Sabah kalkar, gökdelende kahvaltısını yaparak ülkeye daha neler yapabileceğini düşünür.
Kahvaltıdan sonra ağzını silip mitinge halkıyla kucaklaşmaya gider.
Biraz kucaklaştıktan sonra uçağına atlar ve Putin'le bir iş konuşur. Ordan iran'a geçip bi doğalgaz anlaşması yapar ve Türkiye'ye geri döner.
Biryerde görüp beğendiği Yüksek Hızlı Treni hemen bi Türkiye'ye getirir ve halkın hizmetine sunar.
Akşam evine dönünce elinde kumandayla kanalları gezer, haberlerde trafikteki sinirli şoförleri görür ve onları rahatlatmak için bi üçüncü köprü ve birkaç yüz kilometre duble otoban yapıverir.
Halk tv'de Kılıçdaroğlu'nun yine atarlandığını görür ve ''Ne diyo lan bu dingil'' deyip sinirlenerek televizyonu kapatır.
Emine ağlayarak yanına gelir ve ona Filistin'de insanların katledildiğini hatırlatır. Zaten sinirli olan Tayyib bir de üzülür.
Yatmadan önce bi Obama'yı arar ve israil'e karşı birşeyler yapılması gerektiğini söyler.
Yatar, dinlenir, sabah kalkar ve dişlenirini fırçalayıp Davos'a giden uçağına atlar.
Orda israil Cumhurbaşkanı'nı görüp birkaç ayar verdikten sonra toplantının ortasında kalkıp salonu terk eder. Sinirlenir, bidaha da gelmez.
Saat 3'te başlayan mitingine yetişip Kemal'den dünün hesabını sorar, birkaç ayar da ona verir ve geçmiş günlerin stresini atar.
Akşam eve dönünce çayını içip uzaya fırlattığı uyduyu seyreder.
