kimse, kimseyi boşuna kandırmasın. burası günah çıkartma, sadaka verme yeri değil. kaporta çok mühim bir şeymiş. en azından açık sözlü olanlar bunu dile getirebiliyor.
gözlerimin gördüğü ışık kadar parlak bedeninin dışa açılamayan kapısına bir engel koyan tanrı'ya inat, dudaklarından aldığım zevkin kirli gözlerle kirletilemeyecek olmasının en nadide anını unutamadığımı bir kez daha bana hatırlatan ve şu an uludağ sözlükte başlığı sol frame i süsleyen ve içinde anlatılamaz duygular barından garip bir aşktır.
eğer gerçekten aşıksanız dünyadaki en güzel aşka sahipsiniz demektir. öyle ki, bu aşk için büyük fedakarlıklar gösterirsiniz. herkes normal olduğunu, ekstra bir durum olmadığını söylüyor. insanların başlarına gelmeden konuşmaları çok rahattır. kimse hiç bir şeyi yaşamadan bilemez, ben de dahil. ama şunu biliyorum ki engelli arkadaşlarım var ve onlarla arkadaşlık etmek bile bir çok fedakarlığa, paylaşıma dayanıyor. tabi ki bunlar karşılıklı. ama şu da var ki sahip olduğum en kıymetli arkadaşlarımdan biri de engelli olan, ki bence engelli değil, arkadaşımdır. arkadaşlık bile böyleyse aşk nasıldır bilemiyorum.
normal bir durumdur. engelli de olsa bir insana aşık olabilmek kadar doğal bir şey olamaz. yani onun sevgiyle ilgili, aşkla ilgili bir yoksunluğu yoksa, o da bir engeli bulunmayan bir insan gibi sevebilir, sevilebilir. engeli, onun aşık olmasını, aşık olunmasını engellemez ve ortadan kaldırmaz.
onun da bir insan olduğu ve diğer insanların kalpleriyle yapabildiklerini düşünecek olursak, zaten yukarıdaki birkaç satırlık yazıyı özetlemiş oluruz.
aşk iki kişi arasında sevgiye dayanan bir olgudur.bu sevgili ya da başka bir anlam içermeyedebilir. ben aşığım arkadaş. evet aşığım...hem de allah'ına kadar aşığım.kardeşime aşığım. ona hayatı öğretmeye, hissetmediklerini hissettirmeye aşığım. onu dünyevi olarak en sevdiğimden daha çok seviyorum. elini tutttuğum anda gözlerime bakıyor. istiyor benden bir şeyler ama söyleyemiyor. işaret ettiği her şeyi alıyorum.*
onun yaşındaki insanlar lise 2 ye gidiyor. ama o rehabilitasyon merkezine. engel yok ama aramızda. ben onu anlıyorum o da beni. seviyoruz çünkü birbirimizi. aşığım ben aşığım... hemde bir liseli yaşındaki insana aşığım.''bir umuttur yaşamak'' engel değildir.
hayati gibi olan herkese tüm engelli kardeşlerime acil şifalar diliyorum.
aşık olunan kişinin aşık olmakta bir engeli yoksa yadırganmayacak durumdur. eğer bir insana engelli olduğu için aşık olduğunu kendine bile itiraf edemiyorsa insan, bilmelidir ki kendisi görünmeyen ve aşılamayacak hatta utanılacak bir engele sahiptir.
insanlar birlikteliklerine başlarken sevgilisinin küçücük bir kaza yaparak organlarından birini kaybetmesini göze alamayacak kadar acizler anlaşılan...
Herşey insanlar için, yarın hangimizin ne şartlarla güne başlayacağı meçhulken, burada engelli bir insana aşık olunabilir mi diye tartışıyoruz.
aşk denilen şey bu kadar basit bir kavram değildir. aşkımın kolunu, bacağını, gözlerini, dilini, kulağını vs vs kaybetmesi ya da ta başından olmaması gerçekten önemli değil. zordur bu şekilde yaşamak bu su götürmez bir gerçektir ama ben aşkımın kolunu bacağını sevmiyorum.
aşk kutsaldır, beyin ve kalp organlarının olması yeterlidir.
'aşk, sözün ve mantıklı düşüncenin bittiği yerdedir. insanın içerisinde yaşayan çocuğu ortaya çıkarır ve o kişinin çocukluğunda annesine karşı duyduğu hislere yakın hisler yaşatır' diyor, dr.erich fromm. bu savdan hareketle, aşık olan insanın bir engel tanıması zaten mümkün değildir.
ancak, bu aşk değilde ilgi ise... hele ki, içinde ciddi miktarda şefkat barındıran; sizin için zor günler başlıyor demektir.
- en ufak bir ilgi eksikliği dahi 'artık! onu eskisi kadar sevmiyorsunuz' şeklinde algılanır.
- kadınlara ilginiz, samimiyetiniz, karşılıklı esprilerle gülüşmeniz, hatta bakmanız, onlarla konuşmanız dahi yüzünü düşürmesine sebep olabilir.
- onun yüzünün düşmesi demek, anne ve babasının yüzlerinin de düşmesi anlamına geleceğinden bu durum, anında üç farklı yüzde aynı tip soğuk ifade ile karşılaşmanıza neden olur. hatta kardeşleri de varsa bu, bütün aile efradına ayrı ayrı dert anlatma ve gönüllerini hoş tutma anlamına gelecektir.
- size layık bir eş olamadığı düşüncesi, onu adeta yeyip-bitirir. bu, doğal olarak psikolojisine yansır ve hangi saatte gerçekleşeceği ve ne uzunlukta olacağı kestirilemeyen psikolojik rahatlama seanslarını zorunlu kılar.