W H Auden'in demesiyle, onsekizinci ve ondokuzuncu yüzyılların "gün-ışığı dünyası", yirminci yüzyılda "gece-karanlığı dünyasına" dönüşmüş, "Endişe Çağı"na Age of Anxiety girilmiştir.
en temel inanclarin bile provaskasyon olarak nitelendiği diyarlarda korku ve endise ülkesinin ucsuz bucaksiz hükümdarliği baslar.
atom bombasinin icadiyla klasik savaslar bitmiş anca ve anca polis operasyonculugu baslamiştir.
olgular yorumlara acik olmuş, olgulardansa yorumlar üzerine dans edilmiştir.
gün gelmiştir ki olgulardansa yorumlar dört bir tarafi doldurmustur.
diyelim ki iskambil oynamayi aksamlari bir kadeh viski içip wagner senfonilerini dinlemeyi seviyorsunuz.
yorumlar sizi kumarbaz, alkolik ve neo nazi oldugunuzu söylemektedir.
kamuoyu kendisine söylenen herşeyi ayila bayila yutan obur bir cocuktur.
siz haksız yorumlar ve ithamlar karsilamak için elden geleni yaparsiniz ve temizlersiniz. fakat bu zahmetlidir.
bundan dolayi daha defansif bir anlayiş ile yasar her köse basina dikkatle gözler ve tetikte olursunuz.
bu bilincli caba sizi yorar.
savaslarda insan faktorunun cikmasi ve klasik anlamda savaslarin bitmesi insanlara övünebilecekleri birşey birakmadi.
bilimsel buluslar ve sanatsal düsünceler köse baslarini kapmiş gerizekalilardan örülü duvarlara carpmakta ve koç baslari bile yetmemektedir.
ülkemiz sistemsizliğin sistem oldugu ve sistemsizlikten nemalananlarin hüküm sürdüğü bir diyardir.
gelmiş geçmiş bütün iktidarlar önceleri geçmiş bağlari yikmiş yoketmiş sonra da havagazi, benzin istasyonlari gibi şeyler inşa etmiştir. yapaylıkla günü kurtarmaya bakmişlardir.
bu yapayliklari doğruymus gibi inanmiş samimi kitleler ile baska yapayliklara inanmiş kitlelerin lafa laf oturtmalari salıncağinda geçmektedir.
bendeniz toplumun bütün kitleleri ile yakinen temasta bulunmaktayim. hiç bir devirde siyaset bu kadar gündelik hayata entegre olmamişti.
concon kitleler dediğimiz diyarlarda siyaset hakkında yorum yapiliyorsa konusma minvalinin temeli gündelik siyaset olmaya baslamiş ise korku odaklari işlerinde basarili olmuştur.
kitleler korku ve endisenin vermiş gerginlikle her an panikleyebilirler. bu panik bir hezeyanla olsun, 6-7 eylül olaylari gibi olaylar vuku bulmasi için bir kıvılcım yeter.
fakat burda karamsar bir tablo cizmek istemiyorum.
inatla sunu düsturuda belirtmek istiyorum.
fertler her daim kitlelerden ileridir.
bu suretle bireyler korku ve endise hükümdarliğinin boyundurugundan kurtulur ve gökyüzündeki cenneti yeryüzüne indirip kişisel cennetlerini kurabilirler.
yahut dreyfuss'u suclayan parmaklardan biri olur.
sözümüzün özü;
bir kimse
duyular dünyasina dikkatini verirse eğer
onların çekimine tutulur; cekimden istek doğar
istekten ateşli tutku doğar, tutku da çılgınlığa yol açar,
o zaman, hepsinin hayınlığa uğrıyan bellek soylu amaçlardan
vazgeçer; amaç da, akıl da, insan da yok olur gider...