imgeleminizi altüst edecek bir film!
önce sıkılacaksınız,
sonra "bir anlamı olmalı bütün bunların" diyerek devam edeceksiniz izlemeye.
ardından tiksineceksiniz, mide bulantısı duyacaksınız en hassas olmayanınız bile.
izlediğinize pişman olacaksınız.
tavuk yememeye karar vereceksiniz, harcadığınız zamana acıyacaksınız, yönetmene, oyunculara, film için sarf edilmiş emeğe ve bütçeye anlam veremeyeceksiniz.
"size ikinci bir film öneremem" diyen bukowski'ye "hadi ordan," diyeceksiniz...
ta ki filmin analizini okuyana/anlayana kadar.
*"arakladığım" yorum ile birlikte hiçbir şey anlamadığım filmde her şeyi yerli yerine oturttum.
araklama da olsa böyle bir yazıyı elzem görüyorum.
buyrun;
--spoiler--
olayların gelişimine hakim, her şeyin başlatıcısı bu fallik babadan, bir anlamda henry'nin baba olduğu zaman dönüşeceği kişiden sonra üçgenin öteki ucunu, anneyi görürüz.
henry kız arkadaşının evine çağrıldığında evdeki anne figürü henry'ye sarkar, henry'nin bu durum karşısındaki tavrı çekimserdir, ürker, annesiyle ilişki kurarsa onu hadım* edeceğinden korktuğu baba figürü hem tanrısal bir varlık olarak en yukarda hem de bulundukları odanın biraz ilerisinde durmaktadır. evdeki pısırık baba kızı hamile bırakılmış bir babanın sahip olacağı hiçbir tavrı benimsemez, orada sadece babalığın varlığını göstermek için bulunmaktadır.
filmin içeriğini karar alma olarak yorumlamama sebep olan sahne anne, kızı ve henry arasında geçen konuşmadır. annenin dediğine göre ortada doğmuş bir şey vardır yalnız henüz çok küçüktür ve ileride bir bebeğe benzeyip benzeyemeyeceği kuşkuludur. burada kız atılır ve küçük de olsa onun bir bebek olduğunu söyler. bu cümle kürtaj karşıtlarının cenin için "henüz bir bebek olmasa da o bir varlık" demeleriyle benzerlik göstermektedir.
tekrar başa filmi kız arkadaşının hamile olduğunu öğrenen ve kürtajla evlilik arasında kalan, bir karar vermeğe çalışan bir adamın bilinçaltında gelişenler olarak seyredebilir miyiz? ben böyle yapmayı seçtim.
henry kız arkadaşının doğurduğunu öğrenince burnundan kan gelir, kendisi evet derken vücudu kürtajı onaylıyor gibidir. filmin içinde kesilen el yapımı minik tavukların kürtaj sonrası kanama benzeri bir kanama geçirmesi de henry'nin içinden geçirdiği bu isteğin dışavurumudur. karar verene kadar henry'nin bocalaması tatilde olmasıyla pekiştirilir. henry bir karar alana kadar bütün hayatı askıda kalacaktır.
evlilik hayatları boyunca karısı bir yok olup bir geri gelir çünkü henry bilincinin yönettiği dünyasında henüz evlenme kararı alamamıştır. evdeki, ceninin biraz büyümüş, biraz ucube hali yaratık da hem ne yapacağına karar veremediği çocuğu hem de kendi babasıyla olan ilişkisinin bir simgesidir.
bu durum yetmezmiş gibi henry kadın ile ne yapacağını da düşünmektedir ve asla yakalanamayacak olan arzu nesnesi değiştikçe değişir. bir yanda hayatına bir sokup bir çıkardığı, onun için artık çekiciliğini kaybetmiş kız arkadaşı vardır ve henry açık bir şekilde onun kendisini hadım edeceğinden korkmaktadır. bu sebeple postadan gelen penisi ya da spermi simgeleyen varlığı ondan gizler. evlerinin içindeki küçük evimsi dolapta bu varlığı onun gözlerinden saklar. dolap henry'nin iç dünyası, kimseyi sokmadığı kişisel özgürlük alanıdır.
ikinci kadın ise asla ulaşılamayan, asla kirletilemeyen fallik anne imgesidir. bu kadın evin tek sıcak köşesi olan kaloriferin, benim okumama göre koruyucu anne rahminin içinde yaşar ve üstüne düşen spermleri ezer, çünkü kirletilemez meleksi bir varlıktır. henry'nin hep kavuşmak istediği ama babanın kanununun ona yasakladığı meleksi anne figürüdür bu ve ona şarkısında cenneti ve cennetin içinde kendini vaad eder. henry'nin kendisini eksik hissettiği diğer kadınların tersine bu kadın ona hep arayışında olduğu tamlığı sunmaktadır.
üçüncü kadınsa henry'nin elde etse de ona bağlı kalmayan, sürekli başkasının elinde olan ve bundan dolayı çekiciliği artan kadındır ki henry bütün cinsellik istediğini bu kadınla bir sperm havuzuna dalarak tatmin eder.
bu kadınla birleşmesi onu tekrar oedipus kompleksinin içine çeker. belirsizleşen arzu nesnesi tanrısal yaratıcılık diyarını gözlemekte, yaratılması muhtemel başka bir çocuğun çekirdeğine bakmaktadır. babanın hakim olduğu bu dünyanın korkusundan henry annenin koruyucu rahmine sığınır ve burada babasıyla özdeşleşmesi had safhaya varır. kendi kafası patlar ve ortaya geleceği belirsiz çocuğunun kafası çıkar. henry'nin kafası kan içinde boğulur bu babanın düzeninin yıkılmasının ilk aşamasıdır. bundan sonra henry babasıyla olan çekişmelerinin tehdidindeki başka bir baba oğul ilişkisini reddedecektir. babası olmak istemez bu yüzden baba olmak da istemez.
ana rahminden fantazisinde kurduğu evlilik hayatına döner dönmez hadım edilme korkusuyla iç dünyasına kapattığı penisini ya da spermini özgür bırakır. varlık aile ağacının üzerinden geçer ve özgürleşir. kararını verip özgürleşen henry de gidip ceninin kundağını açar, kundak açıldığında bebeğin içini görürüz.
henri kozamsı kundaktan aslında kendini özgürleştirmiştir. ceninin organlarının deşip onu öldürdüğünde tanrısal yaratıcılık diyarı patlar, babasının düzeni artık yıkılmıştır. onun emirlerinden kendisini azad etmiştir ve artık babasının kendisini hadım etmesinden korkmamaktadır. kürtaj kararı alınmış, cenin doğmadan öldürülmüştür, babalığın reddedilmesiyle babası gibi olmanın korkusu da ortadan kalkmıştır. henry bu kararın ve babanın baskısının artık bulunmamasının rahatlamasıyla hayalinde kendini tam bir varlığa dönüştürecek annesiyle rahimde tekrar birleşir. sarılırlar, beraber olmalarını engelleyecek, aralarına girecek bir baba baskısı artık bulunmamaktadır.
--spoiler--
Hayatimdan bilmem kaç saatimi calmis David Lynch ustadin diye izledigimiz boktan saçma sapan filmidir. Yatağın altından valizi çıkarma vakasi ve o garip kadinin şarkı söylediği yerler resmen oksijen olarak kullanilan sahnelerdir kanaatimce .
4. dakikasında mal gibi yatan adamın ağzından iribaş çıkan filmdir.
o iribaş ne olduğu belli olamayan bir adamın bir kaç kolu çekmesi ile 5. dakikada suya düşer.
5. dakikanın sonunda ise ışığa doğru hareket eden kamera cart diye çıkar vajinadan.
karşımızda komik saçlı adamı görürüz bir anda.
buradan anlarız ki filmin başındaki ne olduğu belli olmayan o yuvarlak şey kadın yumurtası, adamın ağzından çıkan iribaş ise spermmiş.
örümcek ağlı cam kenarında oturan ve kolu çeken çirkin kişinin kim olduğu muamma.
komik saçlı adam 6:50 de çamurlu yolda yürüken su birikintisine dalar ve anlarız ki bu arkadaş biraz saftır.
garip sesler eşliğinde çirkin yollardan, binalrdan, fabrikalardan vb. çirkin yerlerden yürüyerek sonunda bir binaya girer komik saçlı adam. posta kutusu gibi birşeye elini sokar ve asansöre yürür. asansör kapısının kapanması 20 saniye sürer ve biz de aynen komik saçlı adam gibi bekleriz kapının kapanmasını. zaman 9:20'yi bulmuştur bile.
asansörden inerken bekleriz acaba kapı bu sefer de 20 sanitede mi açılacak diye ama olma bir anda açılır kapısı ve paytak paytak yürüyen komik saçlı adamın arkasından bakarız. kendisine kısa gelen siyah pantolon giymiştir ve çorapları bembeyazdır.
kapısını açmaya çalıştığında elindeki kağıt paket dikkatimizi çeker ve filmdeki lk sesi 10. dakikada duyarız karşı komuşudur konuşan.
evine girince elinde tuttuğu kağıt poşetten bir kaç parça şeyi çıkarır yatağına koyar, yatağına gidip ıslanan çorabını çıkarır ve kalorifere atar ve yaklaış 2 dakika mal mal oturur ve kalorifer peteğinden geldiğini sandığımız yeteeeeeer dediğimiz bir ses eşliğinde oturmaya devam eder. bir anda ohhh be dedirterek ses kesilir ve kalkar çekmeceye gider. çekmecesini karıştırıı ve garip bir şekilde çekmecenin içinde su dolu bir kase bulunmaktadır. ne olduğunu göremediğimiz bir şeyi pat diye atar o kaseye ve bir resim alır eline. ortasan yırtılmış bir resimdir bu ve zamanımız 14:20'yi göstermektedir.
yırtık resimde bir kadın vardır ve adam resme dikkatlice bakar ve bir sonraki sahnede resimdeki kadın bir pencere kenarında oturur halde karşımıza çıkar.
ve film başlar... demek isterdim ama sonraki sahnelerde de değişen birşey olmaz.
-- evin hanımının yaşlı kadına salatayı karıştırtıp sonra da sigarasını yakması neyi simgeler?
-- komik saçli tabağındaki piliçi kesmeye başlayınca içinden koyu renklibir sıvı çıkar ve pişmiş piliç hareketlenmeye başlar bu yetmezmiş gibi evin hanımı histerik sesler çıkararak inler ve masadan kalkar. bütün bunlar neyi simgeler?
-- histerik anne tekrar yemek masasına döner ve komik saçlıyla konuşmak ister, odadan çıkarlar ve kızımla hiç yattın mı diye sorar eleman mırın kırın eder ama sonunda itiraf eder. kadın bunun üzerine elemanın üstüne atlar ve öpmeye başlar. kızı gelir ve annesini çekip alır elemanın üstünden. kızımla evleneceksin diye diretir kadın.
-- simgelerle dolu filmimizin ilk bölümü bitmiştir.
yerde yatan yavrularını emziren köpek, tren yolu ve oradan gelen ses, aptal baba figürü, histerik anne ve aptal sarışın kız klişesi, evin işe yaramazı yaşlı simgesi daha neler neler.
***
filmin 30. dakikası ile birlikte bir bebek çıkar karşımıza. aptal sarışın bebeğini beslemektedir. iribaşın devasalaşmış halidir bu. acaba deriz filmin başındaki iribaş bu mu? annesi zorla yemek vermektedir çirkin mahluka.
filmin 34. dakikasında komik saçlı kalorifer peteğinin karşısına yatar bu sefer ve yine o kafa sikici ses gelir. yeteeeeeeeer sıçarım filmine de sana da diyecekken kesilir ses.
1977 yapimi, david lynch'in izlenmesi en zor filmi. ortadan catlamadan bitirilebilirse, bir yerlerimize bir nisan takmaliyiz. sinema severler arasinda gizli bir isaret, bir kod oldugunu saniyorum. "izledin mi sen onu?" sorusu kilittir bu noktada. o kilidi açarsak; "peki bitirebildin mi?" ikinci aşama.
karanligi ve bu kadar yavas devam eden ,az karakterli bir filmin yonelttigi elestri oklarinin hedefine bu denli isabet edisi insanda hayranlik uyandiriyor. filmin çözümlemesi zor,yine de -elephant man garipliğini bir yana koyarsak- lynchin,"izleyici nasil anliyorsa öyle anlasin" tavrina en uzak dusen filmi oldugu soylenebilir, zira kendisi bu filmde ,kendi iciyle alakali da olsa, anlatmak istedigi cok seyi -oldugu gibi olmasa da- , sahane vurgularla disa vuruyor ve onlari, onun gibi anlamimizi istiyor. düşe yakın bir yerlerde durusu ve imgeleri kullanimi acisindan surrealizme goze kirpiyor. ben de lynche goz kirpiyorum. bu kadar sinir bozucu bir film icin nasil "guzel" dediretbiliyosun be adam,diye soruyorum.
annelerin "bizim oğlanı artık helal süt emmiş, iyi bi aile kızıyla başgöz etmek lazım" demesiyle birlikte rüya oynatıcısına takılan videodur. "başgöz" edilmenin risklerinin david lynch tarafından öngörülmüş biçimidir bu film. her gencin bir veya birkaç kez seyretmesi gereken bir başyapıt olan bu eserin genelindeki durağanlıkla yönetmenin evliliğin doğasını yansıtmak istediğini düşünmekteyim. zamanı için zaten müthiş bir film. bugün bile seyredilesi.
anlaşılması zor bir david lynch filmi. sembolik anlatımlar abartılı ve fazla olduğu için, anlam kendi içinde saklanıyor. seyredilirken afakan basabilir.
sanayi devrimi, insan üzerindeki etkilerini adeta kapalı bir perde ardında irdeliyor.
baş kahramanın saçı da bir hayli ilginçtir. ha bir de canavardan bozma bir bebek söz konusuydu.
filmi anladım mı sorusuna direkt "hayır" cevabı ile başlamakla beraber filmi sebepsiz bir şekilde çok sevdim ve zerre sıkılmadan izledim. hatta bir kere daha bile izlerim. fazla sürrealistti. rahatsız ediciliğinin içinde fazlaca içine çeken bir şeyler de vardı.
--spoiler--
yatak odasında, yatağın yanındaki dantel örtünün üstündeki saksısız toprak yığını ve yapraksız dalları beni benden almıştır.
ve unutmadan, kızın evindeki babaannesi mi, neyiyse artık, o yaşlı kadının kızın annesi tarafından eline kaşıkların tutturulup salata karıştırtılması ifade edemediğim şeyler hissetmeme neden oldu.
son olarak da sofradaki tavuğun kanayışı ve annenin tribe girmesi.
--spoiler--