en salağa anlatır gibi anlatırsam muhtemelen birkaç soru işareti ortadan kalkacak.
atatürk barajını örnek verelim:
2400mw kurulu güce sahiptir ve gerçekten önemli bir kaynaktır. bu kadar büyük getirisi olan bir yatırıma şapka çıkarılır. elbetteki doğal yaşama etkisi tartışılır ve en aza indirgenmesi için uğraşılmalıdır.
birde gürgen hidroelejtirk santrali var mesela 2,36 mw güce sahip.
azcık zeka sahibi biri çıkıp sorar 1 tane rüzgar türbininin ürettiği enerjiye denk gelen gücü ile hangi akla hizmet bu lisansı verdiniz?
o çok sevdiğiniz sikimsonik hes projelerine elbette akli melekelerini henüz yitirmemiş biri olarak karşıyım.
yenilenebilir enerji olayına gelince
ihtiyacın %5 e yakın kısmını an itibari ile sağlıyor gibi.
ki mantar gibi her yere rüzgar türbini kuruluyor. sektör çalışanı olarak bu enerjinin üreticisi olunduğunda danimarka ve almanya gibi ülkelerin yılın belli günlerinde %50 yi geçen enerji ihtiyacını karşılayabildiklerini biliyorum.
bizim o seviyeye gelmemiz konusu dünya liderliği söylemimiz ile orantılı olarak ilerliyor diyebilirim.
nükleer enerjiye gelince:
enterkonnekte sistemi koruyamayıp tüm ülkeyi elektriksiz bırakmalarının üzerinden çok uzun süre geçmedi. ulan bu heriflere güvenip mi nükleere evet diyelim.
tübitakın yönetimine hayvanat bahçesi müdürü atayan zihniyeti bir düşün.
çernobil kazasının sebebi ne biliyor musun?
bizim overspeed test dediğimiz türbinin yüksek hızda çalışırken acil durdurma parametrelerini ayarlamamız sonrası sistemin reaksiyonunu gözlediğimiz bir olay var. bu senaryonun çok yüksek düzeyde olanını çernobilde uygulayan operatörler olağan parametreler yerine limitleri zorluyor ve reaktör kontrolden çıkıyor.