baba kızına tecavüz ediyor. mahkemede hakim babaya soruyor:
-Hiç utanmadın mı kendi kızına böyle bir şeyi yapmaya?
babanın cevabı:
-hakim bey! siz olsanız kendi tarlanızda yetiştirdiğiniz meyvenin tadına ilk önce kendiniz bakmak istemez misiniz?
not: yaşanmış bir olaydır. mahkeme tutanaklarına geçmiştir.
Uzun süre sonra gelen bir not daha: Eksi oylayan iki kişinin düşünce sistemini çözmeye çalışıyorum.
--spoiler--
ben 24 yaşındayım ve 44 yaşında bir dul bayanla evlendim. kendisinin de 25 yaşında bir kızı var. babam ise bu kız ile evlendi. böylelikle babam, karımın kızı ile evlendiği için damadım olmuş oldu. bunun üzerine kızım da babamla evlendiği için üvey annem olmuş oldu... hanımımın ve benim geçen sene bir oğlumuz oldu. oğlum hanımımın kızının erkek kardeşi oldu, aynı zamanda babamın da eniştesi. bir de üvey annemin erkek kardeşi olduğu için dayı oldu. anlıyacağınız benim oğlum benim dayım oldu. babamın eşi sene sonunda dünyaya bir erkek çocuğu getirdi. o babamın oğlu olduğu için benim de erkek kardeşim, ve de kızımın oğlu olduğu için de torunum. yani ben torunumun erkek kardeşiyim. ayrıca bir annenin evladının babası eşi olduguna göre ben de eşimin kızının babasıyım ve kızımın erkek çocuğunun erkek kardeşiyim. kısacası kendimin büyükbabasıyım.
--spoiler--
(bkz: alıntı)
ensest ilişki sadece türkiye'nin değil, dünyanın kanayan yaralarından biridir. baba, ağabey, büyükbaba, hala, yenge, anne; vb. kişilerce bu duruma maruz kalan insanlar var. ve bunların bir kısmı 6 yaş altında olmaktadır.
toplumlar bu konuda bilinçlendirici olmak için neler yapıyor acaba? bu da karşımıza çıkan başka bir soru ve cevap gerektiren bir durum. henüz türkiye'de bu olgu yaklaşık 15 ya da 20 yıldır konuşulabiliyor. toplum, ciddi bir tabu olan bu istismar halini, büyük bir günah, kişinin ayıbı olarak saklamaktadır. oysa kişilerin nelere maruz kaldığını, olayın aslında ne boyuttan ileri geldiğini, alt-üst nedenlerinin açılımlarını, psikolojik, sosyolojik nedenlerini bilmeli ki neyle karşılaştığını tam olarak kavrayabilsin, mücadelesi için doğru yerlerden başlayabilsin, bilinçli şekilde aşabilsin.
toplum için en gerekli yaptırım kurumları kanımca sivil toplum örgütleridir. yine o kadar acıdır ki, avrupa ülkelerinde ve abd'de oluşan bu sağlıklı, birbiri ile kenetli çalışan, tamamen kurum-kuruluş-devlet yanlılığına değil, kişilerin kendisine hizmet etmek amaçlı kurulan bu örgütlenmeler türkiye'de hayli zayıf ve hedefinden çokca sapmıştır. amaçları cepleri doldurmak olan bu örgütlenmeler, mağdur olan insanların sorunlarını ikiye katlayarak, ülke bilincinin zayıf ve fütursuzca, aymaz halde gerilemesine sebebiyet vermektedir.
size aşağıda istatiksel bilgi aktarmak isterim:
" prof. dr. haluk yavuzer , 1986-1992 yılları arasında aile içi cinsel istismar üzerine yapılan bir araştırmada , 31 ensest ilişki vakasından 20 sinin baba veya ağabey tarafından uygulandığının ortaya çıktığını belirtmektedir.
dokuz eylül üniversitesi , hukuk fakültesi öğretim üyesi prof. dr. bahri öztürk'ün yönetiminde 1997 yılında yapılan kamuoyu araştırması kapsamında türkiye genelinde , çocuk iken aile içinde cinsel tacize uğramış kızların oranını da ortaya çıkarmaktadır. buna göre bu kadınların % 0,82 'si çocuk iken babalarından , % 0,77 'si erkek kardeşlerinden ve % 1,97 'si de yakın akrabalarından cinsel tacize uğradığını beyan etmiştir. bir başka ifade ile , her 100 kız çocuktan yaklaşık 4 'u aile bireyleri tarafından veya akrabaları tarafından cinsel tacize uğramaktadır."
dileğim, türkiye'de sivil toplum örgütlerinin ehemmiyetinin bir an önce farkına varılması, gelişimi ve yayılması için birey olarak kişilerin üzerlerine düşenleri en layıkınca yapabilmeleridir.
ceplerimizden önce insanlığımızı düşünmeliyiz, ne dersiniz?