rahmetli tiyatro sanatçısı. bir demet tiyatro dizisinin " ay inanmıyorum necdeti". cenazesi bayağı kalabalıktı. iyi bir insandı demek ki. mekanı cennet olsun.
süpermen : abi izin verirsen ben birşey söyliyebilir miyim?
asim : abi bu çocuk beni geriyo ya! devamlı izin istiyor, istirham ediyor ya; geriliyorum ben!
Valla ölünce fark ettim ki adam ne kadar çok filmde dizide rol almış. Farkına varmayışımız bizim ayıbımız gerçekten.
Ama maalesef film ve dizi dünyası böyle. Yakışıklı olan, karizmatik olan, güzel olan, memelerini açan, göğüs kası yapan adamlar akılda kalıyor. Kimse kalkıp ben öyle değilim demesin. Hanginiz Beren Saat'i, Tuba Büyüküstün'ü veya Kıvanç Tatlıtuğ'u tanımıyor ki? Bunların oyunculukları harikulade mi? Hayır, birbirinden yeteneksiz adamlar. Ama tipleri, allanmaları pullanmaları, biz böyle paket olarak sunulmaları sayesinde ön plana çıkıyorlar.
Bu adamcağız da tipi ofsayt olan insanlardan, kusura bakmayın toplumun yerleşik kendine özgü kuralları ve hiyerarşisi içinde böyle. O yüzden sanatla gerçekten iç içe olan nadir kişiler dışında da b"mainstream'de" tanınmıyorlar. Bu bizim ayıbımız, seyircinin ayıbı. Sadece Türk halkına özel değil, Hollywood'da Bollywood'da da durum böyle. insan mizacı böyle demek ki.
Üzüldüm. Öldüğünü duyunca resimlerine baktım. Türk film ve dizi sektörünü takip etmediğim için bir şey ifade etmedi. Ama babasını ve hastalıktan ölen kardeşini görünce şıp diye hatırladım.
Ne diyelim bizim utancımız olsun bu. Yüzeyselliğin, 15 dakikalık ün peşinde koşanların pırıltılı hayatlarına aldanmamızın, kendi çıktığımız kabuktan memnun olmamızın, kendi karakterimizi olgunlaştıramamış olmamızın, komplekslerimizin bir neticesi bu. Hepimiz Kıvanç Tatlıtuğ'un kaslı kollarına sahip olmayı istiyoruz, hayallerimizde kendimizi onunla avutuyoruz. Keza kızlar da Tuba gibi güzel olmak istiyorlar.
Ama sahnelerde asıl bizi ise erdal tosun gibiler oynuyor.
dün'e kadar esamesi okunmayan şu usta oyuncu her usta oyuncu gibi ölünce anıldı hiç samimi değilsiniz böyle insanların değerini yaşarken bilmeyi bilmezsiniz, primci duygu sömürücüleri.
vay arkadaş ben dahil kimse bu adamı vefatından önce yazmamış. belki bizden biri olduğu içindir, hani kendinden olana nazın geçer pek sallamazsın ama eksikliğini hissedersin olmazsa..
erdal tosun'un oynadığı bir film varsa en kötü "izlenebilir" olur. zaten ekrana en yetenekli oyuncu ile de çıksa en kazması ile de çıksa benim kumaşım farklı der bi duruşu vardır her zaman.
eve dönüş filminde işkenceci polisi "oynamayı" beceremeyen bir adamdır benim gözümde. nasıl kabul etti onu bilemem ama oturmaz o rol bir türlü. her an bizim memoliye sarılacakmış gibi bir havası vardır. sert bakamaz, sesi bile bir türlü sert çıkamaz.
demek ki bu adamın karakterindeki maya "iyi" üzerine kurulmuş ki, o kadar yetenekli olmasına rağmen onu bir türlü kötü olmayı "beceremez".
ee ne de olsa anarşalıdır, asla yalan söylemez, uzaylıda olsa aralarında tek delikanlı da odur. cem yılmaz bu rol için bu erdal tosun'u uygun gördüyse bu bence kesinlikle altta yatan bir "erdal tosun" gerçekliğinin yansımasıdır.
kutsal damacanada ganyanı işleten adam, asım'ın tutturduk yaşadık diye heyecanını en babacan haliyle durdurur: kaç lira verecek 3 lira 5 lira..
vefat eden ünlü insanların arkasından bir dünya şey yazılıyor. iyi kötü bilmem ne.
ben genelde yazmam.
zaten birisi de özellikle benim yazmamı beklemiyordur sanırım ama.
erdal tosun'a gerçekten çok yakın bir büyük abimmiş, bir tanıdığımmış gibi çok derinden üzüldüm. tam olarak nedenini bilmiyorum.