çalışkan bir kokusu var şiirlerindeki hüznün
sesin kenarlarda durmasın, masum saflığınla
mırıldansın aşk ve hayat için, kalbinin içinden
cumbalı evler ve yağmurlu sokaklar geçsin
ben rüzgârın avlusunda yaz güneşini içeceğim
düşlerinle, şarkılarınla yıkanacağım, şaşırtacağım
o süt beyaz el değmemiş gövdemi, yeni bir çağdan
cennet tadıyla sana getirdim, çıkardım kalbimi
cömert ellerine bıraktım ve nasıl oldu da birden
gözlerindeki ışığa çakıldım...
kuşlar garip olmuş diyorlar göğün siyahından
eskiden bir bardak suda fırtına koparırlardı
şimdilerde dünyanın kasırgası canımızdan ediyor
kuşları da üzdük, meyveleri de çürüttük ve şimdi
ağır yaralı vicdan çekip gidiyor mavi rüyalarımızdan
çünkü artık hiçbir şey tekin değil, ödünç hayatlar
ve kapı komşumuz yalnızlıkla yaşıyoruz ve neden
bir yaprak gibi düşüyoruz solgun kuytularımıza
ama sen geldin, nefesin şiir ve gece kokuyordu
dudaklarım ıslaktı, alnına kapaklandım...
uslanmaz bir arzuyla yalnızca sana şımarsam
yalanların hakikat olduğu bu korkunç dünyada
bir melek gibi gövdene tutunsam, beni kocaman
sarsan, özgür bir mavinin merhametli ateşiyle
uçurum renkli bir zaman bizi alıp aşka götürse
atlar koşsa, kuşlar uçsa, çiçekler uçsa, biz de
uçsak ağzımızda incir ve nar bereketiyle
sen bana kalbinden geçen kelimeleri fısıldasan
ve ben gökyüzü eşliğinde, ağzımda ay ışığının suyu
sarhoş bakışlarımı yosun tutmayan ruhuna bıraksam!