...insan bir dramdaki aktöre benzer. Dünya ve dünyanın tarihiyle ilgili bu dramda, insan yalnızca bir oyuncudur. Oyuncu oynayacağı rolü seçemez, dekora, oyunun kendisine etkide bulunamaz. Tanrı ya da akıl ilkesidir ki, her insanın bu tarih içinde ne olacağını belirler. Dünya sahnesinde bir tiyatro eserindeki oyuncuya benzeyen insan, hiçbir etkide bulunamayacağı şeyler karşısında kayıtsız kalmak durumundadır. Onun kontrol edebileceği tek bir şey vardır: Kendi tavrı ve tutkuları.
O, bir başkasına daha iyi bir rol verildiği için kıskançlık duymamalı, makyajı yapan burnunu çirkin gösterdiği için, kendisini aşağılanmış hissetmemelidir. Yani, insan kendisine ne verilmişse onunla yetinmeli, erişemeyeceği, sahip olamayacağı şeyler için, açlık, kıskançlık duymamalıdır. Bütün bu duygular onu mutsuz kılar. Öyleyse, yapılması gereken şey, akla uygun olmayan duygular, tutkular karşısında, kişinin güçlü olması, bağımsızlığını kazanmasıdır. Bu bağımsızlığa giden yol ise, bilgelikten geçer. insan kendisini bu olumsuz duygulardan kurtarabilirse, yani duygusuzluk haline ulaşabilirse, bilge insana özgü olan huzur ve mutluluğa kavuşabilir. Zira, yalnızca bilge insan rolünün ne olduğunu bilebilir...
epiktetos
55-135 yılları arasında yaşamış Stoalı filozof ve ahlakçı.
Azad edilmiş bir köle olan Epiktetos'un Stoacılığının temelinde, özgürlük, tanrısal kayra, insanlık ve ahlak düşüncesi bulunur. Kendisine bilge kişi olarak Sokrates'le Diogenes'i örnek almış olan Epiktetos, temelde ahlak ile ilgilenmiş ve gerçek eğitimin, bütünüyle bireye ait olan tek şeyin bireyin iradesi ya da amacı olduğunu kavramaktan başka bir şey olmadığını iddia etmiştir. insan, ona göre, iradeden bağımsız olan iyi ya da kötü hiçbir şey bulunmadığını öğrenmeli ve olayları öngörmeye ya da yönlendirmeye kalkışmayıp, yalnızca onları anlama çabası göstermelidir.
yunanca köle, satın alınmış anlamını taşıyan söz öbeğidir, gerçek adı bilinmeyen ve tarihteki en büyük adsızlardan biri olarak adlandırılan filozof un bildiğimiz adıdır. hayatının büyük bölümünü köle olarak geçirmiş özgürlüğüne kavuşturulduğunda ise felsefe dersleri vermiştir. düşünce yapısı ise aslında onun hiçbir zaman köle olmadığı hissini uyandırmaya yetmiştir, belki de ancak bu şekilde içinde yaşadığı dünyaya tutunabileceğini düşünmüştür.
afedersin bi boka derman olmayan bir adam olarak felsefe tarihine geçmiştir.
ancak yeni yüksektepe ve teslimiyetçi zihniyet tarafından önemsenmektedir.
'Kader önünde sonunda öyle veya böyle günahlarımızın bedelini önümüze koyar. Görünen ya da görünmeyen zaman içinde herkes günahlarının bedelini öder. Bunu bilen adam kimseye kızmaz, gücenmez, kimseyi aşağılamaz, kimsenin arkasından konuşmaz, kimseyi itham etmez, kimseden nefret etmez, kimseye kin tutmaz. Bunu bilen adam karşılaştığı aksiliklere şaşmaz. Önüne çıkan maddi-manevi engellerin kendi günahlarından başka bir şey olmadığını bilir.'
'ilk önce kendine ne olacağını sor, sonra ne yapmak gerekiyorsa yap'
'Eğer öküzlerle domuzlar konuşabilseydi, yemden başka şey düşünenlerle alay ederlerdi.'
'Bana "Ben sana zarar verebilirim, tekme atabilirim" dersen bil ki insana degil, eşek ve ata uygun bir özellikle övünüyorsun.'
"bizi felakete sürükleyen şey, felsefeyi dilimizin ucuyla tadar tatmaz filozof rolü yapmaya başlamak, başkalarına yardımcı olmayı düşünmek, dünya insanlarını ıslah etmeyi istemektir. ey dost! Önce kendini ıslah et! sonra insanlara felsefenin ıslah ettiği bir adam göster. ancak böyle faydalı olursun onlara." sözüyle dikkate alınması gereken filozof.
epiktetos un anlamı satın alınmış adam, köle, uşak demek !
bu şahıs tarihteki en büyük adsızlardan biri olmasıyla tanınıyor!
felsefesi :
tanrıya güvenmek, vicdan sesini dinlemek, insanların kardeşçe yaşamalarını esasına dayanmakta! hayatı boyunca felsefesini iki kelime üzerine sığdırıp kurmuştur.
katlan, mahrum ol!
yani acıya da, hırslara meydan vermeden, yüksek fedakarlıkla her şeye katlan!
görülen şey ve olayları boş kabul et, bunları yapma ve bu yüksek, ahlakı alçak gönüllülük ile ; susarak yap.!
felsefe ile uğraşıyorum ! deme ; kendimi kurtarıyorum de.!
kiminin boktan saydığı bu adamın felsefesine hayran olup saygı duymamak elde değil.
--spoiler--
başaklar niye sürer? yetişmek ve sonra yetişince biçilmek için değil mi? çünkü onları kutlu şeyler gibi sapları üzerinde bırakmazlar. başakların duyguları olsaydı biçilmemek dileğinde bulunacaklarını sanıyor musun? elbette hayır. tersine biçilmemeyi bir yıkım sayacaklardı. i̇nsanlar için de bu böyledir. ölmemek insanlar için bir yıkımdır. başak için sararıp olgunlaşmamak ve biçilmemek ne ise ademoğlu için de ölmemek odur
--spoiler--
'Elinde olma/olmama' kavramı vardır. Kişinin elinde olmayan, bir şeyler yaparak değiştiremeyeceği ya da değiştirmek için bir şeyler yapamayacağı olaylar karşısında aldırmasız davranması gerektiğini düşünür.
"eğer birisi size belirli bir kişinin sizinle ilgili eleştirel bir şekilde konuştuğunu söylerse, sıkıntılı bir tavırla mazeretler ileri sürüp kendinizi savunmayın... Yalnızca gülümseyin ve zannederim bu kişi benim başka hatalarım da olduğunu bilmiyor... Bilseydi bu kadarından bahsetmezdi..." diyen filozof kişi.
Son dönem stoa felsefesinin üç önemli isminden biridir. Bu üç önemli isimden bir diğeri, adeta Epiktetos'un bir köle oluşuna nazireymişcesine, Roma imparatoru Marcus Aurelius'tur.
Yaşadığı süre zarfında tüm yazılarını kaydetmemiş, konuşmalarından derlenen sözleri öğrencisi (bkz: arrianus) tarafından bir kaynakta toplanmış stoacı filozof.
"Bu andan itibaren, kendinizi düş kırıklıklarına uğratmaya son verin. Kendinizi kalabalıklardan ayırın. Sıradan olmaya ve size dayatılanları yapmaya daha ne kadar dayanacaksınız? Kendiniz olmak için pek fazla zamanınız yok." Epiktetos
Yaklaşık 10 sene önce kadıköy alkım kitabevinde aldığım o muhteşem kitapçığını işyerimin en güzel yerinde sergilediğim ve şu muhteşem sözü söylemiş filozof. "Her şeyin iki kulbu vardır. Bunlardan biri o şeyi taşımaya elverişli bir kulptur diğeri elverişsiz. Öyleyse kardeşin sana bir kötülük ederse, onu sana kötülük yaptığı kulptan tutma. Zira bu onu taşımaya elverişli bir kulp değildir. Öbür kulptan, yani kardeşlik kulbundan tut. Bu suretle, onu tahammül edebileceğin, sağlam tarafından tutmuş olursun."
'' Başarı bir seyahattir, hedef değil. Mutluluk, gidilen yolun üzerindedir, yolun sonunda değil. Zira yolun sonunda olsa, ona varıldığında yol bitmiş ve vakit de geçmiş olurdu. Mutlu olmanın zamanı ise, bugündür, yarın değil. Akıllı bir insan odur ki, sahip olmadığı şeyler için üzülmez. Sahip olduğu şeylerin ise değerini bilir, sevinir...''
her ne hakkında olursa olsun "onu kaybettim!" deme. fakat "onu geri verdim" de. çocuğun mu öldü? onu geri verdin. karın mı öldü? onu da geri verdin. tarlanı mı elinden aldılar? işte yine bir iade -lakin onu elimden alan kötü bir adamdı!- onu sana verenin falan veya filan vasıtayla geri almasının ne ehemmiyeti var? onu sende bıraktığı müddetçe, yolcuların otellerden istifade ettikleri gibi, adeta sana ait bir şey degilmiş gibi ondan istifade et.