biri de benimdir. %40 zihinsel engelliyim çünkü atipik otizmliyim. bu yüzden de istanbulkart'ım ücretsiz. engelli olmak yine de güzel bir şey değil aslında. gerçi mecidiyeköy'de sağlıklı bir kişi de intihar etti. neyse ki engelim daha yüksek değil çok şükür. sözlükte "Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal veya sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, toplumsal yaşama uyum sağlama ve günlük gereksinimlerini karşılama güçlükleri çeken (kimse)" olarak tanımlanıyor.
öyle dalga geçmeyelim ama. belki fizik tedavi alıyorsunuzdur ve yavaş yavaş yürüme egzersizleri yapıyorsunuzdur. kalıcı yürüyememe durumu olduğu gibi geçici de var.
Tekerlekli sandalyede olduğumu görüp soruyorlar
Yürüyebiliyor musun?
_hayır
Hiç mi?
~hiç
Vah yavrum vah yazık
Bazılarına şey diyorum hobi olarak bazen geceleri kimsenin görmediği yerlerde yürüyorum.
Sizide anlıyorum bilmediğiniz için meraktan soruyorsunuz ama bazen çok saçma sorular soruyorsunuz.
şartlar eskisi gibi değil diye, bir yerden bir yere kolaylıkla ulaşım sağlayabiliyorlar diye, eskiye nazaran toplumla daha iç içeler diye şikayet etmeye hakları yokmuş gibi davranılan bireydir.
siz bir eksikliği şikayet etmek istersiniz engelli bir birey olarak; karşılığında "her şeyi şikayet etmeyin" cevabını alırsınız. zira birkaç vatandaş saçma sapan şikayette bulundu diye size de şikayetinizi sunma hakkı verilmemiştir.
hizmet yapılıyor diye birkaç aksaklığı(!) göz ardı etmelisinizdir, bir şeyi de görmeyin canım! bunu bulduğunuza şükredin. neden? çünkü burası türkiye.
Bir çok çeşit engelli vardır. Bunlardan kimileri zihinsel kimileri ruhsal kimileri fiziksel vb dir. Zihinsel engelli olanlar beyinlerinden kaynaklanan bir sorundan dolayı engellidir. Ruhsal olanlar psikolojik bir soruna bağlı olanlardır. Fiziksel engelliler ise bedenlerindeki herhangi bir yerin engelinden yani islevini tam görmemesinden kaynaklıdır ve buna benzer bir sürü engel çeşidi olup engelli yerine geçmektedir.
fotoğraftaki kişinin ismi kadir , mersedes kadir. akli dengesi yerinde değil ve bütün gün üstünde dolaştığı önünde mercedes arması olan sopayı mersedes'i zannederek yaşıyor.
buraya kadar tamam. anlatmaya bayıldığım kısmı bundan sonra başlıyor.. koskoca bir şehir , kadir'in mersedes hayalini her şeyiyle sahiplenmiş durumda.. kadir trafik ışıklarında duruyor, arabasını park ediyor, diğer arabalar trafikte ona yol veriyor, ona göre parkediyor. bütün şehir o "mersedes"in farkında! kadir sopasını mercedes servisine götürüyor, ustalar bütün ciddiyetleriyle arızaları anlatıyor, bir usta sopaya teyp takıyor, diğeri aynasını, armasını yeniliyor..
sıkı durun; trafik polisleri yanlış yere park ettiğinde ya da 'çok hızlı gittiğinde' kadir'e ceza yazıyorlar, zamanı geldiğinde muayeneye gönderiyorlar! bir koca şehir, malatya, kadir'in hikayesini onunla birlikte yaşıyor.
bir 'deli'nin sopasına göre yaşayan şehirlerin, sopayla, sapanla, satırla birbirlerini kovalayan şehirlere dönüşmesini gördükçe bu hikaye çok hoş gelir insanın kulağına.. anlarsınız umarım..
kadir'in başka bir hikayesi de hayli komiktir.
kadir bir gün arabasını servise götürmüş ve sorunlarını söylemiş. usta almış arabasını ve "2 gün sonra gel" demiş. kadir 2 gün sonra gelmiş. usta arabanın daha olmadığını söylemiş. kadir ertesi gün gitmiş. usta yine olmadığını söylemiş. kadir ertesi gün yine gitmiş. usta arabanın hâlâ olmadığını söyleyince "yeter artik ya verin arabami kaç gündür yürüyerek gidiyorum eve" demiş...
bende bir tane işitme engelli oğlum var . üstelik hiperaktif . zekası normalin üstünde 14 yaşına getirene kadar şaçlarım ağardı . 6. sınıfta . ilerde iyi bir hacker olur .facesi var , twıtteri var . sözlüğe sulanıyor şifreyi vermedim .bulur korkusuna akşamları sözlüğe giremiyorum .
engellinin 5 duyusu yara almış olabilir. ama onu özgür kılan 6. duyusudur. iradeden daha güçlü, her şeyden daha güçlü sınırsız, bu duyu, yaşama arzusudur ( 6. duyu şarkısının sözleri)
Bir gözü kahverengi diğer gözü 104 lazer ameliyatı ve 10 buyuk ameliyat geçirdiği için mavi olmuş ve artık ameliyatlı olan gözü görmeyen kişidir. Küçükken bir yandan en az ayda bir kere ameliyat olup bir yandan okul arkadaşlarının taktığı "tek gözlü canavar" lakabıyla içinden, "ben de zekamla hepsinin önüne geçicem " diye avunan çocuktur. Liseye geçtiği yıllarda artık lakap takılmayan sadece acınan genç olmuştur, bundan sıkıldığı içinde artık kendi özrüyle dalga geçebilmeyi öğrenmiştir. En azından artık samimi olduklarına inandığı bir arkadaş çevresi vardır, ona acımayan. Artık ailesi akrabaları bu neşeli gencin engelini kafasına takmadığını düşünmeye başlar. Lise biter, üniversite kazanılır ve artık engelli olduğunu herkese neredeyse unutturan bu genç unutturdugu için pişmanlık duymaya başlar, çünkü ailesi bile anlayışını kaybetmiştir. Kızar, kime kızacağını bilmeden. Üniversiteye gitmekten vazgeçer, "çalışıcam" der dışından, "kimsenin parasını istemiyorum çünkü ben engelli olduğu için acınmanın acısınıda çektim kendini kandıran insanın neşesinide yaşadım" der içinden. Üniversite çıkmıştır akıldan sadece para kazanma isteği vardır. iş görüşmeleri başlar ama alınmaz hepsinin sebebi aynıdır. En sonunda sevdiği yapabileceği bir iş bulur "çizimcilik". Takı modelleri çizecek. Yani her gun birileri gelecek yanına hepsi soracak ; "sağ gözüne ne oldu". Zamanla bir yeteneği gelişir tanıştığı insanlar acaba ne kadar zamanda soracak bu alışılmış ama aşıldığı kadar da bıkılmış soruyu "şeyyy.. sağ gözüne bir şey mi oldu" , " bir şey sorcam gerçekten görmüyor mu sağ gözün mesela kapat diğerini bu kaç?". Yolda yürürken , otobüste kısacası sosyal hayatın parçası olduğu her an "acaba bu bana bakan beni beğendiği için mi bakıyor yoksa yüzümün bariz asimetrikliği mi ilgisi çekti neyse baksın kendi haline şükredene kadar baksın " ve bu genç nihayet daha yeni itiraf etmiştir kendisine gerçekleri tüm şeffaflığıyla
"Sen engellisin sağ gözün görmüyor sol gözünde de sorunlar çıkmaya başladı daha 21 yasındayken. Ve bir gün gelecek tamamen kör kalacaksın ve şu an bile seni yarım adam olarak gören ailen ve arkadaşların o gün sana bakacak diye güvenme çünkü buna ihtiyacın yok bırak acıyarak baksınlar bırak tuhaf durduğun için daha az arkadaşın olsun bırak insanların hepsi baktığı herşeyi gördüğünü seninse görmediğini sansın".
engelli bir çocuğun 'günaydın, seni özledim' diyen yüreği sağlıklı bir insanda mevcut değildir. bu yüzden lafta sağlam kafalı insanların kalplerini, küflenmiş peynire benzetiyorum...
herhangi bir yetersizlik sonucunda yapması gereken rolleri gerçekleştiremeyen birey. bu tanımı baz alacak olursak. **** birey bazı açılardan engelli iken bazı açılardan olmaya bilir. örneğin her türlü alt yapı hizmetinin sağlandığı bir şehirde markete gidip ekmek yumurta vb. alabilen, yetersizlikten etkilenmiş bir birey bu konuda engelli değildir. ama kayak yapma ya da basketbol oynama konusunda engellidir.
yani bireyi engelli yapan temel faktör sahip olduğu yetersizlik değil kendisinden beklenenlerdir. yapılması gereken en büyük şey ise bu engelleri mümkün olduğunca en aza indirmektir.
--spoiler--
Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu:
- "Para nerde?"
Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
- "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum."
Tercüman tercüme etti:
- "Neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş..."
Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı:
- "Şimdi sor bakalım, para nerede?"
Tercüman işaretle sordu:
- "Para nerede?"
Sağır dilsiz kan ter içinde işaretle yanıt verdi:
- "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda yüz bin dolar var."
Baba öfkeyle gürledi:
- "Ne dedi?" Tercüman yanıtladı:
- "Dedi ki, hala neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz sıkarmış.."
--spoiler--
Hayat tarafından harcandıkları yetmiyor gibi; Sağlığını sonsuz sanan insanların, sağlığı bozuk insanlarla arasına koyduğu sınırdır. Sağlıklı taraf Engelli, sağlıksız taraf ucubedir (!). Ataların bir sözü de vardır bu sağlıklı engellilere ithaf olabilecek: ''Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner.''
Güneşli bir Pazar, Eyüp'e gidelim, orada bir Haliç turu yapalım dedik; yiyip, içtikten sonra tuvalet aramaya koyulduk.
ilk bakılan yerler restaurant tuvaletleriydi, nafile bir çabaydı çünkü heryerde ;alaturka; diye tabir ettiğimiz o lanet tuvaletler bedensel engelli, tekerlekli sandalyeli kullanıcılarının kullanımına imkan vermemekteydi.
Cami tuvaletleri, zabıta müdürlüğü binası, benzinci...
Her yerde alaturka tuvaletler üstünüze üstünüze geliyor,
Sonunda bir umumi tuvalet bulduk üstelik engelli tuvaleti pictogramı da var, şahane...
Tuvalet alt kata konumlandırılmış, yanında bir de güzel rampası var, rampa da inişe gayet müsayit ancak paçasına işemeye meraklı halkım ve benim aramda gelişen diyaloglar hiç de öyle güzel konumlanmadı.
Ömür: Affedersiniz Engelli Tuvaleti ne tarafta acaba?
WC Görevlisi: Burası
Ömür: Nasıl yani? Burada turnike var (hani şu bilet gösterip, üç kollu metal zımbırtıların dönerek geçiş izni verdiği şey)
WC görevlisi: Eee, Evet, buradan geçmez mi?
Ömür: bippppppppppppppppp (yazar burada bip yazarak okuyucuda merak uyandırmak istemiştir; Acaba ne demiştir???)
şöyla arkamıza yaslanıp arka arkaya on defa, bilemedin yirmi defa felan tekrar etsek de anlamsızlaşmayan, her işittiğimizde de büyüyen nadir birkaç kelimeden biridir. keşke kelime olarak var olsa.
avrupa'ya ilk kez gidenler sokakta çok sayıda engelli görüp hayrete düşüyormuş. "türkiye'de bu kadar engelli yok, avrupalılar türkler kadar sağlıklı değil mi?" diye düşünüyorlarmış.
oysa gerçek çok farklı. onlarda engelliler için gereken altyapı eksiksiz olarak sunulmuş vatandaşlarına. o yüzden hiçbiri evde oturmayıp rahatlıkla sokağa çıkabiliyor. bizde ise engellileri dışarda bir çok engel bekliyor. onların dışardaki hayatını kolaylaştıracak pek az şey yapılıyor. o nedenle sokağa çıkamıyorlar ve biz bile kendi engellilerimizi göremiyoruz; yok sanıyoruz.
tüm insanların ortak adıdır. hepimiz engelliyiz. ya düşünsel ya duygusal... ama herkesin aklına gelen engellilikse esasında "işlevsel yetersizlik"tir. engellilik literatürden kalkmıştır.