elbette olayın bir çok tarafı mevcut. bu ailenin vereceği bir karar ve içine düşmeden ahkam kesmek kolay.
ancak şu durum var ki; özürlü yahut engelli ne ise artık sizler ne diyorsanız, bur çocuk sanki hayatı boyunca hep acı çekecek ve hayattan hiç bir zevk almayacakmış gibi düşünmeniz yanlış. ben özürlüyüm ve bir çok arkadaşım da aynı durumda, ama gayet mutlu insanlarız ve öyle hayatımızın her anında acı falan çekmiyoruz..
elbette kolay değil ancak özürlü ve engelli birisine ''acı cekecegine yaşamasın yeaa'' demek yanlış..
aldırma gönül aldırma. sana yapılan bu zalimliğin elbet birgün hesabı sorulacak. bu dünyada olmasa da, bu işin öbür dünyası var. yaşamaya hakkın yok mu senin bu dünyada. şu küçücük bedenin fazla mı geldi ahlaksız annene.
son tahlilde ruhunu şeytana satmış kevaşe bir annenin eylemidir. evet. kevaşe. dilimi tutuyorum ve daha fazla terbiyemi bozmak istemiyorum. bugün otobüste kulak misafiri oldum. bu ruhsuz yaratıkların nereye gittiğini aklım almıyor, en müsait bir yerde ininiz lütfen. hemen arkamda ergen modunda, tahminice 17-18 yaşlarında iki genç kız oturuyordu. istemsiz bir şekilde konuşmalarına şahit oldum. konu nasıl geldi ise kızlardan biri yengesinin engelli bir çocuğunun olacağını söyledi. o tabi engelli demedi, özürlü dedi. "üzürlü" dedi tam telafuzuyla. bunun üzerine yanındaki kızın; "ne yaniii dünyaaa ya mı getirıcaklaa, hem de özüüürlüü" diye bir tepkide bulunması, şok etti beni. tam anlamı ile titredim o an. o nasıl bir söyleyiş şekli. resmen çocuğu ve ailesini embesil yerine koydu. her şeyin bir üsturubu var. çocuğu hayata getirirsin getirmezsin. sana göre yanlıştır doğrudur ama vicdansız olmaya kimsenin hakkı yok. beynimden vurulmuşa döner iken, konuşmanın devamı şu şekilde geldi;
-evaat kızıım öküüüz mü nedirler,kafa basmıyor bunlarda.
-bıraq yaee ne şayleri varsa görsünleea.
-hı hı, deymez pu gerizekaalıları anlamıyo salak şeylar,
-eveett bi aileye bi gerizekaalı yetaar, falza bilene,
-evat, oksijan israfıı.
-ya ben çocuk sahibi olmicam zaten. belki 35 inden sonra.
-ben de prensiben olrak karşıyım çocuk sahibi olmayaa
-....bıdı bıdı sonrası bi ton zırvaa...
yok çocuk sahibi olmayacakmış da, yok gerizekalı bir çocuğu dünyaya getirmenin ne anlamı varmıştı da, boşuboşuna yer kaplıyormuş. hem kim bakacak mış anne babası öldükten sonra. adam smith bile bu kadar yavşaklaşmamıştı. sonrasında 17 inç cep telofunu çaldı kızın. tamam öptüm geliyoruz burgera. deyip kapadı. takiseme vardığmda indim. bakırköyden bir daha otobüse binersem lanet olsun bana.
onlar başka başka alışmadığım şekilde, konuştu konuştu... ben sustum. kulaklarımı aldırmak geldi o an içimden. toplum nereye gidiyor diye sorucak değilim. bu kadar duygusuz yaratıklar olabilir mi. nasıl anne olacak bunlar. yazık valla elimden tek gelen şey üzülmek ve acımak.
bu durumu yadırgayanların ; doğumdan önce sakat doğma riskinin bilinmesine karşın doğurulan , her hafta onlarca iğne olmak zorunda kalan , vücut gelişiminde problemler olduğu için sürekli neşterle iç içe olan , hayatta ızdıraptan fazlasını bulamayacak olan ve 7 ay ömür biçilmiş bir çocukla * bir hafta zaman geçirmelerini dilerim .
etrafınızda böyle bir yavrucak olmadığı için siz hayat adına çok iyi atıp tutarsınız canım yobazlarım . şimdi eksileyebilirsiniz .
düşünüldüğü zaman hem çocuk için hem de ailesi için yararlı olur kürtaj. aile yıllarca engelli çocuklarına bakacak, bir çok zahmete katlanacak ve onun acısını içinde hissedecek ve çocukta yaşadığı her günü ızdırap ve acı içerisinde geçirecek ve ailesi öldüğü zamanda tamamen ortada kalacak ve kimsesi olmayacak belki de bir köşe de ölmesi beklenecek. tüm bunlar göz önüne alındığı zaman engelli bir çocuk dünyaya getirmek boşuna bir inat ve ızdıraptır.
doğru bir hareket olabilir.çocuğa yazıktır hayatı boyunca acı ve çile çekeceğine hiç doğmasın bu hayata daha iyi.Ortada bi günah varsa bunu bu işi yapanlar üstlensin.
çift yönlü bakılabilir bir durumdur. engelli bir insanı dünyaya getirmek duygusal bir karar, getirmemekse mantıksal bir karar olabilir.
her insan gibi onların da yaşama hakları elbetteki vardır,* fakat ona her insan kadar olağan ve tatminkar bi hayatı sunamayacağını bilmek ve hayattan tat almadan yaşamasını izlemek bir ebeveyn için çok yıkıcı olabilir. doğmamış bir bebeğin yaşadıkça fiziksel acılarının artacağını düşünmek insanı doğurmaktan caydırabilir. üstelik bu bencilce verilmiş bir karar da değildir, zira fiziksel acıyı çekecek olan çocuğu olacaktır, ebeveyn ise buna uzaktan bakıp kahrolacak fakat, çocuğunun çektiği acının şiddetini asla bilemeyecektir. duygusal davranıp "ne olursa olsun ben ona her zaman bakarım, sırtımda taşırım gerekirse" de fedakar bir annenin sarfetmesi gereken bir cümledir fakat olaya çocuğun gözlerinden bakarsa vicdanını arkasına alıp doğurmamayı tercih etmek bazen daha mantıklı olabilir...
tabi bu asla yeni yetme sümüklülerin ağzında dolaşabilecek türden bir muhabbet değildir, bahsedilen bir insan canıdır. engelliler için gerizekalı diyecek özürlülüğe sahip kişilerdir ama zaten ergen olduklarından buna da takılmaya gerek yoktur daha fill ehliyetleri bile yoktur çünkü...
kurban bayramında hayvanları katlediyorsunuz diye bas bas bağıranlar ya da ne bileyim islam ile alakalı bir konu açıldığında cihad arzusuyla insan katlediyor diye suçlayanlar söz konusu engelli bir çocuk olunca nasıl da mantıklı (!) kararlar vermiş.
hadi biz hayvanları kestik vahşiyiz. insanları katlettik (!) .
peki bizi bunlarla suçlarken siz naptınız? engelli diye daha doğmadan ne olacağını görmeden bir insanın yaşama hakkını elinden aldınız.
allah kimsenin başına vermesin. böyle bir durumu zor ama hayatın kolay olduğunu imtihanın kolay olduğunu size söyleyen oldu mu?
*hakkında epey bir şey söylenmiş olan konu. kimisi yerden yere vurmuş, kimisi kınamış, kimisi övünmüş vesaire vesaire işte. birisi de çıkıp olayın aslını astarını araştırıp da konuşmamış. efenim bizler mesleğimiz gereği çocukların gelişimlerini takip eden diğer yandan da onların ve ebeveynlerinin eğitimleriyle ilgilinen kişileriz. hal böyle olunca doğum kontrol yöntemlerinden tutun da çocuğu döllenmenin olduğu ilk dakikalardan itibaren alıp ergenliğin son aşamasına (21 yaş) getiriyoruz. başı boş bırakmıyoruz merak etmeyin.
"
amniyosentez diye bir usül var bilir misiniz bilmiyorum. "gebeliğin ilk aylarında annenin onay vermesiyle birlikte amniyon sıvısından bir miktar şırınga ile çekme. sonrasında bu sıvıyı inceleyip bebekte zeka geriliği, herhangi bir kromozom bozukluğu var mıdır, yok mudur anlayabilme ve anneye geri dönüt verebilme." işlemlerinden oluşur. anne eğer engelli bir bebek dünyaya getirmeyi istiyorsa eğer yoluna devam eder ama yok ben bu bebeği istemiyorum diyorsa eğer gebelik sonlandırılır. zaten bir sonraki gebelikte de engelli bebek dünyaya getirme riski yüksektir.
şimdi, bu bilgiler ışığında şunları söyleyebilirim. etiği, vicdanı, merhameti bir kenara bırakın ve mantıklı düşünün lütfen. bir anne düşünün bebeğinin olmasını çok istiyor ve hali vakti yerinde. onu her türlü kabul etmeye hazır (ki hiçbir anne buna hazır değildir. inkar etme dönemini yaşar her biri). bebeğinin engelli doğacağını öğrendiği vakit yıkılıyor ama bir süre sonra bu bebeği dünyaya getireceği konusunda kararını veriyor. doğum yapıyor ve bu farklı yavruya adıyor kendisini. eşi ve ailesi de anlayışlı, eğitim seviyesi yüksek, parası pulu var dediğim gibi.
diğer yandan şu tabloya bakın bir de; her gün yüzlerce hastam geliyor böyle. kadın küçük bir köyde yaşıyor. ayağına giydiği çarık paçaraya dönmüş. konuştuğun dilden anlamıyor. doğum nedir, korunma teknikleri nelerdir, çocuk nedir? çocuk neden dünyaya getirilir?...her şeyden bihaber. etrafındaki her şey bir hayal. devlet hastanesine getirilmek onun için bir lüks. altı çocuklu bir kadın bu. çocuklarındna ikisi de engelli, altıncısından da şüphe duymuş doktorlar bana yönlendirmişler. evet, sonuç yine engelli. kocan senin neyin? amcamın oğlu. kaç yaşında evlendin? 15. kaç düşük yaptın? dört. peki sonuç bu, bu çocuğu doğurmak istiyor musun? ben istemiyorum ama beyim olsun diyor. allah verir onun da rızkını diyor. neyle geçiniyorsunuz peki? iki ineğimiz var süt, yumurta satıyoruz. ırgatlık yapıyoruz tarlada. ya çocukların okuyorlar mı? hayır hiçbiri okumuyor, büyük kız 12 yaşındayken verdik ablamın oğluna. sevmişler birbirlerini. diğerleri küçük daha. hasta olanları evden çıkarmıyorum bile...
siz olsanız ne yapardınız? bu kadın parmağını basıp onayladı gebeliğini sonlandırmamız için. haklı mıydı? evet sonuna kadar haklıydı. onu yeniden gebe kalmaması için uyardık. teknikleri anlattık. eğitim seminerleri verdik onun gibi olanlara. bir can ya bu? bakamayacaksan eğer, onun hayatını mahvetmeye hakkın yok senin. bir cahillik edip gebe kalmışsın ama bunun günahını ona yüklemeye hakkın yok. şehirlerde onunla bununla yatıp kalkan her ay kürtaj masasına yatıp da keyfine göre çocuk aldıran kadınlardan daha temizler. daha paklar. merhametinize tüküreyim sizin. sizler ki sağlıklı bir insanın en ufak kusuruyla dalga geçip alay konusu eden kıçı havada olan ahlaksız insanlarsınız. tuvalette sıçtığınız kendi bokunuzdan tiksinen iğrenç ötesi insanlarsınız. en ufak bir şey için birbirinizin kalbini kıran insanlarsınız. bir engelli çocuğa sahip olmak nedir, onunla ilgilenmek, ona yepyeni bir hayat kurmak nedir bilemezsiniz anladınız mı? o yüzden sakın öyle merhametten felan bahsetmeyin bana. kalbiniz acımasızlıktan taş kesilmiş sizin. kürdün yağı çok olunca çüküne daşşağına sürermiş derler, sizler de öyle bol şatafatlı hayatlar içinde can çekişiyorsunuz. nerden bilebilirsiniz ki engelli çocuğa sahip bir annenin bir babanın iç dünyalarını?
elbetteki bilemezsiniz. o yüzden boş konuşmayın. herkes kendi tercihini yapmak konusunda serbest. o çocuğu dünyaya getirip getirmeme konusu da ona kalmış. susun artık!
dini boyutu bu işi yapan aileyi bağlar.diğerlerine de afedersiniz yarrak yemek düşer efendim.burdan insanlık, merhamet bilmem ne diye zırvalayanlar o çocuk 30 yaşına geldiğinde altındaki bezi temizlemicekler.ömründe bi kere bile kucağına bebek almamış insanlar burda ahkam kesiyorlar. klavye delikanlılığı böyle bişey demek ki.