bir insana neden işkence edilir ki! bu yolla fikirlerinden vazgeçirebileceğini mi sanıyorlar anlamış değilim. bastırılmış eziklik sadece. keşke bu cengaverliklerini eli silahlılara da gösterebilse polisimiz.
iki haftalık bir ayrılığın ardından cennet vatanımıza dönmekte olduğumu daha uçağa biner binmez anladım.
sanki herkes aynı uçakla, aynı yere gitmeyecekmiş gibi gereksiz bir acelecilik ve kargaşada, ter içinde kaldığımı itiraf edeyim. demek ki insan iyi şeylere gerçekten de kolay alışıyormuş. sonra da gazetelerimizdeki haberleri okudum ki sıkıntım daha da artsın!
metris'te tutuklu iken işkence yüzünden komaya girerek hastaneye kaldırılan engin ceber'in öyküsünü bu sayede öğrendim.
ceber ve arkadaşları, yürüyüş dergisi satarken polis kurşunuyla felç kalan ferhat gerçek ile ilgili bir açıklamanın ardından, dergi satmaya kalkışmışlar.
ne ağır bir suç!
polis affetmemiş, savcı da tutuklayıp hapse göndermiş. dokuz gün boyunca önce polisten, sonra gardiyanlardan dayak yemişler ve engin ceber, şimdi ölümle pençeleşiyor.
bütün bunlar ab üyesi olmaya hazırlanan, iktidarda bulunanların ağızlarından demokrasi sözünü düşürmediği bir ülkede oldu.
bundan sonrasının nasıl gelişebileceğini tahmin ediyorum.
söz konusu kamu görevlileri için soruşturma izni ya verilmeyecek ya da geciktirilecek.
dava açılabilirse, bu dava yıllarca sürecek, belki zamanaşımı, belki "delil yetersizliği" suçluların aramızda serbestçe dolaşmaları için gerekçe olacak.
bu arada herkesten demokrasi nutku dinleyeceğiz.
kimse ferhat'ların, engin'lerin demokratik haklarını aklına bile getirmeyecek.
başbakan ve cumhurbaşkanı, ertuğrul sağlam'a açtıkları telefon gibi bir teselli telefonunu bu kurbanların ailelerinden esirgeyecek.
muhalefet partileri, onların isimlerini bile anmayacak.
ecelini öne almak için o jandarma ve gardiyanlar allah tarafından mı tayin edilmiştir? merak içindeyim. engin ceber kimseyle senet imzalamamıştır ama o gardiyan ve jandarmaların kimlerle ne imzaladığını bilemiyeceğim.
işkenceyle katledildiği otopsi sonuçlarıyla kesinleşmiştir ayrıca. buna rağmen ecel muhabbeti yapanlar gitsin cami duvarına işesin.
devrimci mevrimci sağcı mağcı cı ci cu cü filan olmaya hatta tanımaya bile gerek yok engin çeber'i; ölümüne lanet yağdırmak için ve sorumlu yavşakların bulunup afişe edilmesini istemek için; insan olmak yeterli. o da çok değil ha! azıcık. azıcık insanlık kafi.
yaşıtlarının büyük çoğunluğu -çoğunluğumuz- nasıl daha fazla hatun düdükleyebilirim, nasıl kolay yırtabilirim diye sağda solda sürterken; inandığı yolda, memleketi için düşünen, uğraşan, kafa patlatan bu 30'una bile henüz değmemiş adama, türlü işkenceler yaparak öldüren insandanbozma beyindenyoksun polisbozuntuları; hayatınızı-geçmişinizi-geleceğinizi-suratınızı sikeyim lan hepinizin..
"ölmeden önce kaç kişi tanıyordu"? işte devrimcileri popülist politikacılardan ayıran özellik tam olarak da bu. kendilerini ifşa etme, egolarını bastırmak için siyaset yapma gibi dertleri hiç olmadı, olmayacakta. yalın, saf, temiz yaşarlar duygularını. özlemini kurdukları dünya için kan kusup kızılcık şerbeti içtim derler. daha hayattayken yapılmş anıtları da yoktur.
vardır elbette engin'i de tanıyanlar. tereddütsüz kendisi için canını feda edecekler, tereddütsüz canını feda edeceği yoldaşları tanır engin'i. feda kuşağının, o büyük insanlık ailesinin bir ferdidir engin. o büyük ailenin her bir ferdi engin'dir. o büyük aile tanır engini.
evet her ne kadar görüşü görüşüme ters düşse, mesela bundan iki gün önce adından bahsedilse hakkında hiç de güzel konuşmayacağım bir insan olsa da devletin -o sırtımızı dayadığımız dağın- elinde iken ölmesi, (öldürülmesi) benzerlerinde olduğu gibi beni yine üzmüştür.
birgün imkanları hepimizden fazla olan emniyet-kolluk güçlerinin eline düştüğümüzde bizim de başımıza aynı olayın gelme ihtimali olmadığını kim söyleyebilir? kim sırf ben şu anki iktidarla aynı fikri meyile sahibim, benim başıma haketmediğim birşey gelmez diyebilir.
devlet, vatandaşlarının daha güvende olması, daha güvende hissetmesi için vardır. suçu olan varsa yargılamak, cezayı hukuka uygun biçimde infaz etmek için vardır. aksi takdirde devlet sınırlarını, yetkilerini aşmış olur ki bu da devleti en büyük mafya yapar.
engin ceber devletin elinde iken ölen son insan olsun.
ölüm boynundaki kara ilmigi koparıpta çıkmış alınçatına
zülüm barbar bir alçak gibi hüküm sürüyor acının koynunda
iklimler devşirirken kendini
ve avuçlarken gökkuşagının yedi rengini
yangınlar sarıyor ıssız solgun kentleri
belki de bundan;
artık hüznü ve acıyı palaşıyor yaşayanlar
cüceler tanrıları duysun diye dua ediyorlar
demirci çocugun çekicini sallamasından bile
korkuyor zalimler
boyacı kızın fırçasıylakara gökyüzü yıldızlara boguluyor
kentleri agır agır saran gün yüzüne vuruyor
yalnızlıgını karanlıgın
önce topragı sonra suyu ve camları yalayarak
rengini gözlerine salıyor ölümün
ve ses, ve ses yitirmezken kendini
solgun susuşlarda umarsızlıgın
yeni bir uyanışın muştusu olup yükseliyor
kuşatılmazlıklara dogru
kimisi yüreklerini kefen gibi açıp
gömmeye hazırlanıyorogullarını kızlarını
kimisi de bedeninden kan sızarken
özgürlügün dinmeyen ezgisiyle kuşatıyor daglarımızı
inceden bir sızı vuruyor alnına gögün
çorak toprakları bahara çalıyor ölülerimiz
ve haykırıyor
TÖREMiZDENDiR
hiç kimse süpürmeyecek o yeri
alınmadıkça bedenlerin bedeli
silinmeyecek zebanilerin kanlı ayak izleri...
enbin ceber ölümsüzdür!
yürüyüs dergisini dağıtırken polis tarafından sırtından vurularak felç bırakılan ferhat gerçek den sonra, yine yürüyüş dergisi ( yeni kurtuluş ) dağıtımı yaparken tutuklanıp, cezaevinde gardiyan ve jandarmanın işkenceleri sonucu hayatını kaybetmiş devrimci.
işe bakın ki dağıttıkları derginin adı yürüyüş, ama ne engin ne de ferhat bir daha yürüyemeyecek. yasama tamam da! yürütmeyi yanlış anladık sanırım.
ölümüyle, avrupa birliği, demokratikleşme, insan hakları, gelişen türkiye gibi rüyalardan uyanmamızı sağlamıştır. ülkemizde hala orman kanunlarının geçerli olduğunu bize göstermiştir. hani allah korusun da aynı şekilde öldürülen insanın soyadı, koç, sabancı, çalık falan olsaydı neler yaşanırdı merak ediyorum. ülkemizde eşitlik diye birşeyin olmadığını bize göstermiştir.ideolojisi falan beni ilgilendirmiyor, hayata aynı bakış açısıyla baktığımızı da sanmıyorum ama allah rahmet eylesin toprağı bol olsun.
- abi açlık grevi yapalım.
- niye yapalım ki.. ölen iki gün sonra unutuluyor, ölen de öldüğüyle kalıyor.
pardon - ferhan şensoy
engin ceber açlık grevinde ölmedi, ölmeyi bile seçmedi, öldürüldü ama kaderi aynı olacak. öldüren ceza almayacak, engin öldüğüyle kalacak ve iki gün sonra unutulacak.
yeni biri işkencede öldürüldüğünde -ki mutlaka yaşanacak kalıbımı basarım- belki bi iki kişi "tıpkı engin ceber gibi" derken belki hatırlanır ama düşük ihtimal. mesela ben engin'den bir önce öldürülen kişiyi hatırlamıyorum.
işkenceyle adam öldürenlerin cezalandırılmadıkları bi ülke.. aslında yazılacak neler var ama... neyse.
"haykır acını ey halk"
haykır acını ey halk! başeğme haykır!
bir yol kavşağındasın ve ancak
yaraların haykırışlarla onarılır
bir yol kavşağındasın ve senin
değişmek için çırpınıyor kaderin
kuşan alnında biriken o kara teri
sırtında şakırdayan kırbacı kopar
soluk al ışıldat o mazlum yüreğini
bak korlaştı acıların, kozalandı
ey halk! parçala şu nankör suskunluğunu başkaldır artık
sevginin ve öfkenin uğultusunu
bağrına vura vura taşırken sana
karşılık gözetmiyor bu gencecik insanlar
ne barbarın tehdidi ne dişleri kıran elektirik
dalga dalga yayılan o rüzgarı durdurabilir
bu direniş senin için ey halk
bu çığlık senin kollarınla yıkılsın şu köhne dünya
ve coşkuyla yeniden kurulsun diye çınlatıyor hayatı
bir yol kavşağındasın fakat mutlaka değişecek kaderin
bunu bekliyor şu ıslak çukurlarda üşüyen çocuk
bunu bekliyor gözevleri kurutulmuş analar
bunu bekliyor zincirin oyduğu bilek
bunu bekliyor açlık, kuraklık, ılık ılık akan kan
bunun için en genç yerimizi ölümle tanıştırdık
kuşan kendini artık biraz da gövdeni yüreğinle kırbaçla
ey halk! haykır acını! bu kara dumanı dağıt
yıl 2008 insanlar halen ne düşündügünden dolayı yargısız infaz yapılıyosa, halen işgencelerden insanlarımız ölüyosa, halen sadece ırkı ya da mezhebi yüzünden insanlar linç edilmeye çalişiyosa, daha ne naralar atarsınız demokrasi ve özgürlük adına daha ne şaksakcılıgını yaparsınız cok sevdiniz dostunuz amerikanin,avrupanın alın size demokrasi,alın size özgürlük ...
sözlükte, sadece milliyete dayanarak esip gürleyen, kendileri dışında düşünmeyen herkesi hain ilan eden onca sözlük yazarın sustuğu; yazanların ise seri eksi ile ödüllendirildiği başlık.
bu ülkenin katiller ve işkenceciler tarafından yönetildiğinin en güzel resmidir engin ceber.. sırf düşündü ve konuştu diye öldürülen nicelerinin yanına, cennete gitmiştir.. bizlere kalansa üzerinde yaşadığımız toprakları yönetenlerden utanç ve nefret duymaktır..
sağı, solu, ortası.. ne farkı var ki? insan gibi yaşayamadıktan, insan gibi muamele görmedikten, ölüm nedeni ''düşünmek'' olduktan sonra?
hayata yeni başlayan genç ve düşünce gönüllüsü kardeşlerime sesleniyorum.. siz siz olun sakın ha düşünmeye, konuşmaya falan kalkmayın.. zira burası hala örümcek beyinli gericiler tarafından yönetilen, dış mihraklara el avuç açtırılan, her bi karış toprağı sömürülen güzel bi ülke.. düşünmekse yasak olan tek şey!
altın kural 1: düşünme ölürsün!
altın kural 2: askere gitme, çürük raporu al, sonra transatlantiğin olsun!
metris cezaevinde ağır işkence altında can veren insan. arkadaşı olay anını şöyle anlatıyor:
"Astsubay rütbeli bir komutanla üç jandarma eri arama için üzerimdekilerin hepsini çıkarmamı istedi. Ben de onur kırcı olduğu gerekçesiyle tartışınca Astsubay rütbeli şahıs ve üç jandarma eri ahşap copla ve tekme tokatla sırayla beni darp etti. Bu esnada subay rütbeli başka bir şahıs geldi, elbiselerimi çıkarmadığımı işitince kafası ile alın bölgeme vurdu ve diziyle suratıma doğru hamle yaptı ancak isabet ettiremedi."
engin..gebze nin yoksul kondularından devrimciliğe uzanan bir hayat..
onunla ilgili ilk aklıma gelenler hep şapkalı olmasıdır..saçları dökülmüştür ve o bunu gizlemek için sürekli şapka takardı,hareketli, konuşkan, meraklı bir delikanlıydı..mücadele içerisinde yetişiyor olgunlaşıyordu..gebze de son yedi sekiz senedir devrimcilik yapan herkez engin i tanırdı..
engin en son yozlaşmaya karşı mücadele ettiği için tutuklanıp bir bucuk yıl tekirdağ f tipi hapishanesinde kamıştı ve daha yeni tahliye olmuştu..
engini gösteren fotoğraflara bakıyorum şimdi ümraniye bir mayıs mahallesinde yapılan bir saldırı sonrası yapılan yürüyüşte elinde megafon slogan attırıyor kitleye..biz devrimciyiz korkmayız sinmeyiz diye..
evet engin sen devrimciydin sinmedin ve faşizm seni ağır işkence altında katletti.. ve pazar günü o sloganı attığın mahallede son yolculuğuna uğurlanacaksın..
yolun açık olsun engin..
emin olki yürüyüş susmayacak emin olki bu ülkede elbet işkence son bulacak..
Egemenler "Terörle Mücadele" bahanesiyle yasalarda değişik yapmaya hazırlanırken, Metris Cezaevi nde tutuklu bulunan Engin Ceber gördüğü ağır işkenceler sonucunda yaşamını yitirdi.
Avukatlarının verdiği bilgiye göre daha önce Yenibosna da dergi dağıtımı yaparken, polis kurşunuyla felç olan Ferhat Gerçeği vuranların tutuklanması talebiyle yapılan basın açıklamasında tutuklanan Ceber, tahliye edilmesinin ardından, 28 Eylül 2008 günü, Sarıyer in Derbent mahallesinde, Yürüyüş dergisi dağıtırken gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Engin Ceber e tutuklandığı andan itibaren cezaevinde jandarma ve gardiyanlar tarafından neredeyse her gün işkence yapılmış ve sonunda öldürülmüştür.
Ceber in katledilmesi ülkemizde demokrasi ve insan haklarının ne düzeyde olduğunu bir kez daha göstermiştir. AKP nin demokrasi maskesi bir kez daha düşmüştür.
Engin Ceber in katliamından başta PVSK ve TMK gibi yasaları çıkartan AKP Hükümeti, bu yasaları onaylayan milletvekilleri, işkencecilerin yargılanmasına engel olan valiler, savcılar, hakimler sorumludur.
Polis Vazife Salahiyetleri Kanunuyla polisin yetkilerinin artırıldığı günden itibaren Festus OKEY, Baran DURSUN, Feyzullah EFE gibi kişilerin öldürüldüğünü, Ferhat GERÇEK iN ve onlarca kişinin sakat kaldığını gördük. Bu suçların tüm failleri hakkında tutuklama kararı verilmediği gibi görevlerine kaldıkları yerden devam ettiler. Kimileri hakkında dava bile açılmadı.
Ne yazık ki, ülkemizde işkenceci katiller bırakın cezalandırılmayı çoğu zaman yargılanmıyorlar bile.
Halkevleri olarak, işkencecilerin elini kolunu sallayarak dolaştığı, terörle mücadele bahanesiyle işkencelere, faili meçhullere daha fazla zemin hazırlayacak düzenlemelerin yapılmaya hazırlanıldığı bir ülkede demokrasiden, insan haklarından söz etmenin olanaksız olduğunu biliyoruz.
işkencelere, katliamlara, faili meçhullere kapı aralayan bütün yasal düzenlemeler derhal iptal edilmeli, işkenceye ağır cezalar getirilmelidir. Engin Ceber i katledenler derhal yargılanmalı, cezalandırılmalıdır.
"DERGi SATIŞINDAN HAPiSHANEYE VE ORADAN DA HASTANEDE KOMAYA;
ENGiN CEBER
Engin Ceber, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinde içimizden biriydi.
Halkının özgürlüğüne, vatanın bağımsızlığına inanmıştı. Kendisi için
bir şey istemedi. istedi ki halkımız gerçekleri bilsin, görsün,
duysun. Bunun için arkadaşları ile birlikte YÜRÜYÜŞ satışına çıktı.
Kendisini ölüme götürecek "büyük suçu" işlemeye de buradan başladı.
Sattığı dergi yasal bir dergi idi. Ama bu yeterli değildi. Ülkemizde
bir de yasalarda yazılı olmayan yasa hükümleri vardı. Ve bu hükümler
Engin için ölüm fermanı vermişti. Önleri polis tarafından kesildi.
Dergi satışından herhangi bir suçlama getiremeyen polis bu sefer
kendileri hakkında "polise mukavemet"ten dosya hazırladı. Bu savcı
için yeterli idi. Savcının istemi ve hâkimin kararı ile tutuklandılar.
Metris T Tipi Hapishanesi'ne götürüldüler. Tek kişilik hücrelerde
arkadaşlarından yalıtıldı. Kendilerine "infaz koruma memuru"
denilmesinden pek hoşlanan gardiyanlar sabah-akşam sayımlara geldiler.
Her sayımda karşılarında ayakta ve "hazır ol"da durmalarını istediler.
Niçin tek kişilik hücrede ayakta ve hazır olda dursun? Bunun mantıklı
bir izahı var mı? Tek kişilik hücrede ayakta ve hazır olda
durulmayınca saymak mümkün olmuyor mu? Mümkün olmayacağını düşünen
gardiyanlar sabah ve akşam sayımlarında Engin'i dövdüler.
Arkadaşlarından aldığımız bilgiye sabah ve akşam önce kovalarla su
dökülüp ıslatıldı engin. Sonra da tahta sopalarla dövüldü. Gözaltına
alındıklarında götürüldükleri karakolda da dövülmüşlerdi. Ancak
gözaltındaki 4 kişiden en iyisi Engin'di. Hapishanede ise en kötü
durumda olanı Engin oldu. Bayram boyunca dövüldü Engin. Bizler en
güzel giysilerimizle bayram gezmeleri yaparken, o sabah akşam
dövülüyordu. Bayram sonunda da koma halinde hastaneye kaldırıldı.
Şimdi komada. Her an ölebilir. işte bu kadar basit. Dergi
dağıtımından, hastanede koma yatağına. Birileri ülkemizin
zenginliklerini çuvallarla götürüp ceza almazken; birileri gencecik
insanlarımızın kulaklarını kesmekten ceza almazken, Engin en büyük
suçu işlemişti: GERÇEKLERi SÖYLEMEK. Egemenler için bundan büyük suç
olabilir mi? Onlar değil miydi, "Devrimcilik yapmayın, uyuşturucu
kullanın" diyenler? Şimdi de "Halka gerçekleri anlatmayın, yoksa
ölürsünüz" diyorlar.
Bu koroda basın, TV'ler, asker-polis herkes var. Asker ve polis de
diyor ki; "Ülkemizde terör var, mevcut yetkiler bize yetmiyor, bize
daha fazla yetki verin… Daha uzun gözaltı olsun, gözaltındakileri
avukatları göremesin…" Peki daha ne istiyorsunuz? Zaten her yetkiniz
yok mu? içeride – dışarıda istediğiniz insanı, istediğiniz zaman
öldürme yetkiniz yok mu? Gencecik insanları katletme özgürlüğünüz yok
mu? Açık ki istedikleri katlettikten sonra yargılanmama özgürlüğüdür.
Bir de bunu elde ederlerse rahat olacaklar.
Ülkemizde bağımsızlık ve demokrasi sorunu vardır. Mevcut partilerin
hiçbirinin bağımsızlık ve demokrasi kaygıları yoktur. AKP bu düzenin
has partilerinden biridir. Yukarıdaki özlemlerimiz AKP'nin gündeminde
yoktur. Onun tek kaygısı ağa babaları olan ABD ve AB
emperyalistlerinin bitmek bilmez isteklerini karşılamaktır. Onlar için
yeni kanlar dökmektir.
Bir kez daha görülmüştür ki kendi sorunlarımızı ancak kendi
örgütlülüklerimizle bizler çözebiliriz. Demokrasiyi batıda ya da
doğuda aramayalım. Kendi demokrasimizi kurma mücadelesini yükseltelim.
Çünkü herkes için mutlak demokrasi yok. Gencecik insanların canları
pahasına sürdürdükleri bu mücadelede, bunca bedelleri ödemeyi göze
almanın vakti geldi de geçiyor bile. Haklarımızı korumakta, daha da
geliştirmekte üzerimize düşen aydın sorumluluğunu, bırakalım aydın
sorumluluğunu insan sorumluluğumuzu yerine getirelim. Enginlere olan
borcumuzu ödeyelim..."
29 Eylül 2008 günü yürüyüş dergisi dağıtırken, polise mukavet suçundan gözaltına alınıp, karakoldaki gözaltı sürecinde hastaneye kaldırılan *, tutuklandıktan sonra da metris cezaevinde hayatını kaybeden devrimci.
kesin karakolda ve cezaevinde kafasını duvara vurmuştur.
kesin kendi kendine elektrik vermiş, kaba dayak atmıştır.
şükürler olsun ki, battaniyeden yaptığı iple kendini asmamıştır.
ülkemde işkence yoktur. bana polisler, gardiyanlar işkence yapıyor dedirtemezsiniz.