nedense sözlükteki demokrasi ve özgürlük neferlerinin hiç de ilgisini çekmeyen bir cinayete kurban gitmiştir. bahse girerim, çoğunun adından bile haberi yoktur.
hani bu ülkede adalet? neler oluyor bu ülkede hala? hani sistem oturmuştu. ha pardon, tüm bunlar askeri hapishanede veya jandarma karakolunda gelmedi başına. öyle olsa, şimdiye kahraman ilan edilirdi.
neyse, içişleri bakanımız özür dilemiş. hangi hükümet döneminde özür dilendi ha pis kemalistler? akp özgürlük, demokrasi, amin inşallah. devam edin siz körler sağırlar birbirini ağırlar oyununuza, lakin bazı şeyleri unutmayanlar da var.
inanılmaz bir olay,polisler tarafından işkenceye maruz kalıyor ve bu sebeple öldüğü bildiriliyor,fakat polisler suçsuz bulunuyor birde dalga geçer gibi suçsuzlar ama eğitilmeye ihtiyaçları var kararı çıkıyor. bu ne rahatlık,bune cıvıklık,bu nebiçim adalet.
hep merak etmişimdir, işkence yapan kolluk kuvveti mensubunun, akşam evine gidip çocuklarını nasıl sevdiğini. demin bir insanın canını almış o ellerle onlara nasıl dokunduğunu. öğüt de veriyormudur sizce. onlara düzgün insan olmanın erdemli olduğundan bahsediyormudur?
insanlık onurunun işkenceyi yendiği güzel günlere...
2009 türkiye sinde cırlamalara, ahkam kesmelere, benim polisim işkence yapmaz diyenlere inat işkence yapılarak öldürülen "insandır".
bu ülke engin çeber ve ona yapılanları yakın tarihinde defalarca gördü, ne işkenceciler ne de buna göz yumanlar ceza aldı, hala aramızda bir çoğu, yaşları 17 ve 19 arasında değişen manisalı gençler, metin göktepe, f tipi cezaevlerinde basına da yansıyan görüntüler sadece benim yaşandığına tanık olduğum haberlerdi, ondan öncesini ise kitaplardan defalarca okuduk zaten.
karakollarımızda işkence yok diye bağıran insanlara daha ne kadar can armağan edilecek.
an itibariyle ogrendik ki metris cezaevindeki kamera kayit sistemine manuel olarak mudahale edilmis,otomatik olarak kayit yapan sisteme iskencelerin silinmesi icin ayar yapilmis. 3 gun daha gec kalinsaymis eger goruntuler siliniyormus.tek teselli goruntulere silinmeden ulasilmasidir.bunlari yapanlar icin denecek tek laf....
engir ceber davasını ne kadar etkiler bilinmez, ancak engin'in ölmeden 4 gün önce savcılığa yapılan işkenceleri anlattığı mektubunu hücre arkadası bu zamana kadar ayakkabısının içinde saklamış ve şimdi çıkartmıştır. işkencenin gerçek yüzü engin'in ağzıyla anlatılmıştır.
''yüce türk adaleti'' bu da mı yetmez katillerin cezalandırılması için...
--alıntı--
merhabalar. size bu dilekçeyi metris t tipi kapalı ceza infaz kurumu: 2 nolu b-8'inden yazıyorum. ben, özgür karakaya, cihan gün, aysu baykal tutuklanarak metris hapishanesi'ne getirildik. ilk geldiğimizde çırılçıplak soyulduk. bizi cezaevine getiren görevli polisler, 'bunlar terörist asker öldürdüler' gibi yalan yanlış sözler ile askeri ve gardiyanları bize karşı kışkırttılar. bu nedenle askerin arama bahanesiyle coplarla saldırmasına maruz kaldık. sabah sayımında bu seferde gardiyanların saldırısına uğradık. o saldırılarda bizde iz kalan morluklar, izler ağrılar var. hiçbir şekilde hastanede revire çıkarılmadık.
--alıntı--
içerikli mektubunu işkencecileri olan metris çetesini baypas ederek doğrudan savcılığa göndermek üzere kaleme alan ancak bunu başaracak kadar uzun yaşayamayan maktül.
bu mektubunu koğuş arkadaşı ahmet aksu ayakkabısının içinde saklayarak onu doğrudan adalet bakanlığı müfettişlerine teslim etti.
savunmalarında suçlarını reddeden işkenceciler işkence iddialarının komplo/uydurma olduğunu, eğer böyle bir şey olsaydı çeber'in savcılığa başvuracağını iddia etmekteydi. bu mektup, işkencecilerin iddialarını çürütmesi bakımından önemlidir. tabi işkencenin suç sayıldığı bir ülkede.
gardiyanların savunmasına göre engin kafasını kendi kendine demirlere ve duvarlara vurmuş, melek kalpli gardiyanlar onu zar zor tutmuş sandalyesine oturtmuş ama engin kendini yere atarak kendini hırpalamayı sürdürmüştür.
ulan hiç ceza vermeyecek olsam bu adamlara, bu saçma sapan laflar sonrası, devletle dalga geçmek suçundan atarım içeri.
ne ilk olmuştur engin ne de son olacaktır sadece devrimci mücadeleye gönül verenlerin katledildiği ülkemde.öyle bir ülkedir ki bu , gencecik beyinleri kör kuyulara atmıştır hep , ömürlerinden çalmıştır, yarının mühendislerini , doktorlarını , siyasetçilerini , yarının candamarlarını kesmiştir hücrelerde , darağaçlarında üniversitelerinden alıp tıkmıştır dört duvara, o da yetmemiştir işkenceler yapmıştır , o da yetmemiş ' hayata dönüş'ler yapmıştır hayattan koparmıştır , diri diri yakmıştır .korktuğu ne varsa yok etmiştir bu ülke...
ama hesap edememiştir boran fırtınasında denileni ' yüzünü asma kederine anam , yiğitler bitmez bizde'
işkencede öldüğü iddiasıyla ve üzerine devletin ailesinden özür dilemesi gibi bir durum varken tutuklanan 35 polisin serbest bırakıldı. işkencede öldürülmediyse neden özür dilendi ben onu anlamadım? baş sağlığı dilemek yerine neden özür?
hukuksuzluğun hukuk olduğu bir ülkede bir skandal daha dedirten olay yaşandı. engin ceber'i işkence ile katledenler tutuklandı. fakat tutuklanma gerekçeleri işkence değil, sert dayak atmaolarak belirlendi mahkeme tarafından. nereye gidiyor bu ülke diye iyiden iyiye karamsarlığa kapılıyor insan.
işkence yöntemlerinin evrilmesini hayatını kaybederek ortaya döken insan.
bilgisayarlı tomografileri ttb basın toplantısı ile açıklandı.
iz bırakmayacak materyal kullanmayı cahil veya şuursuz memur kendiliğinden bilemez. bunun için eğitimli olması gereklidir. bu da gösteriyor ki bu yöntemleri eğitim olarak veren mekanizma * bizzat sorumludur.
engin ceber, kafasına künt darbe almış hem de ön, arka, sağ ve sol tüm bölgelerden darbe almış. beyin parenkimi içinde kanamalar mevcut, beyin zarları arasında da kanama mevcut. bu kanamaların bu yaştaki bir insanda oluşması için ciddi darbeler alması gerekli. eğer bu darbeleri dışardan gözükmeyecek şekilde uygulayıp bu derecede hasar yaratmak ancak profesyonel işkenceci işidir. bunun yanı sıra akciğer tomografisinde de akciğer alt zonlarında yani arka tarafta kanama mevcut. sırta da ciddi darbe almış.
bu darbeler ile yaşamını kaybeden bu insan ne yazıkki ölümü ile devletin katil, işkenceci olduğunu ispatlamıştır. bu yapılanların sistemli ve teknik olarak yapıldığı da gözler önüne serildi.
şimdi "efendim birkaç memurun yaptıklarını devlete mal etmeyin" diyecekler için şimdiden söyleyeyim bu ne ilktir ne de sondur. gözlerini kapatıp, kafasını çevirenler gün gelir yaptıklarının sorumluluğunu da sırtlarında taşımak zorunda kalırlar.
27 ekim pazartesi günü, tecrite karşı sanatçılar olarak ve diğer sanatçı-aydın dostlarımızla birlikte şişli postanesi’nden adalet bakanı’na engin çeber’in katledilmesine ilişkin açık bir mektup göndereceğiz. ardından şişli adliyesi’nde engin çeber’i katledenlerin yargılanıp cezalandırılması için suç duyurusunda bulunacağız.
duyarlı, vicdan sahibi, demokrasi ve insan haklarına inanan herkesi o gün yanımızda görmek istiyoruz.
orada olalım ki; bu ülkede bir daha işkenceli ölümler yaşanmasın!
orada olalım ki; engin çeber’in katilleri cezasız kalmasın!
...
bileklerim canım oğul
yeni yeni başladı sızlamaya
sen büyüdün de demek,düştünde demek
o damar damar kınalı topraklara
tüketmişim yirmi yılı,canım yiğit
bir salkım üzüm gibi
canım oğul,güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini,sana nasıl kıydılar!