'un ta kendisi olduğunu açık seçik görür.
Bu davanın üsulen yargıtaydan döneceği kesindir. Niye mi, ceza muhakemesi usulleri kanununa göre soruşturma yapan, o tutuklama kararlarını veren hakimler; yargılamada yer alamaz. Ama bu davada görev almış soruşturma hakimleri aynı zmanda yargılamada da yer almaktadır. Bu durum her türlü Türk kanunlarına hem de Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırıdır. işin ilginç tarafı, bunu gayet iyi bilen sayın yargıçlarımız ve savcılarımız, neden bile bile bu hatayı yapıyor? Bunun mantığını anlayabilmiş değilim.
Kaldı ki, bazı basın yayın organlarında bir kaç ay önce bir resim çıkmıştı. Ergenekon soruşturmasını yürüten çeşitli savcılar, emniyet mensupları ve davaya bakan hakimlerden biri, dava daha söz konusu bile olmadan yaklaşık 1 yıl önce bi iftar yemeğinde buluşmuş ve resimleri gazetelerde yayınlanmıştı.
Sanırım daha fazla söze gerek yok. Ama illa gerek var derseniz şöyle açıklayım: tesadüfen böyle bir durum vukuu bulsa dahi, ilgili hakim ve savcıların bu durumu öne sürerek davadan çekilmesi gerekir. Tıpkı bir hakimin önüne gelen bir davada, bir tanıdığı denk gelse yapması gereken hareket gibi. Yani yargıç demesi gerekir ki: "bu davayı hazırlayan savcıyla daha önce kişisel hukukum olmuştur. Bu davayı görmem uygun değildir, tarafsızlık olmaz, çekiliyorum" Savcı demesi gerekir ki "bu dosyayı hazırlayan emniyet güçleriyle kişisel hukukum vardır, tarafsızlık ilkesine bağlı kalmak için çekiliyorum" Hukukun gerçek anlamıyla uygulandığı bir durumda olmaması gereken bu usul çarpıklığı, davadaki adil yargılanmayı tamamen ortadan kaldırmıştır. ileride gerekçeli kararları merak edip de okursanız anlayacaksınız.
Kaldı ki, bir davaya bakan hakim, dosyayı hazırlayan savcı, operasyonları yapan emniyet mensubu; davadan önce ya da sonra bir arada yemek yemiş ise; bu iş derhal soruşturma açılması gereken ve hukukun aklanması için kovuşturulması gereken bir husustur. Pardon, hukuk mu dediniz?
bu davaya ilişkin muhaliflerin kullandığı argüman "somut delil yok", "efendim ne için yattığı bilinmiyor". ulan kaç bin sayfalık iddianame var ne için suçlandığı yazıyor orada. mal mısın kardeşim? bir de "yok efendim devletine hizmet etmiş paşa, bilmem ne doktoru suç işler mi? işlese de yargılanır mı?". iyi ulan. iyi, tanınmış, saygın bir mesleğe mensup olursam, böyle konuşan ibneleri ilk ben sikicem, görürsünüz o zaman suç işleniyor mu işlenmiyor mu.
5000 sayfaya yaklamış bir dava oldugu için haksız yere hapishaneye gönderilen insanlar savunulamamktadır. hangi birini savunsular okuyunca 100 cilt kitap.
adamlar tüm telefon kayıtlarını davaya koymuşlar.
asıl komik olansa içerdeki insanların neyden suçlu olduklarını neyden yargılandıklarını bilememeleri.
hedef çok dilli , çok uluslu, çok kimlikli, eyalet sistemi ile yönetilen bir federasyon kurmaktır. zaten akplilerin hayalindeki sistem de bu osmanlı sistemiydi.