Verirsin istatistik kurumuna emir, o da binbir türlü alevere dalevereyle hesap kiTap yöntemlerini değiştirir. Olur size düşük enflasyon. Bu da iktiDarın en büyük yardimcisidir çünkü Memura işçiye asgari ücrete hep bu göstergeye bakarak zam yapar.
SeN enflasyonu düşük çıkartırsan millete zammı da gıdım gıdım yaparsın.
Zaten de kişi başı milli gelir 10 bin dolar falan değil mi? Açlıktan ölen bebekler nereli peki?
enflasyonun nerde seyrettiği önemli değildir. iki veri ekonominin temelidir. birincisi alım gücü, ikincisi cari açık. enflasyon yüzde 90 larda seyrederken cari açık 6 milyar dolarken, yüzde 7 de seyrederken 60 milyar dolar olması yakında göte giren şemsiyenin açılmayacağı anlamına gelmektedir.
enflasyon hesaplamaları her ay en az zamlanan ürünlere göre "ayar"lanan türkiye'dir.
ekleme: konuyu anlamamakta ısrar edenler için salağa anlatır gibi anlatayım; tefe niye gitti de üfe çıktı? die neden tüik adını aldı?
son 9 yılda bu kurumu ilgilendiren yasa ve yönetmeliklerde kaç değişiklik oldu?
enflasyon hesaplamaları her ay en çok zam alan ürünlere göre "ayar"lansa bile kimseye yaranamayacak olan türkiye' dir. enflasyon 3 haneli rakamlardayken aynı kurum hesaplamıyormuydu bunu? o zamanlarda aslında 4 haneli rakamlardaydı gerçek enflasyon, ama hükümet 3 haneliymiş gibi gösteriyordu.
memura, işçiye, asgari ücretliye maaş artışı yapmamak için uydurulan kuyruklu yalandır.
ispatını çok rahat günlük hayatınızda yapabilirsiniz.
domates, patates, pamuklu giyecekler vs dün kaç paraydı, bugün kaç para.
gerçekçi bir yaklaşımla enflasyon yüzde 6 değil ancak yüzde 60 olabilir.
Dünyanın en pahalı benzinini kullanan, elektrik, doğalgaz, su fiyatlarında dünyada ilk üçe giren, en pahalı eti yiyen Türkiye'de, hükumetin cahil ve saf insanları nasıl kandırdığının göstergesidir.
geçen akşam, evde pijama katıyla otururken, birden elektronik mağazasına gitme isteği pörtledi içimde. bu duyguma engel olamayıncada şemsiyemi alarak düştüm yollara. neyse, biraz yürüdükten sonra mağazadan içeri girip sarf malzeme reyonunu buldum ve birkaç boş cd, vcd, dvd aldım. beş bilemdin on dakika kadar lcd ve led tv'lere bakınıp "vay amnkym, canlı gibi lan bu" dedikten sonra kasaya geldim. aldığım ürünleri kasaya verip, tutara yakın bir parayıda tezgahtaki görevli arkadaşa uzattım. o da; sinsi bir gülüşle; "kusura bakmayın bozuk paramız yok bunun yerine size pinpon topu veriyorum" diyerek 12li seti elime tutuşturdu. daha "nasıl olur, bi'dakka ya" demeye kalmadan eleman "sıradaki" diye çemkirerek bana yol verdi. tamam, epilasyon cihazı kullanıyor olmamdan dolayı pasparlak bir çocuk olabilirim ve hatta gözlerimdekinin lens olduğunuda anlamış olabilirsin ama bu davranış hiç şık olmadı, s'öylim sana tezgahtar çocuk bilesin.
özgüvenim tahribata uğramış bir şekilde mağazadan çıktım ve evin yolunu tuttum. bu sırada kabaran öfkemi dindirmek için mp3 çalarımı açtım ve bir jethro tull parçası seçtim. o flüt sesini duyar duymaz ne öfke kaldı ve ne başka birşey, pamuk helva kıvamına geldim resmen.
biraz yürüdükten sonra bizim mahalledeki ganyan bayinin önüne geldim. " bi'kupon yapim bari" diyerek daldım içeri. o da ne; kapıda, beni tayyör giymiş bir bayan karşıladı ve kolanya tutarak "hoşgeldiniz" seramonisinde bulundu. daha "n'oluyo lan, nereye geldim ben" diyemeden başka bir bayan cips ikram etti. o kadar hizmet kalitesi yüksek bir ganyan bayii ki yağlanan parmaklarımızı yalamayalım diye yanında mendil de verdiler. "lan biz at yarışı için geldik sikmeseler bari" korkusuyla kuponu yapıp hemen kapıya doğru yöneldim. tam bu sırada içeri girmeye çalışan birisi de koluma çarpıp telefonumu yere düşürmesin mi. ben tam "yavaş lan ayı" diyecekken "kusura bakmayın beyefendi lütfen, yarın gelin ve benden alın telefonunuzu" diyerek sahibi olduğu telefon onarımı şirketinin kartını ve bununla birlikte 100'lük telefon kartını elime tutuşturdu. ganyan bayii değil rotary klubü sanki amnkym. "peki" diyerek ayrıldım mekandan.
hafif yağmur bastırınca yürüme tempomu biraz arttırdım. tam bu sırada üst katlardaki dairelerin birinden top top sarılmış bir bebek bezi önüme düştü. "höstt lan deveeeee" şeklinde hönkürerek yukarı doğru baktığımda iki metrelik bir insan azmanıyla karşılaştım. "pardon kardeş, çöp kovasına atacaktım" diyeceğini zannederken, "bekle lan orada, yediricem onu sana, pezemenk" diye kükredi eleman. "veteriner ücretini vereyimde kuduz aşını ol lan ibne" diye bağırdım ve topuklarımı götüme çarpa çarpa uzaklaştım oradan. "keşke yanıma bıçak alsaydım" sesleri topuk seslerime karışırken çıkmaz sokağa girdiğimi fark ettim ve bu yüzden dikenli tel üstüvane ile çevrilmiş bir duvar üzerinden atlamam gerekti. "keşke şöförlük kursuna gidip bi'ehliyet alsaydımda bunlar başıma gelmeseydi" serzenişleriyle eve doğru yürümeye devam ettim. ama aklımda sürekli o azman kılıklı adamı alt etme planları kuruyordum. "alıcan dinamiti sokucan götüne ateşlicen fitili, bak bakalım kim kime neyi yediriyor o zaman" şeklinde yersiz ve zamansız kahramanlık söylemleriyle evime ulaştım.
elektrikli ev aletlerinden en çok sevdiğim olan, kahve makinesine kahvemi doldurup hazırladıktan sonra çalışma masasına oturdum ve bilgisayarı açtım. "hac ücreti bizden" temalı reklamı geçip google earth'den insan azmanı olan kişinin nerede oturduğuna dair krokiyi yazıcıdan çıkardım ve hergün göreceğim biryere astım, üzerinede sağlık sigortan sıfırlanana kadar buradan geçme" yazdım. bilgisayarı kapatıp yatağıma doğru ilerlerken harika bir enflasyonist olmamla gurur duydum.
tek suçlusunun benim gibi hayat yaşayanların sebep olduğu durum.
neden en pahallı doğalgaz, benzin, meyve sebze hala bizde anlamış değilim. e madem 70 den 6 ya düştü neden hala asgari ücretle yaşayan 1 birey ev kirası, telefon,elektrik,doğalgaz,su faturalarını ödedikten sonra aç kalıyor diyeceğim ama bunlarıda ödeyemeden aç kalıyor.
yalandan başka bir şey değildir. günlük temel kullanılan maddeler baz alındığında ensflasyon %30'lar seviyesindedir.
ekmek, süt, peynir, et, doğalgaz, su, elektrik, akaryakıt fiyatlarını bir karşılaştır bakalım geçen seneyle durum ne sen de görürsün.
enflasyon sepetine pinpon topu, soba borusu, gazyağı fitili koyarsan tabi ki %6 çıkar. çünkü bunlar artık satılmayan ve ihtiyaç duyulmayan ürünlerdir.
çoğu ülkede görülen olaydır. ülkelerin enflasyonu düşürücü politikalar uygulaması sonucunda bunun bir trend haline gelmesi ve bizim ülkemizde de düşük değerlere inmesi durumudur. türkiye bu zaman aralığında sadece dünya trendini takip etmiştir, ekstra birşeyler yapmamıştır.
türkiye´de benzin fiyatlarının almanya´dan, fransa´dan, ispanya´dan, abd´den falan kat be kat yüksek olduğunu gözönüne alırsak pek de doğru olmadığını göreceğimiz bir durumdur.