nihat doğan' ın götten yemiş versiyonudur kendisi. bir insan bu kadar puşt, dönek, hibino (ibne değil bak), kayışsız, damarsız nasıl olabilir çok iyi bir ispattır. kısaca çok hücreli yaşam formu ama insan değil.
Özalın yancılığından tayyibinkine geçmiştir. Özalı da aynı böyle yeminli gibi müdafaa ederdi. (o kadar eski anaplının nereye gittiği sorusunun da bir cevabı).
bunun ağzının ortasına 3 gergedan dolu dolu sıçsa suratında en ufak bir değişim olmaz çünkü surat ifadesi sıçmış gibi olan çok hücreli fakat eklemsiz omurgasız kemiksiz bir canlı türüdür.
okul arkadaşı ve çok kıskandığı arkadaşı ferhan Şensoy iyi eğitimli bir tiyatro oyuncusudur.
bu akıllara ziyan bünye ise bildiğin oyuncudur.aslında özgür olsa yerden yere vuracağı burhan kuzu, recep erdoğan gibi kişileri göklere çıkarmak durumunda olan omurgasız oscarlık bir oyuncudur.
bugün tkp ve ovacık üzerinden sola giydirmiş her dönemin yalayıcısı tipsiz bünye.
bu adam bu kadar çirkin olmasaydı, yazdıkları da bu kadar boktan olmazdı diye düşünüyorum.
atatürk, chp, chp seçmenleri akp karşıtları ile ilgili alay ve hakaret dolu yazıları başlıca konuları olan bu adamın makalelerini kaç kişi okuyor diye merak eden twitterde bir araştırma yapsa günlük okuyucu ve retweet ci sayısının 20 den fazla olmadığını görür.Bu da iyi bir şeydir.
ilber ortaylı'dan ayar yiyenler kervanına katılmıştır. ilber hoca şöyle diyor:
"Kendine göre yeni Türkiye kuruyorlar. B.. kurarsınız. Güldürmesinler adamı. Yeni Türkiye böyle geri zekalılar olmadan kurulabilir ancak. Nereye baksan cahil. Bir tane herif var. (Engin Ardınç) Eski solcu, alkolik, geri zekalı O da konuşuyor. Git başka tarih kitabı oku hayvan. Baban seni Fransız okuluna yollamış. Lisan biliyorum diyorsun git başka dilde oku. Herif okul kitabıyla tarih yazıyor geri zekalı. Hiçbir memlekette olmaz böyle bir şey anladın mı?"
okumadık kitap bırakmamış üst düzey bir entellektüellik. özellikle atatürk konusunda sürekli ezber bozan, ilk defa onun sayesinde duyduğumuz bir çok şey söyleyen kişi. seni seviyoruz engin abi. devam!
son yazısıyla sıçıp sıvamıştır. Adama kadın diyerek tartışmaya son noktayı koyduğunu sanan ezik. Sen kimsin ki biyografin 1-2 sayfa tutmazken biyografisiyle kitap yazılan ilber hocaya kadın deme cesaretini gösteriyorsun. herkes haddini bilecek o kadar.
kimisinin "çok sevdiğini" beyan ettiği, dönek ateist yazarımsıdır. söz konusu kişilere "kişi sevdiği ile haşrolur" hadisini hatırlatmak isterim. ateisti sevdiğine göre ateist ile haşrolacaksın müslüman!..
engin ardıç parayı veren düdüğü çalar adamıdır. kim parasını verirse ona yalanır. 14-15 yıl önce yaptığı cem uzan güzellemelerini bilmez ergenler. ayrıca yeni şafak'ın yayınladığı sözlerde engin ardıç'ın ismi geçmiyor. hoca biri için "alkolik, gerizekalı, eski solcu" demiş hanım kızda parantez içinde engin ardıç yazmış
ha bu arada yenişafak'a para verip almadığım için basılı nüshasını görmedim ama internet nüshasında hanım kızımız hocayı dinlemiş ismini koydurmamış.
Toplumca balık hafızalı olduk. Dün kim ne söylemiş, ne yapmış? Hemen unutuyoruz. Bu durum iletişim çağının bir cilvesi herhalde? Her taraftan o kadar yoğun bir enformasyon akışı var ki, takip etmekte zorluk çekiyoruz.
Ama Internet denilen sistemin bir hafızası da yok değil. Google'da bir araştırma yapıyorsunuz, fi tarihinde kim ne demiş? Kim ne yapmış? Hemen ortaya çıkıyor.
Şimdiki gençlerden hatırlayan kaldı mı bilinmez: Bu Engin Ardıç, bir ara STAR ve AKŞAM gazetelerinde yazardı.
1990'ların başında ise Sabah gazetesinde yazı yazar, Kanal 6 televizyonunda haber yorumları yapardı. O zamanki Sabah gazetesi şimdiki gibi iktidar yalakası değildi; liberal ve yenilikçi bir ruh taşıyordu. Kanal 6 televizyonu ise çoktan kapandı gitti. Ama bunlar şu an konumuz değil...
işte bu Engin Ardıç, Star gazetesinde yıllar once yazdığı bir yazısında "Türkiye'de Atatürk filminin çekilemeyeceğini"anlattı. Çünkü konu dramatik değilmiş. ilginç değilmiş vs.
Hatta bu fikrini 7 Haziran 2005 tarihli Akşam gazetesindeki köşesinde tekrarladı:
Çünkü 'Atatürk filmi' diye bir şey 'bizatihi olabilemez' de ondan... Bizim ülkemizde akla geldiği şekilde bir 'Atatürk filmi' çekilemez, çekilemeyecektir. Çünkü yapılan sinema değil müsamere olacaktır. Yıllardır konulup kaldırılan bir temcit pilavıdır bu Atatürk filmi meselesi... Asla yapılamamıştır ve asla yapılamayacaktır.
(Daha sonra Can Dündar'ın çektiği 'Mustafa' filmini seyretmeye bile gerek görmeden alkış tutacaktı.. "Başardık Can, başardık" diyerek)
Diyeceksiniz ki, ne olmuş? Ne var bunda?
Halbuki aynı Engin Ardıç 2000'li yılların başında o filmi yapmaya kendisi niyetlenmiş, ama finansör olarak güvendiği Cem Uzan'ın onu satması neticesinde elleri böğründe kalmıştır. işte bu nedenle Engin Ardıç, erişemediği ciğere "mundar" demektedir.
Bunun öyküsü de şöyle:
1 Aralık 2004 tarihinde gene Akşam gazetesinde bir röportaj bir röportaj yayınlandı. O tarihte Serdar Turgut'un himmetleriyle Engin Ardıç Akşam gazetesine getirilmiş, pek bir pohpohlanmaktaydı. işte o sırada eller üstünde tutulan bu yeni yazarla, Akşam gazetesinin bir diğer yazarı Şebnem iyinam bir röportaj yapmıştı.
(Sonradan Engin Ardıç kendisine bu kadar dostça davranan insanları para için satacak, onlara yalan ve iftiralar atacaktı)
"Merd-i Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söylermiş" misali, o röportajda Engin Ardıç bazı gerçekleri ağzından kaçırdı:
2001 yılı Şeker Bayramı'nda, ayıptır söylemesi Paris'te, beraber son yemeğimizde (Cem Uzan) bana "Yahu ben bu memleketten sıkıldım, Fransa'ya yerleşeceğim, bir şato alacağım, şarapçılık yapacağım" demişti. "Çok iyi fikir, şatonun bahçesinde bir müştemilat, bahçıvan kulübesi gibi bir yer var mı, ben de orada yatar kalkarım" dedim. "Tabii, ne demek? Odan hazır, ne zaman istersen" filan dedi.
Cem Uzan, Türkiye'de medya ve finans sektörlerinde etik dışı bir sürü işe girmiş çıkmış UZAN grubunun ikinci adamıydı. Çevirdiği dolaplar ve yaptığı yolsuzluklar ayyuka çıkmıştı. Sonradan siyasete soyunup kendisini iyice rezil edecek, fakat yaptığı hırsızlık ve yolsuzluklardan hükum giymesi mukadder olunca Fransa'ya kaçıp oradan siyasi sığınma hakkı isteyecekti. Engin Ardıç'ın dostları işte böyle kişilerdi.
Başka medya ve finans patronlarına hakaret ve iftiralar atmaktan çekinmeyen Engin Ardıç, bu Cem Uzan denen adamın yediği herzeler, yaptığı yolsuzluk ve hırsızlıklar hakkında tek kelime yazamamıştı.
Biz konumuza dönelim. Engin Ardıç söz konusu röportajda sözlerine şöyle devam ediyor:
Asıl o tarihte bizim birlikte bir Atatürk filmi projemiz vardı. Yönetmen, yapımcı ciddi ciddi görüşmelere başladık. Düşündüm ben ve yapımcıya kabul ettirdim. Parayı Uzan koyacak, senaryoyu ben yazacaktım. O hayallerle kalktım geldim Türkiye'ye. Aradan yaz geçti, 2002'nin temmuz ayı. Cem Uzan Star TV'de çıktı ekrana ve parti kurduğunu ilan etti. Allah sizi inandırsın "Hayda, nereden çıktı bu, hani biz film yapacaktık" diyerek kalakaldım öylece.
Yaa, işte böyle.. Arşivler adamı böyle yakalayıverir!
"Atatürk filmi olabilemez" diye kıçını yırtan, bu konuda risaleler döktüren Engin Ardıç, aslında bizatihi kendisi bu fikre dört elle sarılmış, fakat finansörü olacak üç kağıtçı işaadamının kendisini yüzüstü bırakması neticesinde ortada kalmıştı.
"Kedi erişemediği ciğere 'mundar'der" diye bir atasözümüz vardır ya, işte Engin Ardıç'ın haset ve hezeyanlarının ardında yatan budur.
her lisede bu tiplerden bir tane olur. şişman ve abazan. yanında kız olması falan önemli değildir. her türlü ayılığı her yerde yapabilir. evde 7/24 mastürbasyon yaptığından dolayı yüzü sivilceyle doludur.
bağıra bağıra sik sokmalı küfürler edip bunu normal bir şeymiş gibi algılarlar.
her şey bittikten sonra, akp devrildikten sonra alınacakları tavırları, yapacakları döneklikleri ve söyleyecekleri "kandırıldık" yalanlarını izlemeyi iple çekiyorum.
inşallah az bir şey gururları vardır da insan içine çıkamayacak kadar yüzleri kızardığı halde insan içine çıkmak zorunda kalırlar, satılmış pislikler.