29 Eylül 2008 günü yürüyüş dergisi dağıtırken, polise mukavet suçundan gözaltına alınıp, karakoldaki gözaltı sürecinde hastaneye kaldırılan *, tutuklandıktan sonra da metris cezaevinde hayatını kaybeden devrimci.
kesin karakolda ve cezaevinde kafasını duvara vurmuştur.
kesin kendi kendine elektrik vermiş, kaba dayak atmıştır.
şükürler olsun ki, battaniyeden yaptığı iple kendini asmamıştır.
ülkemde işkence yoktur. bana polisler, gardiyanlar işkence yapıyor dedirtemezsiniz.
devrimci mevrimci sağcı mağcı cı ci cu cü filan olmaya hatta tanımaya bile gerek yok engin çeber'i; ölümüne lanet yağdırmak için ve sorumlu yavşakların bulunup afişe edilmesini istemek için; insan olmak yeterli. o da çok değil ha! azıcık. azıcık insanlık kafi.
yaşıtlarının büyük çoğunluğu -çoğunluğumuz- nasıl daha fazla hatun düdükleyebilirim, nasıl kolay yırtabilirim diye sağda solda sürterken; inandığı yolda, memleketi için düşünen, uğraşan, kafa patlatan bu 30'una bile henüz değmemiş adama, türlü işkenceler yaparak öldüren insandanbozma beyindenyoksun polisbozuntuları; hayatınızı-geçmişinizi-geleceğinizi-suratınızı sikeyim lan hepinizin..
"DERGi SATIŞINDAN HAPiSHANEYE VE ORADAN DA HASTANEDE KOMAYA;
ENGiN CEBER
Engin Ceber, bağımsızlık ve demokrasi mücadelesinde içimizden biriydi.
Halkının özgürlüğüne, vatanın bağımsızlığına inanmıştı. Kendisi için
bir şey istemedi. istedi ki halkımız gerçekleri bilsin, görsün,
duysun. Bunun için arkadaşları ile birlikte YÜRÜYÜŞ satışına çıktı.
Kendisini ölüme götürecek "büyük suçu" işlemeye de buradan başladı.
Sattığı dergi yasal bir dergi idi. Ama bu yeterli değildi. Ülkemizde
bir de yasalarda yazılı olmayan yasa hükümleri vardı. Ve bu hükümler
Engin için ölüm fermanı vermişti. Önleri polis tarafından kesildi.
Dergi satışından herhangi bir suçlama getiremeyen polis bu sefer
kendileri hakkında "polise mukavemet"ten dosya hazırladı. Bu savcı
için yeterli idi. Savcının istemi ve hâkimin kararı ile tutuklandılar.
Metris T Tipi Hapishanesi'ne götürüldüler. Tek kişilik hücrelerde
arkadaşlarından yalıtıldı. Kendilerine "infaz koruma memuru"
denilmesinden pek hoşlanan gardiyanlar sabah-akşam sayımlara geldiler.
Her sayımda karşılarında ayakta ve "hazır ol"da durmalarını istediler.
Niçin tek kişilik hücrede ayakta ve hazır olda dursun? Bunun mantıklı
bir izahı var mı? Tek kişilik hücrede ayakta ve hazır olda
durulmayınca saymak mümkün olmuyor mu? Mümkün olmayacağını düşünen
gardiyanlar sabah ve akşam sayımlarında Engin'i dövdüler.
Arkadaşlarından aldığımız bilgiye sabah ve akşam önce kovalarla su
dökülüp ıslatıldı engin. Sonra da tahta sopalarla dövüldü. Gözaltına
alındıklarında götürüldükleri karakolda da dövülmüşlerdi. Ancak
gözaltındaki 4 kişiden en iyisi Engin'di. Hapishanede ise en kötü
durumda olanı Engin oldu. Bayram boyunca dövüldü Engin. Bizler en
güzel giysilerimizle bayram gezmeleri yaparken, o sabah akşam
dövülüyordu. Bayram sonunda da koma halinde hastaneye kaldırıldı.
Şimdi komada. Her an ölebilir. işte bu kadar basit. Dergi
dağıtımından, hastanede koma yatağına. Birileri ülkemizin
zenginliklerini çuvallarla götürüp ceza almazken; birileri gencecik
insanlarımızın kulaklarını kesmekten ceza almazken, Engin en büyük
suçu işlemişti: GERÇEKLERi SÖYLEMEK. Egemenler için bundan büyük suç
olabilir mi? Onlar değil miydi, "Devrimcilik yapmayın, uyuşturucu
kullanın" diyenler? Şimdi de "Halka gerçekleri anlatmayın, yoksa
ölürsünüz" diyorlar.
Bu koroda basın, TV'ler, asker-polis herkes var. Asker ve polis de
diyor ki; "Ülkemizde terör var, mevcut yetkiler bize yetmiyor, bize
daha fazla yetki verin… Daha uzun gözaltı olsun, gözaltındakileri
avukatları göremesin…" Peki daha ne istiyorsunuz? Zaten her yetkiniz
yok mu? içeride – dışarıda istediğiniz insanı, istediğiniz zaman
öldürme yetkiniz yok mu? Gencecik insanları katletme özgürlüğünüz yok
mu? Açık ki istedikleri katlettikten sonra yargılanmama özgürlüğüdür.
Bir de bunu elde ederlerse rahat olacaklar.
Ülkemizde bağımsızlık ve demokrasi sorunu vardır. Mevcut partilerin
hiçbirinin bağımsızlık ve demokrasi kaygıları yoktur. AKP bu düzenin
has partilerinden biridir. Yukarıdaki özlemlerimiz AKP'nin gündeminde
yoktur. Onun tek kaygısı ağa babaları olan ABD ve AB
emperyalistlerinin bitmek bilmez isteklerini karşılamaktır. Onlar için
yeni kanlar dökmektir.
Bir kez daha görülmüştür ki kendi sorunlarımızı ancak kendi
örgütlülüklerimizle bizler çözebiliriz. Demokrasiyi batıda ya da
doğuda aramayalım. Kendi demokrasimizi kurma mücadelesini yükseltelim.
Çünkü herkes için mutlak demokrasi yok. Gencecik insanların canları
pahasına sürdürdükleri bu mücadelede, bunca bedelleri ödemeyi göze
almanın vakti geldi de geçiyor bile. Haklarımızı korumakta, daha da
geliştirmekte üzerimize düşen aydın sorumluluğunu, bırakalım aydın
sorumluluğunu insan sorumluluğumuzu yerine getirelim. Enginlere olan
borcumuzu ödeyelim..."
ecelini öne almak için o jandarma ve gardiyanlar allah tarafından mı tayin edilmiştir? merak içindeyim. engin ceber kimseyle senet imzalamamıştır ama o gardiyan ve jandarmaların kimlerle ne imzaladığını bilemiyeceğim.
işkenceyle katledildiği otopsi sonuçlarıyla kesinleşmiştir ayrıca. buna rağmen ecel muhabbeti yapanlar gitsin cami duvarına işesin.
bu ülkenin katiller ve işkenceciler tarafından yönetildiğinin en güzel resmidir engin ceber.. sırf düşündü ve konuştu diye öldürülen nicelerinin yanına, cennete gitmiştir.. bizlere kalansa üzerinde yaşadığımız toprakları yönetenlerden utanç ve nefret duymaktır..
sağı, solu, ortası.. ne farkı var ki? insan gibi yaşayamadıktan, insan gibi muamele görmedikten, ölüm nedeni ''düşünmek'' olduktan sonra?
hayata yeni başlayan genç ve düşünce gönüllüsü kardeşlerime sesleniyorum.. siz siz olun sakın ha düşünmeye, konuşmaya falan kalkmayın.. zira burası hala örümcek beyinli gericiler tarafından yönetilen, dış mihraklara el avuç açtırılan, her bi karış toprağı sömürülen güzel bi ülke.. düşünmekse yasak olan tek şey!
altın kural 1: düşünme ölürsün!
altın kural 2: askere gitme, çürük raporu al, sonra transatlantiğin olsun!
kuddusi okkır'ın hastalıktan ölmesi hakkında bile "eceliyle öldü" yerine "öldürüldü" dememize karşılık,
engin ceber'in işkenceyle ölmesi üstüne "eceliyle öldü işte" cevabını alıyor olmamız, ceber'in öldürülmesinin bu insanların vicdanlarını zerre titretmemiş olması, ve bu insan(sı)ların yeri geldi mi yüksek ahlaktan falan dem vuran kişiler olması...
...
bileklerim canım oğul
yeni yeni başladı sızlamaya
sen büyüdün de demek,düştünde demek
o damar damar kınalı topraklara
tüketmişim yirmi yılı,canım yiğit
bir salkım üzüm gibi
canım oğul,güzel yiğit
al gel kanlı gömleğini,sana nasıl kıydılar!
"ölmeden önce kaç kişi tanıyordu"? işte devrimcileri popülist politikacılardan ayıran özellik tam olarak da bu. kendilerini ifşa etme, egolarını bastırmak için siyaset yapma gibi dertleri hiç olmadı, olmayacakta. yalın, saf, temiz yaşarlar duygularını. özlemini kurdukları dünya için kan kusup kızılcık şerbeti içtim derler. daha hayattayken yapılmş anıtları da yoktur.
vardır elbette engin'i de tanıyanlar. tereddütsüz kendisi için canını feda edecekler, tereddütsüz canını feda edeceği yoldaşları tanır engin'i. feda kuşağının, o büyük insanlık ailesinin bir ferdidir engin. o büyük ailenin her bir ferdi engin'dir. o büyük aile tanır engini.