bugün itibari ile, darbeciligi kesinleşmek üzere olan bir kişi, "bizim iyi çocuklar"dan müteşekkil birileri tarafından slaıverilmiştir,
güneydogu da kayıp bir baba ogul un gömüldügü görgü şahitlerince yer gösterilmesi sonucu açılan yerden iki kafa tası çıkmıştır, allah ın belası orospu çocukları vatandaşları baba ogul öldürüp gömmüşler,
toptan ergenekon davası avukatına duyurulur, vicdansız herif hala avuklatı mısın bunların, bu orospu çocuklarının diye yüzüne bagırılmak istenir.
milletimiz Ergenekon Davası adı ile anılan yargılama süreci içinde yaşanan kimi gelişmeleri başından beri kaygıyla izlemektedir. 12. dalga, 13. dalga derken "dalga" olarak adlandırılan gözaltına alma eylemleri toplumu etkilemektedir... Suç ve suçlunun olduğu yerde adli süreçlerin başlatılması ve yürütülmesi elbette ki doğaldır ve toplum yasalarla belirlenmiş usul ve esaslarla yürütülecek her türlü soruşturma, muhakeme ve verilecek kararlara saygılıdır. Ancak, gündemimizi oluşturan Ergenekon Soruşturması nedeniyle yaşananlar, tanık olunan durumlar ve medyaya yansıyan haberler, soruşturma sürecindeki her "dalga" nın ülke gündemini değiştirmeye yönelik olduğu izlenimini vermektedir. Mevcut ortamın demokratik yapısına giderek zarar veren bu tutumun son olaylarla bir çok kurum ve kişilere dayanması kaygıların artma nedenidir. Gizli olması gereken soruşturma süreci ile ilgili gelişmelerin ayrıntı düzeyinde medyaya yansıtılması, kişilerin kendilerine yöneltilen suçlamaları bilmeden gözaltına alınıp kamuoyu önünde potansiyel suçluymuş gibi gösterilmeleri toplum vicdanını derinden yaralamaktadır. Evrensel hukuk kurallarının, fikir ve ifade özgürlüğünün demokratik çerçevede yaşama geçirilmesini, başta laiklik ve hukukun üstünlüğü olmak üzere Cumhuriyet' in temel değerlerinin her alanda korunup geliştirilmesini amaç edinen Cumhuriyet yönetimi ile birlikte anayasal kurumların toplumdaki imajını zedelemeye yönelik girişimler kamuoyunun dikkatinden kaçmamaktadır. ülke olarak adli sürecin milletlerarası anlaşmaların öngördüğü hak ve özgürlüklere uygun şekilde işletilip bir an önce tamamlanarak mevcut kaygı ortamının ortadan kaldırılmasının gereğine inanmaktayız.
son günlerde yeni gelen dalgayla adından söz ettiren operasyon. şimdi sözü ahmet altan a veriyoruz :
Ergenekonla darbe arasında bir bağ olmadığına mı inanıyorsun?
Ergenekon sanıklarının, bir darbe hazırlığında olmadıklarına mı inanıyorsun?
Eğer öyle inanıyorsan, bulunan cephanelikleri, Danıştay baskınını, Cumhuriyet Gazetesine atılan bombayla Ergenekon cephaneliğindeki bombaların aynı seri numarasına sahip olmasını, darbeci paşaların hazırladıkları lahikaları,fişlemeleri, kayıtlara geçen konuşmaları, yazışmaları, toplantıları, Özden;in ve Balbayın günlüklerini, ilhan Selçuk;un paşaya söylediklerini, Manisalı,nın General Ersöz;e tavsiyelerini, rektörlerin ;hemen harekete geçelim; önerilerini nasıl açıklıyorsun? http://www.taraf.com.tr/makale/5060.htm
not: konuyu net şekilde özetlediği için ben söz söylemeye gerek duymadım.
yanlış savcıların yanlış ilde baktıkları davadır . sanıklar hakkındaki iddialar doğrudur yanlıştır bunun kavgası kısır döngü olur . Sadece neden yanlış savcılar ve yanlış yer ona gireceğim .
hürriyet gazetesi ' nin 14 . 04 . 2009 nüshasında yalçın bayer ' in köşe yazısında Nurettin Kaptan ' ın yolladığı bir e - mail yayınlanmıştır . bu mailde gerekli açıklamalar yapılmaktadır . isterseniz maili kişisel görüşlerden arındırarak sadece içerisinde açıklamalar geçen bölümünü yayınlayalım ( çünkü entrynin başında davanın doğruluğu veya yanlışlığı ile ilgili görüş beyan etmedim ve bu hatanın nesnel bir biçimde görünmesi çok daha anlaşılır olacaktır . zira öznel bir yorum katarsak farklı tümevarımlar elde ederiz ve kısır döngünün içinden çıkamayız . nesnel , yani herkesin aynı görüntüyü elde ettiği bir açıklama da çok daha faydalı olacaktır . )
işte o e - mail ( sadece hukuki muhtevaya sahip bölümlerini yayınlayacağım . tam metni isteyenler ise http://www.hurriyet.com.t...asp?yazarid=42&gid=61 adresinden " ergenekon = siyasi öc alma " başlıklı yazıya bakabilirler . )
Suçlamaların temeli TCK ' nın 312 . maddesidir .
" Cebir , şiddet kullanarak , türkiye cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir . "
Ceza Muhakemesi yasası ' nın , 12 . maddesine göre " davaya , bakmak yetkisi , suçun işlendi yer mahkemesine aittir . " istisnaları istisnaidir .
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti , Ezelden ebede atatürk türkiyesi ' nin atatürk başkenti ankara ' dadır .
Neden dava istanbul ' da görülmektedir ?
Neden gereken itirazlar yapılmamaktadır ?
akıl sır erdirilemez hala. güya adamların işbirliği içinde olmadığı terör örgütü, çete, kurum, kuruluş kalmasın ama yine de ortada yapılmış bir şey, ne bileyim bir darbe filan olmasın. yahu gerizekalı mı bu adamlar da her yerin desteğini almalarına rağmen bi bokun başına tüy dikemesinler. var mı böyle bi olay? nasıl bi mantıktır bu? nasıl bi düzen?
ülke gündeminin fondotenidir kendisi. iyi kapatır, sivilceleri yok eder. daha önce pek çok yolsuzluğu "kapatmayı" başardı. şimdi bakıyoruz gene birileri suçlanmış, serdar kepenek ve asfalt yolsuzluğunun ortaya çıkmasının birkaç gün sonrasında yani. ne diyelim, sizler hakediyorsunuz bunlar tarafından yönetilmeyi(!). karadayı ne demiş? demokrasi için bu ülkenin en az 30 seneye ihtiyacı var. bir yerde doğru sanki, bu cahil cühelalara memleket mi emanet edilir bre?
gerçek ergenekoncuların iddianameyi hazırlayanlar ve hazırlatanlar olması çok büyük ihtimal olan dava.
savcı umarım bu entry'mi okur'da kendisinide bu örgüte dahil eder çünkü google'a bu kadar inanan bir savcıdan ancak bu beklenir. bunun dışında da iddianameyi hazırlayan savcı sanırım mahalle dedikodularını aşmayacak ciddiyetteki konuları dinleyip bunlarıda dava ile ilişkilendirmeyi pek seviyor.
bende o zaman bir şeyler söylemek istiyorum. tayyip erdoğan sürekli yurt dışına gidiyor, kendisi toplantılar yaparken eşi ve çocukları alışveri kisvesi altında cia ve mossad ajanları ile görüşüyor. ayrıca ben bir hahamım ve yurt dışına yerleşmeyi düşünüyorum. ha bir'de unutmadan bolu'da hisar tepesini kazarsanız bol bol kafatası bulunursunuz. bunu'da kimin üzerine yıkacağınızı ben söylemiyim isterseniz.
esas ergenekon'u yazayım ben size;
recep tayyip erdoğan; eski istanbul büyük şehir belediye başkanı. tarikatlar ile olan bağlarını kullanarak türkiye cumhuriyeti başbakanlığına kadar yükseliyor ve türkiye'nin rejimini ilımlı islam rejimi olarak değiştirmek isteyen bop'un eş başkanlığına amerika birleşik devletleri başkanı ve pentagon tarafından getiriliyor.
abdullah gül; tüm hayatını cemaatler içinde geçirmiş, siyasi yaşamı boyunca milli görüş partileri içerisinde yer almış ama ne hikmetse bir anda gömlek değiştirmiş cumhurbaşkanı. en son mahareti bölgesel kürt yöentimini resmi olarak tanıdığını belirtmek. türkiye'nin doğusunu kürdistan olarak kabul eden ve türk topraklarında hak iddia eden özerk yönetimi muahattap alan cumhurbaşkanı. bununda adı açılım. oğlu daha lise'de olmasına rağmen şirket patronu, mısır kralı. kayıp trilyon davasının baş kahramanı, af edicisi.
kemal unakıtan; çocukları her ihalenin arkasından çıkan, her krizden nemalanan maliye bakanı. nerde bir pirinç ihalesi var sülalesi orda. rabbimize sorduk haramdır dedi ama onlara'da nerde rant orayı söylüyor demek. finans kaynağı.
osman pepe; büyük oğlu orman bakanlığı sırasında 600 adet ev sahibi olmuş eski bakan. aynı zamanda mng holding'e sahillerimiz açan ve bunu hangi kılıfa nasıl uydurduğu belli olmayan kişi. bunun dışında 2b maddesinin mucidi. orman alanlarının talan edilmesi için çalışan ve bunu yabancılara peşkeş çeken ilk orman bakanıydı.
zahit akman; başbakan tarafından göreve atanan ve başbakan ile sıkı ilişkileri olan kişi. kendisi almanyadaki türk vatandaşlarını bağış toplama adı altında dolandırdığı için hüküm giydi. ancak yine kendisini göreve getiren başbakan tarafından korundu. finans kaynağı.
mir dengir fırat; eski akp genel başkan yardımcısı. kendisi hakkında ortaya atılan iddiaları çürütemediği için parti çiersindeki görevinden ayrılmak zorunda kaldı. adana ve mersin'in kürtleştirilme politiklarının mimarı. nerde bir belediye su sayacı değiştirecek olsa tak bu zat'ın firması oarada tekel olarak belirleniyor. nerede bir belediye bir elektrik sayacı değiştirecek tak bu zat'ın firması tekel oluyor. bir rantçı daha.
sabah ve atv; erdoğan'ın damadına satın aldığı yayın organları. binbir katakulli ile devlet bankalarından kimselere verilmeyen düzeyde düşük krediler çekildi. arap emirlerinden kaynaklar bulunmak için başbakanlık uçağı ile elçiler yurt dışına yollandı. akp'nin sesi soluğu. medya kanalı ile halkın yönlendirilmesinde kullanılıyor.
daha gider bu. gerisi için siz biraz hafızanızı yoklayın. gerçek ergenekon kim? kim kime darbe yapıyor çok açık.
"andolsun ki, birçok cini ve insanı cehennemlik olarak yarattık. , onların kalpleri var. fakat anlamazlar, gözleri var, fakat görmezler, kulakları var, fakat işitmezler. onlar hayvanlar gibidirler. hatta hayvanlardan da sapıktırlar. onlar gaflet içindedirler. "
ölüm çukurlarından darbe girişimlerine kadar geniş bir yelpazede yürütülen bir davadır.
cumhuriyetçiler bunu fazla "dağılmış" olmakla eleştirirken, içinde benim de bulunduğum sosyalist cephenin kimi katılmadığım şahsiyetleri de "fazla dar" bulmaktadır.
yıllarca darbecilere karşı dik duranlardan bazıları bugün maalesef daha çoğunu istemek varken mevzuyu ergenekon çamuru gibi sığ bir bakışla algılamaya teşne olmaktadır.
bugün paşalar için ağıtlar yakanların odtü'de bir jitemciyi yakaladıkları için şu an hapiste olan 5 komünist/kürt öğrenci için kılını kıpırdatmasını bekliyorlar herhalde. gülsem mi, ağlasam mı.
ikinci iddianamesinde sanıkların hükümeti düşürmek için darbe planladıkları şeklinde bir suçlama da yer alan dava.
tamam, güzel. darbe planlayan, çoğunluğun seçtiği bir hükümeti demokrasi dışı yöntemlerle devirmeye çalışanları yargılayalım.
peki arkadaş, bu darbe denen illetin planını yapanı bile yargılarken, bu ülkede gerçekten darbe yapmış, demokrasinin ırzına geçmiş, bir nesli katletmiş olanlar neden yargılanmazlar? neden ?
adalet bakanı'nın bugünkü açıklamasıyla artık şirazesi tümden kaybolan dava.
efenim sayın bakan "dava dosyasındaki bilgilerin sanık avukatları vasıtasıyla kamuoyuna sızdırıldığını" iddia ediyor. yanlış okumadınız, sanık avukatları yapmış bunu.
trük halkının hafızası iyi değildir, kabul. ama tümden ahmak yerine konmak iktidarın halka bakış açısını açıkça ortaya koyuyor.
yeni şafak'ta sayfalarca bir sonraki dalgada kimin alınacağına dair yorumlar, henüz sanıkları kesinleşmemeiş iddianameden alıntılar yayınlayan taraf, yine taraf'ta yayınlandıktan sonra iddinameye giren krokiler..
tüm bunlara rağmen halkın gözünün içine baka baka yalan söyleyebilmek nasıl bir fıtrat gerektirir bilemiyorum ama ipin ucu kaçmadı, tümden yok oldu artık..
kendisini pek sevmesemde doğu perinçek'in en sağlam savunmalardan birisini verdiği aşikardır. tabi bu süreç içerisinde medyatik olmayan davalıların savunmalarını görmesekte gördüklerimiz arasında en iyilerdendir. nitekim tuncay güney gibi bir deli saçmasının sorgusundan elde ettikleri sözde delillere göre hareket eden türk yargısı, -ki tuncay güney bu ifadeleri kendisi bile kabul etmiyor- kendisiyle çelişir bir durumda kalmıştır.
sorgu sırasında tuncay güney beraberindeki 2 araçla birlikte ırak'a 24 bin silah götürdüklerini söylemekteydi, fakat perinçek bunu ustaca ifade etmiş.
"Tek kanıtları, Tuncay Güney'in söyledikleridir. Savcılara göre, Mehmetçiği vuran silahları ve kurşunları PKK'ya, Türk ordusu vermektedir. 24 bin silahın bireysel veya grupsal bir girişimle Barzani, Talabani ve PKK'ya verilemeyeceği açıktır. Güney, 24 bin silahı 2 arabaya sığdırabilmiştir. Bu konularda uzman olan, iP Genel Başkan Yardımcısı emekli General Servet Cömert ile yaptığımız hesaba göre, 24 bin silah, 120 ton ağırlığındadır ve silahların arasındaki hava boşlukları da hesap edildiğinde bu kadar silah, en az 12 TIR ile götürülebilmektedir. TIR'ların büyüklüğüne göre bu konvoy 20 TIR'a kadar çıkmaktadır. TIR'ların boyu 13 metre 60 santimdir. Trafik kurallarına göre TIR'lar arasında bırakılması gereken mesafe de dikkate alınırsa, bu konvoyun boyu 1,5-2 kilometredir."
kim ne derse desin bu dava gündemi değiştiren ve askeriyeyi yıpratan bir davadır. bu şekilde askerin karizması çizilmekte olup, davadan çok değil 6 ay önce kimse askeriye hakkında ileri geri konuşamazken bugün geniş geniş konuşan bünyelere rastlanmaktadır.
Komutanın balkonuna devamlı konan bir bıldırcın için er'e nöbet tutması için emir verildiği halde er'in görevini salladığı ve komutanın bir sabah uyandığında balkonda kuşu görünce, ergenekondu demesiyle ortaya çıkan abuk sabuk bir kelime.
benim gorusum akp liler butun kurumlarda deliler gibi kadrolasmasini tamamladi. askeriye, emniyet ve mit gibi kurumlarda engeller var. ergenekon operasyonu bu engellerin tasfiyesi operasyonu. orduda veya emniyette çok insan emekli olsa bile sozu geçer. bu kurumlarda da kadrolasmayi tamamlamak için bu sozu geçen insanlarin uzaklastirilmasi lazim. kadrolasma tamamlandiktan sonra iktidar degisse bile soz sahibi cemmat liderleri olacaktir. bunun en guzel ornegi yillar once milliyetçi parti zamaninda kurumlar içerisinde muhsin yazicioglu nun kadrolasmasi oldu. onun uzerine 20 tane hukumet degisti ama devlet içerisinde sozu en muteber adam olarak kaldi.
fethullahçıların ABD desteğine güvenerek cumhuriyete karşı devrim olarak başlattıkları karşı devrim harekatıdır. eğer ABD desteği kesilir veya karşı devrimi beceremezlerse bulabildikleri tüm ulaşım araçlarıyla bu kıtadan arkalarına bakmadan kaçmaları gerekecektir, zira veli küçük ve benzeri insanlar çok acımasızdır.
şimdilik bilinmezleri, çözülebilir denklemlerin sayısından daha fazla olduğu için savcının dahil ne olduğunu çözemediği, sırf bu özelliği nedeniyle bile asrın davası olma sıfatını hakeden dava. mesela cumhuriyet gazetesini bombalayanlar ile aynı gazetenin yazarlarının sanık sırasında yan yana oturması asırlık bir olaydır.
iddianeme ergenekon taraftarlarına da, ergenekon karşıtlarına da savlarını haklı kılacak çelişkiler içeriyor. ancak bu yanıyla bile türkiye'de olup bitenler hakkında önemli ipuçları veriyor. neler bunlar?
ordu ve atanmış diğer dogmatik bürokratlar, laiklik adına siyaseti yönlendirebilmek için hertürlü aracı kullanmaya razıdır. bu uğurda satmayacakları dostları, elini öpmeyecekleri düşmanları yoktur.
nato üyesi ülkelerde, natonun kararı ile, olası bir sovyet işgaline karşı sivil ayaklanmayı gerçekleştirmesi için kurulan gladio adlı örgütlerin türkiye kanadı ile ergenekon örgütü arasında derin ilişki vardır. yani, gladio'nun türkiyedeki adı ergenekondur. 68 kusağının "kontrgerilla" dediği devlet örgütünün asıl adı ergenekondur.
soğuk savaşın bitmesi ardından abd, gladio'ların dağıtılmasını istedi ve türkiye haric bütün nato ülkelerinde gladio'lar dağıtıldı. türk gladio'su derin devlet olmayı çok sevdi, dağılmadı. özgürlük ve demokrasiyi sovyet diktatörlüğüne karşı korumak için kurulan yerli gladıo'muz (ergenekon), kürt hareketine ve laiklik karşıtı dinci akımlara karşı TC'yi korumak bahanesi ile özgürlük ve demokrasi düşmanı oldu. önce kürt işadamlarını pkk tehditine boyun eğip destek oldukları için kurşuna dizdiler, sonra kürt işadamları korku bokuna ergenekon'a destek olunca milyonların üzerine kondular. vatanseverlik, laiklik maskesi altında zenginden haraç yiyen, asker araçları ile kuzey ırak'dan aldıkları uyuşturucuları edirne'ye taşıyan bir devlet mafyası oluştu. ama abd bu şark kurnazlığını sevmedi.
özgürlükleri korumak için kurulan bir gizli örgüt, özgürlüklere düşman bir çıkar çetesi haline gelirse, proje menejeri bu projeyi
iptal eder. proje menecerimiz abd, ergenekonu iptal eden, ona silivri'de maymun muamelesi yapılmasına karar veren kurumdur.
abd gladio'ları kurar da iptal edilmesini mi beceremez ? tuncay güney adlı yahudi bir gazeteciye 6 çuval belgeyi abd vermiştir.
ergenekon davası, nato'nun özgürlük hedefi için kurduğu bir örgütün, özgürlük düşmanı haline geldiği icin abd tarafından tasfiye edilmesine tanık olduğumuz bir seydir.
ülkedeki akp karşıtlarına göz dağı vermek ve atatürkçü kesimi sindirmek için yapılan komik operasyon.
zaten ismini bile ulu türk destanımızdan aldığını görünce en baştan amacı ortaya çıkıyor.
lakin dava için şu saptamalarda ilginç;
Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş diyor ki;
Ümraniye iddianamesinde yer alan dinleme kayıtlarına dikkat çekerek "Hukuksuz elde edilen deliller kabul edilmez"
Dinleme karmaşası
Yasal yollardan elde edilmeyen delillerin geçerli olmayacağını kesin bir dille ifade eden Vural Savaş, tüm Türkiyeyi dinlemek için gizli bir karar çıkarıldığını, bunun yasalara kesinlikle aykırı olduğunu söyledi. Alınan gizli karara göre bir de emniyet dinleyebiliyor ama jandarma dinleyemiyor diyen Savaş, Yargıtay ; Anayasaya aykırıdır, emniyet de dinleme yapamaz" şeklinde karar verdiğini hatırlattı.
sonra şunları diyor;
Davanın daha başlangıcında çok önemli bir hata yapıldığını ifade eden Savaş, sanıkların savunmasının en fazla 3 avukatla sınırlanmasını "vahim bir hata olarak"nitelendirdi. Böyle bir sınırlamanın anayasaya aykırı olduğunun altını çizen Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı şu açıklamayı yaptı:
Avukatlar sınırlanamaz
"Bu sınırlama Terörle Mücadele Yasasının 10. maddesine kondu ancak yapılan itiraz üzerine Anayasa Mahkemesi reddetti. Anayasa Mahkemesinin 3 avukat sınırını kaldıran kararı 27 Ocak 1993 tarihli resmi gazetede yayınlandı. Daha başlangıçta usul yönünden bir hata yapılıyor.
"Darbe günlüklerinin doğru olsa bile CMKnın 134. maddesine göre elde edilmiş olması gerekir. Yoksa geçersizdir. Bu konuda konuşmak eyleme geçilmediği sürece suç oluşturmaz"
ek olarak tuncay güney zaten komik insanın bile bu dava için söyledikleri ve kaale alınması zaten işin gerçek boyutunu ortaya seriyor.
kimmiş bu adam bi de ona bakalım;
(bkz: #4167312)