pratisyen hekim misali her birinden biraz biraz diyerek hiçbir dalda uzmanlaşamayan mühendis grubu. sen öss'de o kadar puan al gel, yüksek lisans yapmadan diploman hiçbir şey ifade etmesin, hoş mu? 950 liraya çalışıp bulabildiğinin en iyisinin bu olduğunu söyleyenler mevcut. yatıp kalkıp bölümüme ve en düşük elektrik mühendisi maaşını 1950 lira yapan emo'ya dua ettiriyorlar beni.
bir endüstri mühendisinin yaptığını diğer dallardaki her hangi bir mühendis yapabilir lakin bir endüstri mühendisi diğer dallardaki mühendislik dallarının işini yapamaz. böyle bir mühendislik dalıdır.
Çalışma alanı o kadar geniş, puanları tıpla yarışan, 4 yılda mezun olanların süper zeki diye adlandırıldığı ama mezuniyet sonrası , (tanıdığım tüm endüstri mühendisliği mezunlarının şuan ki durumuna bakarak söylüyorum) bankada çalışan, kpss ye hazırlanan ufak işlerede eyvallah diyenlerden oluşan bölüm.
Mükemmel yerlere gelenleri var mıdır? Mutlaka olmalı ama ben daha karşılaşmadım...
hastaya doktor, savunmaya avukat, uzaya astronot geri kalan herşey için endüstri mühendisi gibi bir sloganı mevcuttur.
(bkz: optimizasyon)
(bkz: verimlilik)
mühendisler bir şeyler ortaya çıkarır endüstri mühendisleri de o ortaya çıkan şeyi geliştirir ve de aynı sürede daha fazla iş yapmasını sağlarlar o şeyin. derler ama yersen.
ben bir makine mühendisi olarak bir makine yaptım ve makinem 1 saatte 100 parça üretebiliyor, makine bilgisi sıfır olan endüstri mühendisi arkadaşımız bu makineyi geliştirerek saatte 120 parça yapacak bir makine haline getirebilir mi sizce?evet mi? burda biz bizeyiz ama toplum içinde böyle bir şey derseniz millet size kıçıynan güler.
ancak endüstri mühendisi de illaki bir işe yarıyordur, bildiğim kadarıyla zaman etüdü konusunda geliştirmeler yapabiliyorlar. ancak onu da geliştirme yaptıkları konunun asıl uzmanı olan kişiye danışarak.
genelde kendilerinin bile ne iş yaptıklarını bilmedikleri, her türlü mühendislikle içli dışlı olup hiçbirinde uzmanlaşamamış ne iş olsa yaparım abi diyen türden mühendisimizdir o bizim.
kahvehane filozofları gibidirler. siyasetten konu açıldığı zaman birkaç şey söylerler, futboldan konuşan yan masaya uzanırlar, doların ne zaman yükseleceği hakkında fikirleri vardır. Lakin ilk olarak ekonomi masasından "ya bu dolar ha bire düşüyor, niye yükselcekki bi anlat bakalım" duyar; oradan kaçar. futbol masasından ise hangi pozisyona nasıl bir oyuncu alınması gerektiği konusunda apıştığı için uzaklaşır. en son siyaset masasına geçer; hangi partiye oy verilmesi gerektiği sorulduğunda ağlayarak kaçar kahveden.
hakkaten her teknik işten anlayan ancak teknik anlamda hiçbir iş yapamayan mühendislik dalıdır. hiç boşuna arkadaşların birbirlerini gaza getirmemesi gerekir: zira bir endüstri mühendisi, teknik anlamda bir firmada ne elektronikçiyle yarışabilir, ne bilgisayarcıyla nede makinacıyla. çoğu endüstri mühendisi bir bant sisteminde tasarruf olsun diye plan değiştirmeye kalkar, otomasyon prosesiyle didişir, bilgiişlemde iş akışıyla oynar ancak gülünç olmak dışında bişey yapamaz. peki ne yapar bu abiler ablalar:
şimdi efendim asıl sıkıntı şudur: endüstri mühendisliğinde yurtdışında ve yurtiçinde yetişmiş insanların olayları tamamen farklıdır.
Yurtdışından gelen endüstri mühendislerini gözlemlediğinizde, itü deki işletme mühendisliğine daha yakın bir formasyona sahiptirler. başlıca işleri "scheduling" yani zaman sıralamasıdır. nasıl yani ? şöyle düşünün: bir uçak firması bir yolcu uçağının yapımını ortalama 10 yılda tamamlar. ve bu uçağın yapımının 10 yılda tamamlanması için işletme yada endüstri mühendisleri öyle bir zaman planlama sistemi yaparlar ki bir vidanın siparişinin gecikmesinden doğacak sıkıntıları bile kompanze edebikecek çözümler üretirler. bir uçağın kuruşu kuruşuna ne kadar paraya maaledildiğinide yine bu mühendis abilerimiz, ablalarımız hesabederler. piyasa araştırması yaparlar aynı teknik özelliklere sahip farklı ürünleri inceleyerek en iyisini seçmeye çalışırlar.
Yerli formasyonla yetişenlerin çoğu maalesef başka mühendislik dallarının işlerine kalkışırlar. bir makinacı yada elektronikçi kadar bir otomasyondan anladıklarını sanırlar, eşit yetki almak isterler ama gel kur desen -kurmak benim işim değil verim, üretim vs.- diye çıkarlar işin içinden. bir bilgisayarcı kadar yazılım ve süreç mantığıda olmadığından 'sap' yada 'erp' projelerinde etkin rol alamazlar. maalesef türkiyede bu gibi sebeplerden dolayı 'kendisini yetiştiremeyen' endüstri mühendisleri kendi işlerini yapmayıp, ya insan kaynaklarında çalışırlar yada yabancı dillerinden faydalanılırlar. ve yine bu elemanlar kendi işlerini yapmadığı için bunların işlerini sanayi de makina mühendisleri yapar. o yüzden türkiyede makina mühendisliği popüler ve önemli bir iştir.
peki bir endüstri mühendisi kendi işini nasıl geliştirir: aslında örnek olarak gösterebileceğimiz bir endüstrici, teknik standartları iyi bilen, rapor alma ve rapor hazırlama ile arası en iyi olandır. mesela hiç aklınıza gelmeyecek bazı istatistiki bilgiler aslında şirketin çokta işine yarayacak ve önlem alması gerekecek veriler olabilir. mesela bir robotun punto atma esnasında soğutma haznesinde dakikada harcadığı su miktarı çoğu insana gereksiz bir istatistik gelir ama başarılı bir endüstri mühendisi bu gibi istatistiksel verilerle bu robotun ne zaman bakıma alınması gerektiğini bile söyleyebilir. yada kuruma alınması gereken bir sertifika gerektiğinde bir endüstri mühendisi hemen sistemin bu sertifikayı alması için gerekli minimum şartları raporlayabilmelidir. yada daha makro boyutta düşünürsek şirketin tüm verilerini göz önüne alarak yön-eylem işinin sadece okulda okutulan bir ders olmadığını gösterebilmeleri lazımdır.
yani kısacası en iyi endüstri mühendisi hiçbir teknik işe karışmadan, tüm teknik işlerin kalitesini yükseltebilendir.
her boku bildiklerini sanan ama her şeyi bilmediklerini birisi söylese de inanmayanlardır... ne okutuyorlar, nasıl bir ego şişiriyorlar bu adamlara anlamadım ki..
kurucusu frederick taylor ın, verimlilik arttırımı çalışmaları sonucunda daha az işçiyle aynı işin yapılabileceğini göstermesi ve bunun sonucunda da işten çıkarılan işçiler tarafından öldürüldüğü meslek dalı.
insan, makine, malzeme ve bilginin * doğru ve verimli kullanılmasını, planlanması amaç edinmiş mühendis kişi.
klasik tanımından da anlayacağımız gibi işi çok zordur, her şeyi bildiği zannedildiğinden herkesi memnun etmesi beklenen mühendis tipidir. aslında bu bölümün farklı yansımaları yurt dışında sistem mühendisi, verimlilik mühendisi, yöneylem mühendisi gibi tanımlamalarla da okutulmaktadır.
tipik bir endüstri mühendisi okulda aldığı eğitimin ilk yıllarında hayatın acı gerçekleriyle karşılaşır, sonradan işe başlamasıyla ve kariyerini ilerletmesiyle kendi de başkaları için acı bir gerçek olur.
ailesi ve çevresine sürekli olarak endüstri mühendisinin ne olduğu anlatmak misyonu bu yıllarda ona musallat olur. endüstri mühendisi ne iş yapar sorusuna;
-"mühendislerin mühendisi"*
-"baş mühendis"*
-"müdür"
-"şimdi bi fabrika düşün, orada ki herşeyi...."
şeklinde cevaplar verme gayretine girer.
eğitimin ilk yılında temel dersler, ikinci yılında diğer bölümlerden çakma derslerle* geçtikten sonra, okulun yalnızca son iki yılı kendine yakın dersler görme imkanı bulur*.
kimileri bu mühendislik dalı için "jack of all trades, master of non" (her işin adamı, hiçbirinin ustası der), bir anlamda doğrudur. sen çocuğa okulda maliyet muhasebesiyle, auto cad dersinin birlikte verirsen çıkınca her işi yapabilecek kudrete sahip olur*, ne iş olsa yapar*.
öte yandan gereksiz bir mühendislik dalı olduğunu iddia edenler de vardır, haklıdırlar, zaten toplam kalite yönetimini inşaat, malzeme tedarik sistemlerini çevre, proje yönetimini de antepfıstığı mühendislerinin yapması daha doğrudur. unutulmamalı ki endüstri mühendislerinin iş hayatında ki görevi; oturup somut bir şeyler üretmekten çok, birbirinden habersiz somut bir şeyler üreten diğer mühendislerin, işletmecilerin, kılların, tüylerin aynı amaca hizmet etmelerine yardımcı olmaktır. yoksa boş doğalgaz projelerine imza atmak isteseler, 3 aylık bir kursa gitmesi zaten yeterli olacaktır.
iş hayatında girdikleri ilk 5 sene boyunca bocalamaları, tökezlemeleri, hor görülmeleri ve sözlü tacize uğramaları* doğaldır. ancak sistem felsefesine yatkınlıkları sayesinde, iş hayatında ki sistem açıklarından faydalanarak, hızlı yükselirler. iş ilanlarında tam tanımı yapılamayan işler için "veya mühendisi" olarak da kullanıldıkları da görülmüştür.
(bkz: makine veya endüstri mühendisi)
(bkz: bilgisayar veya endüstri mühendisi)
(bkz: masör veya endüstri mühendisi)
genelde diğer mühendisliklerin;
x:-"ulan biz o kadar statik, akışkan, mukavemet, devre gördük! senin neyden haberin var da mühendisim diyom lan!?!"
sorusuna,
e:-"sistemli ol! Bozarım sürecini!" cevabını verebilen bir mühendistir.
bir meslek odalarının bile olmayışı nedeniyle, makine mühendislerine karşı olan eziklikleri, ajdarın* müzik piyasasına girişiyle birlikte eşitlenmiştir.*
uzun lafın kısası, sevilesi, her firma bünyesinde bulundurulası, kurduğu sistemler zevkle izlenesi mühendistir.
"engineers make things, industrial engineers make things better" deyip ya allah çeken mühendislerdir. senede yaklaşık 2000 adetinin ülkemiz pazarına sürüldüğü para yapıcılar da diyebiliriz.
kimse ne işi yaptıklarını bilmez. teyzelere "müdür oldum" liselilere "çok para kazanacağım" diyerek geçiştirme konusunda profesyonellik kazanırlar.
bütün sözüm ona kazık mühendislik bölümlerinin en zor derslerinin kitabındaki ilk 20 sayfayı ders olarak işleyip kendini einstein zanneden tipler genellikle bu bölümden çıkar. kendilerine buradan kucak dolusu öpücük gönderip, kafalarını sağ kolum altına alıp sol kolumla da saçlarını dağıtmak istiyorum. o derece!
malesefki yurdumda yaptığı işin diğer bölümlerce yapılamaması gibi bir durum olmadığından, bir bilgisayar-elektronik-haberleşme mühendisleri kadar önem verilmeyen, gün gelir devran döner diye beklememizi sağlayan meslek.