üzülerek görüyorum ki ülkemde yaygın bir anlayış biçimi.
şu başlık etrafında oturup düşününce neden bu halde olduğumuzu görmek zor değil. gerçekten bazı şeyleri aşamadık toplum olarak. çok basit bir misal, kibar birini gördüğümüzde saygı duymaz hatta ufaktan dalga geçeriz; sanki kibar olmak ayıpmış gibi. ama tersini düşünelim, kaba saba, patavatsız, bağıra çağıra konuşan birisi toplumda saygı görür.*
açıkçası bu durum bana acı veriyor. biz rica eden yerine emredene değer verdikçe, dürüst yerine hırsızı övdükçe bu düzen böyle gidecek.
tekrar entelektüeliteye gelirsek, okuyanla/yazanla alay etmeyi kendine hak gören bir kısım var. unutmayalım, okuyan bilmediklerinin çok olduğunu görür; cahilse cehaletini göremez ne yazık ki. cehaletin yaygın olduğu toplumlarda cehalet yüceltilir, okuyan(ki burada okumaktan kastım salt kitap/roman değil, belli bir birikim sahibi olan demek) kendi dünyasına hapsedilmeye çalışılır. okuyan kendi içine kapandıkça da "entel", "sırça köşkte yaşayan", "halktan kopuk" denir. bir halk, sanata ve kültüre değer verdikçe yücelir.