dün akşam aldığım bir ürünü, bugün kontrol ettiğimde fiyatının arttığını görüyorum. bir kaç kez başıma gelse tamam diyeceğim ama istisnasız her gün her şeye zam geliyor.
bu kadar zamma akapeliler bile bir yere kadar dayanır. bir yerde patlar. patlama ne kadar geç olursa, etkisi de o kadar büyük olacaktır.
hem dövizin fırlaması hem asgari ücret zammı sonrasında çok kısa zamanda aklınıza gelecek her şeye öyle bir zam gelecek ki bu günlerin iyi olduğunu konuşacağız.
uçurumdan aşağıya doğru serbest düşüşteyiz.
devletler eli ile yapılan hırsızlığın, finansal kibarlığa büründürülmüş, tanımıdır.
hırsızlıktır yani...
neyi kim çalıyor peki diye soracaksanız, orası karışık...
nasıl yani, kap kaç gibi bişi mi? benim çantamı cüzdanımı kimse çalmadı?
yok bunda kapıp kaçmak yok...
aksine eklemek var...
evet, cüzdana ek para koyuyorlar...
olan olmayan, herkesinkine koyuyorlar eş zamanlı, o işte sıkıntı oluyor..
nasıl deme işte...
ekonomi bilimi, biraz karışık...
iyi de benim devlet parasal sıkılaşıyor, yine var...
biraz karışık dedim ya...
tutup rezerv paranın sahibi para basar....
işte o da yapar sen de enflasyon...
kuraklık yapar...
sel yapar..
orman yangını yapar...
küresel ısınma yapar...
kader de yapabilir yani...
hatta sevişerek bile kontrolden çıkarabilirsin... nüfus artıp, azalıyor....
e ne yapalım varlık mı alalım yani?
yok, yapma öyle...
ekonomiyi sıcak tutar, enflasyonu tetiklersin...
ne yapabilirim deme.
ekonomi biraz karışık bir bilim dalı dedim ya sana...
böyle ortamlarda, neyi alıp satman gerektiği çok sık değişir...
çok dengeli bir finansal portföy dağılımı yönetmen gerekir.
eee ben ne yapıcam bu durumda?
işte, sen ne yaparsan yap, sistem paranı yakmaya kurgulanmış...
işte devlet sana faiz verecek, bu enflasyonla kafa kafaya oranda olacak...
eee o zaman senin o yapamadığın dengeli finansal yönetimi, senin merkez bankan, devletin senin adına yapacak...
eee o da haram dinimizde...
eee doğru kural, buna razı olma, finansal yetkinliğini artır, ticaret yap, onun üstüne çık işte ne güzel...
dinin seni katma değer yaratmaya yöneltiyor...
ben beceremiyorum, çalışmıyor kafam o kadar...
sabahtan akşama it gibi çalışıyorum, akşama gelip ancak uyuyorum ben...
işte o senin faiz için verdiğin parayı, başkası faizi ödemeye razı olup alıyor, ondan katma değer yaratabiliyor...
onun da işi o.
ne diyorsun yani...
işte karışık dedim ya...
öyle veya böyle, ortada bir enflasyon varsa, bir kuytuda sıkıştırıp alırlar paranı.
dolar alırsın, gitmez... satarsın katlar...
borsaya girersin düşer... çıkarsın yükselir...
faizler yükseltilirken tahvil alırsın... o çoktan fiyatlanmıştır düşer...
altın alırsın, faizler artmaya başlar terste kalırsın...
ev, araba, varlık alırsın... tam sen alırsın piyasa sıkılaşır aldığının altına düşer...
param yok derdim yok...
yok işte en acı reçete sana yazılır...
zaten yoktu sende, ucu ucuna geçiniyordun...
şimdi sende daha çok var ama her şeyden daha az alabilirsin...
ne yapalım?
polise gidelim. madem hırsızlık var, şikayette bulunalım..
yok, yok sen hiç bişey anlamamışsın...
filan parti 15bin verecem dedi maaşa... o iyiymiş bak..
farketmez, mevcut sana 30bin verir..
çok istersen 100bin verir...
alacağın yumurta sayısı artmaz sonunda...
heee sen zamlardan bahsediyorsun....
amaaan geçmiştede oldu be o...
geçer gider...
şu senin kafan var ya, ver de birkaç gün takılayım be abi.
enflasyon 50 yılın en düşük seviyesinde olduğunda hazine ve maliye bakanlığı görevini berat albayrak sürdürmekteydi. o zamanlarda kur saldırıları olmasına rağmen başarılı politikaları neticesinde hem enflasyon hem de kur düşük kaldı.
enflasyon ilticası kavramı dünya literatürene girdi...
dünyada savaş kavramı ve insanlara etkileri düşünüldüğünde, anlaşılır ortak noktalar görülüyor aslında...
insanlar barınmasız, aç, soğukta, hasta kalır...
tüm savaşların savunan taraf için onursal bir tarafı bulunur...
dünyanın en onursuz ve adaletsiz savaşıdır enflasyon...
sömürülen halkların, onursal savaşıdır...
bir anne ve babanın, aç ve soğukta kalan evlatlarına karşı duruşu konvensiyonel savaşta yaradır...
bir anne ve babanın, aç ve soğukta kalan evlatlarına karşı, saraylar ve özel uçaklar şatafatında ki bir ülkede, kanayan yaradır...
ben açken başkomutan savaşta ise onursal bir tarafı olur...
ben açken başkomuntan sarayda ejder meyvesi yer, altın varaklı masalarda oturur, özel uçaklarıyla gezer ise bunun onursal hiçbir tarafı yoktur...
öğrencisinin yarısının beslenme çantasının olmadığı, aç olduğu okullarda öğretmen olmak...
memleketin tüm yetişkinleri açlıktan kırılsa, umrumda olmaz... korkaklık ve tembelliklerinin bedelidir derim.. yaptıkları ve yapmadıklarının bedelidir...
hiçbir çocuk ne ekonomik ne konvensiyonel savaşta aç, susuz, soğukta barınmasız kalmayı hak etmedi..
koca koca adamlar, kadınlar ne halt yerseniz yiyin ama çocukları artık bu işin dışında tutun...