öncelikle, bu öyle hemen vicdansızlık! diye eleştirilebilecek kadar kolay bir karar değil. doğru olabileceği gibi, olmayabileceği durumlar da vardır elbette. aileye, çocuğun engelinin ne olacağına ve bu durumun ne zaman anlaşıldığına göre değişir bu.
anne ve baba için, heyecanla bekledikleri çocuklarının dünyaya hayallerindeki gülücükler saçan mutlu bebekler gibi sağlıklı gelemeyeceğini bilmek, var olan evladı kaybetmek değil, gelecek planları ve içinde ikisinden de biraz barındıran bir bebeğin var olacak oluşunun heyecanından başka bir şey yokken elde henüz, tüm hayallerin iğnenin ucuna dokunan balon gibi sönmesi bu.
karar ne olursa olsun, ister aldırılsın o çocuk; farklı, zor ve muhtemelen muhtaç bir yaşama sahip olacağı için başkaları tarafından verilen bir kararla yaşama hakkı alınsın elinden, ister gelsin dünyaya. her iki durumda da anne babada çok derin izler bırakacaktır.
burada anne babanın öncelikli olarak düşünmeleri gereken şey çocuk doğduktan sonra alacakları sorumluluğun yükünden çok, bakımı zor bir çocuğa layığıyla göz kulak olup onu hak ettiği şekilde sevebilecek ve koruyabilecek kadar yetenekli ve özverili olup olamayacaklarıdır. engeli olmayan bir bebek bile çoğu insanı zorlarken kabul edilmeli ki bu herkesin kolaylıkla altından kalkabileceği bir şey değil.
sorunsuz bir çocuğu olan anne babaların görevi, çocuğa ellerinden gelen herşeyi öğretip, kendi doğrularını bulup yolunu çizebilen, kendi kendine karar alabilen ve kendi başının çaresine bakabilecek mutlu ve ahlaklı bir çocuk yetiştirmek. böyle bir durumda çocuk hayatı boyunca anne babaya muhtaç olacağı gibi, engelli insanlara ''öteki'' gözüyle bakan ve ellerinden geldiğinde savunmasızlıklarından yararlanma çabası içinde olabilecek bir toplum içine geliyor olacak.
öte yandan doğduğu takdirde, zorlanacağı, anlam veremeyeceği, acı çekeceği zamanların yanında, mutlu olacağı zamanlar da olacak. sevindiği, sevildiğini bildiği, sevdiği, yaşamaktan memnun olduğu anlar da olacak. tüm zorluklara rağmen nefes alıyor, yaşıyor olacak sonuçta.
yok. hiç zannetmiyorum ki bir anne için yavrusunun rahminden sökülüp atılması öyle kolay bir şey olsun. ve hiç sanmıyorum ki bir anne, bu çocuk engelli mi olacak? aa alın bunu alın uğraşamam diye düşünsün.
bir kadının anne olmadan önce ne kadar duyarsız bir insan olduğu önemli değildir. o hormonlar salgılanmaya başlanıp, bebek onun içinde hayat bulduğu andan itibaren, kadın annedir artık. ve sanıyorum bu, bir anne için dünyanın en zor kararıdır.
kurban bayramında hayvanları katlediyorsunuz diye bas bas bağıranlar ya da ne bileyim islam ile alakalı bir konu açıldığında cihad arzusuyla insan katlediyor diye suçlayanlar söz konusu engelli bir çocuk olunca nasıl da mantıklı (!) kararlar vermiş.
hadi biz hayvanları kestik vahşiyiz. insanları katlettik (!) .
peki bizi bunlarla suçlarken siz naptınız? engelli diye daha doğmadan ne olacağını görmeden bir insanın yaşama hakkını elinden aldınız.
allah kimsenin başına vermesin. böyle bir durumu zor ama hayatın kolay olduğunu imtihanın kolay olduğunu size söyleyen oldu mu?
çift yönlü bakılabilir bir durumdur. engelli bir insanı dünyaya getirmek duygusal bir karar, getirmemekse mantıksal bir karar olabilir.
her insan gibi onların da yaşama hakları elbetteki vardır,* fakat ona her insan kadar olağan ve tatminkar bi hayatı sunamayacağını bilmek ve hayattan tat almadan yaşamasını izlemek bir ebeveyn için çok yıkıcı olabilir. doğmamış bir bebeğin yaşadıkça fiziksel acılarının artacağını düşünmek insanı doğurmaktan caydırabilir. üstelik bu bencilce verilmiş bir karar da değildir, zira fiziksel acıyı çekecek olan çocuğu olacaktır, ebeveyn ise buna uzaktan bakıp kahrolacak fakat, çocuğunun çektiği acının şiddetini asla bilemeyecektir. duygusal davranıp "ne olursa olsun ben ona her zaman bakarım, sırtımda taşırım gerekirse" de fedakar bir annenin sarfetmesi gereken bir cümledir fakat olaya çocuğun gözlerinden bakarsa vicdanını arkasına alıp doğurmamayı tercih etmek bazen daha mantıklı olabilir...
tabi bu asla yeni yetme sümüklülerin ağzında dolaşabilecek türden bir muhabbet değildir, bahsedilen bir insan canıdır. engelliler için gerizekalı diyecek özürlülüğe sahip kişilerdir ama zaten ergen olduklarından buna da takılmaya gerek yoktur daha fill ehliyetleri bile yoktur çünkü...
2li ya da 3lü test sonrasında yüksek çıkan down sendromu olasılığı sonrasında aileden amniyosentez isterler. test sonrasında netice bebeciğin donw sendormu olduğudur ve aile düşünmeden kürtaj kararı alır. canı o aile vermemiştir ama ölüm kararını aile verir. ilginçtir artık çevremizde doğuştan özürlü çocuk yok ve arkasındaki gerçek çok acı.
elbette olayın bir çok tarafı mevcut. bu ailenin vereceği bir karar ve içine düşmeden ahkam kesmek kolay.
ancak şu durum var ki; özürlü yahut engelli ne ise artık sizler ne diyorsanız, bur çocuk sanki hayatı boyunca hep acı çekecek ve hayattan hiç bir zevk almayacakmış gibi düşünmeniz yanlış. ben özürlüyüm ve bir çok arkadaşım da aynı durumda, ama gayet mutlu insanlarız ve öyle hayatımızın her anında acı falan çekmiyoruz..
elbette kolay değil ancak özürlü ve engelli birisine ''acı cekecegine yaşamasın yeaa'' demek yanlış..
doğru bir hareket olabilir.çocuğa yazıktır hayatı boyunca acı ve çile çekeceğine hiç doğmasın bu hayata daha iyi.Ortada bi günah varsa bunu bu işi yapanlar üstlensin.
düşünüldüğü zaman hem çocuk için hem de ailesi için yararlı olur kürtaj. aile yıllarca engelli çocuklarına bakacak, bir çok zahmete katlanacak ve onun acısını içinde hissedecek ve çocukta yaşadığı her günü ızdırap ve acı içerisinde geçirecek ve ailesi öldüğü zamanda tamamen ortada kalacak ve kimsesi olmayacak belki de bir köşe de ölmesi beklenecek. tüm bunlar göz önüne alındığı zaman engelli bir çocuk dünyaya getirmek boşuna bir inat ve ızdıraptır.
aldırma gönül aldırma. sana yapılan bu zalimliğin elbet birgün hesabı sorulacak. bu dünyada olmasa da, bu işin öbür dünyası var. yaşamaya hakkın yok mu senin bu dünyada. şu küçücük bedenin fazla mı geldi ahlaksız annene.
son tahlilde ruhunu şeytana satmış kevaşe bir annenin eylemidir. evet. kevaşe. dilimi tutuyorum ve daha fazla terbiyemi bozmak istemiyorum. bugün otobüste kulak misafiri oldum. bu ruhsuz yaratıkların nereye gittiğini aklım almıyor, en müsait bir yerde ininiz lütfen. hemen arkamda ergen modunda, tahminice 17-18 yaşlarında iki genç kız oturuyordu. istemsiz bir şekilde konuşmalarına şahit oldum. konu nasıl geldi ise kızlardan biri yengesinin engelli bir çocuğunun olacağını söyledi. o tabi engelli demedi, özürlü dedi. "üzürlü" dedi tam telafuzuyla. bunun üzerine yanındaki kızın; "ne yaniii dünyaaa ya mı getirıcaklaa, hem de özüüürlüü" diye bir tepkide bulunması, şok etti beni. tam anlamı ile titredim o an. o nasıl bir söyleyiş şekli. resmen çocuğu ve ailesini embesil yerine koydu. her şeyin bir üsturubu var. çocuğu hayata getirirsin getirmezsin. sana göre yanlıştır doğrudur ama vicdansız olmaya kimsenin hakkı yok. beynimden vurulmuşa döner iken, konuşmanın devamı şu şekilde geldi;
-evaat kızıım öküüüz mü nedirler,kafa basmıyor bunlarda.
-bıraq yaee ne şayleri varsa görsünleea.
-hı hı, deymez pu gerizekaalıları anlamıyo salak şeylar,
-eveett bi aileye bi gerizekaalı yetaar, falza bilene,
-evat, oksijan israfıı.
-ya ben çocuk sahibi olmicam zaten. belki 35 inden sonra.
-ben de prensiben olrak karşıyım çocuk sahibi olmayaa
-....bıdı bıdı sonrası bi ton zırvaa...
yok çocuk sahibi olmayacakmış da, yok gerizekalı bir çocuğu dünyaya getirmenin ne anlamı varmıştı da, boşuboşuna yer kaplıyormuş. hem kim bakacak mış anne babası öldükten sonra. adam smith bile bu kadar yavşaklaşmamıştı. sonrasında 17 inç cep telofunu çaldı kızın. tamam öptüm geliyoruz burgera. deyip kapadı. takiseme vardığmda indim. bakırköyden bir daha otobüse binersem lanet olsun bana.
onlar başka başka alışmadığım şekilde, konuştu konuştu... ben sustum. kulaklarımı aldırmak geldi o an içimden. toplum nereye gidiyor diye sorucak değilim. bu kadar duygusuz yaratıklar olabilir mi. nasıl anne olacak bunlar. yazık valla elimden tek gelen şey üzülmek ve acımak.