böyle bir yazar kırk yılda bir gelir dedirten cinsten yazardır. seveni çoktur sevmeyeni daha çoktur. ne demişler doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. özeleştirinin alasını yapar.okumadan edemediğim yazarların başında gelir.seviyoruz kendisini.
sabah gazetesindeki 25 haziran 2009 tarihli yazısında
"Yanlış anlamalara yol açtığından dolayı, geçen gün kaleme almış olduğum "Langa'nın hıyarı" şeklindeki ifademi, "Balmumcu'nun hıyarı" olarak düzeltir, özür dilerim."
şeklinde bir özür ve düzeltme metni yayınlamış über insan.*
"yanlış anlamalara yol açtığından dolayı, geçen gün kaleme almış olduğum "langa'nın hıyarı" şeklindeki ifademi, "balmumcu'nun hıyarı" olarak düzeltir, özür dilerim" gibi bir düzeltme yazısı yayınlamış sabah gazetesi köşe yazarı.
bu düzeltme yazısı çok garip bir düzeltme yazısıydı. okuyunca ee şimdi balmumcu'lular yanlış anlamayacak mı demiştim. lakin bu düzeltme yazısı aslında bir düzeltme yazısı değilmiş.
çünkü balmumcu'nun bir de hıncal uluç'u meşhurmuş ve engin ardıç o kısacık düzeltme yazısıyla hıncal uluç'a ayarı vermiş.
eskiden playmen de yazardı. ah ne günlerdi onlar nostalji oldu bak şimdi... internet falan yok o zamanlar playmen okurduk, engin abimizde güzel tarihi yazılar yazar, bizi bizden alırdı.
akademik kariyer yapanları aşağılamak adına, ilkokul düzeyinde bir saçmalık yazan insandır kendisi. 50d yasasını haklı çıkarmaya uğraşıyor da olabilir. yoksa kendini aydın sayan bir insana, insanların bilimle uğraşması niye bu kadar batsın ki.
erich fromm'un güzel bir şiddet kategorisi vardır. şiddeti 3'e ayırır. bu kategorilerden biri de ödünsel şiddettir. ödünsel şiddet kişinin zayıflığını gizlemek için saldırması, agresifleşmesidir. işte engin ardıç da bu sorundan muzdarip. cahil ve kabiliyetsiz olduğu için akademik kariyer yapanlara, kültürlü-bilgili ve onun fikirlerini çürüten insanlara kendi bilgisizliğini saklamak adına hunharca saldırıyor.
bugünkü yazısıyla birilerini fena halde alaya alan yazar. 1 günlüğüne chp zihniyetine sahip olmuş herşeye onların bakış açısıyla bakmış. kendisine acilen aslına dönmesini öneriyorum . zira söz konusu zihniyetin insanlıktan ne kadar nasibini almış olduğu malum.
Engin Ardıç, Taraf'ın yakışıklısı Rasim Ozan'a öğüt verdi; karta kaçmış bazı amcalarından farkın olsun.
Adı Balıkesirli mi Bandırmalı mı ne, piyasada yeni sivrilen bir çocuk bana "faşist" demiş... Üstelik "çok düzeysiz" bulmuş.
Birileri de onun gibilere "liberal faşist" demeye başladılar, kavramlar bu kadar ayağa düşürülürse olacağı budur.
Kızmadım, bozulmadım, ilgisi hoşuma gitti. Attığı çamurlara baktım, bütün yazılarımı büyük bir dikkatle okuduğu anlaşılıyor, yıllar önce yazdığım yazılardan cımbızla cümle çekip aleyhime kullanacak kadar da belleği sağlam ve kurnaz. Bu tür çocuklar genellikle "eski solculardan" falan çıkarlar, ama onların "eski" dedikleri seksenli yıllardır tabii.
Saldırsın. Biz de Ece Ayhan gibi tüzüklerle çarpışa çarpışa ve de ona buna çatarak büyüdük... O daha yolun başında. Nurullah Ataç'ın kırklı yıllarda Attila ilhan için dediği gibi "aşkolsun delikanlıya" deyip geçecektim... Ya da Haldun Taner'in otuz yıl önce bana yaptığı gibi "ileride adından çok söz ettirecek" deyip kendisine peştemal bağlayacaktım...
Fakat içine düştüğü yanılgılar, birçok gencin paylaştığı ortak yanılgılar.
Bunlar "liberal" adamlar...
Fakat liberalizmi başıboşluk ve sonsuz hoşgörü sanıyorlar. Kimileri "özgürce serserilik etmek" sanacak kadar da saftır (bu daha ziyade Amerikan üniversite saflığıdır)... Kimisi de "küfür etmeyen temiz aile çocuğu" olmayı liberallik sanır. Oysa bu meziyet daha çok saçını düzgün tarayan ve boyunbağını iyi bağlayan Ankaralı memur çocuklarına yakışır.
Liberalizm, kural tanımazlık değildir.
Ama bir tokat atana öbür yanağını uzatmak da hiç değildir, o Hazret-i isa'ya mahsustur.
Sizi düşüncelerinizden ötürü kınama ya da kısıtlama hakkım yoktur ama onlara katılma zorunluluğum da yoktur (elbette sizin de benimkilere)...
Hiçkimse de katılmadığı düşüncelerinizi savunabilmeniz için kendi canını verecek kadar enayi değildir, o Voltaire'in yumurtladığı parlak bir palavradır.
Dolayısıyla, "ben bu adamın yazılarını beğenmiyorum, okumuyorum" demek başka şeydir, "niçin yazdırıyorsunuz bu adama" demek bambaşka bir şey... Birincilerin elini öperim, ikinciler hakettikleri yanıtı alırlar. Birkaç günde bir, almaktadırlar.
Kadın haklarını savunurum, savunana da saygı gösteririm, ama bu benim "sevici olduğu için erkeklere nefret kusan birtakım Amerikalı bayan entellektüellerle" dalga geçmemi de önlemez. Çirkin olduğu için "devrimci bacı" yazılan zavallı kızlara da nefret değil, acıma duygusu beslediğim gibi...
Bu Amerikalı ablacılar aşırı fıstık yağı tükettikleri için davula dönmüşlerdir, bunu gönül rahatlığıyla yazarım, çünkü kendi içki göbeğim bana bu hakkı sağlamaktadır!
Mizah, liberaldir. Faşistlerde mizah duygusu olmaz, bizde bulunur.
Bizde daha ziyade "ironi" bulunur, bir şeyi, anlatmak istediğinin tam tersini söyleyerek ifade etmek...
ironiden anlamayan zekâ özürlüdür. Hani, "sahte Atatürkçülere" çatmayı "Atatürk'e saldırmak" sanan özürlüler gibi... (Özürleri kabul edilmemiştir.)
Hrant Dink de bu ironi yoksunlarına kurban gitti. Faşist, taş kafalıdır. Ben çok şükür değilim.
Diyeceğim, aman ölçüyü kaçırmayalım, liberalizmin de suyunu çıkarmayalım.
Sonra bu bizi "çocuk pornocularının da kendi cinselliklerini yaşayabilme hakkını" savunmaya kadar da götürür ki, rezilliktir.
Böylelerini de gördük. "Kürt ayrılıkçılarının Türk askerini öldürebilme hakkı" da arkadan gelecektir, o daha da büyük bir kepazeliktir.
Şimdi bizim Marmara bölgesi delikanlısı bana gene kızacak.
Kız evladım, gönlünce kız da, haksızlık etme. Karta kaçmış bazı amcalarından farkın olsun.
fikirlerini beğenin yada beğenmeyin ama köşesine düşüncelerini ustalıkla ve ironik bir uslupla yansıtabilen, iyi yazan, işini layığı ile yapan nadir köşe yazarlarındandır.
kalemine, üslubuna söyleyecek laf yok lakin hızlı devrimcilikten özalcılığa, uzancılıktan tayyipçiliğe uzanan çoook geniş bir mezhebin var be üstad, hiç inandırıcı değilsin.
bugün ki salak yazısında fevzi paşayı yazmış, onun aslında ikinci adam olduğunu, büyük taarruzu onun planladığını, inönüyle mücadele etmeyi yaşının ileri olması nedeniyle göze almayıp ikinci adamlıktan vazgeçtiğini, namaz kılıyor diye hor görülen mareşalimiz olduğunu yazmıştır. yunanları denize dökmemize bile dil uzatıp onların mudanyadan trakyaya geçip gittiğini iddia etmiştir.