Yeğen abicim yeğen. Prensesim olsaydı da öpüp koklasaydım doyasıya. Üstüme kussun varsın, kucağımdayken altına yapsın varsın hiç sorun değil. Canını yidiğim ya, çok özledim.
dedem. 2 ay oldu neredeyse vefat edeli, ne kabullendim ne alışabildim. 20 sene önceki fotoğrafımız masamda duruyor, dedemle el ele. çok özledim amına koyayım.
sokak kültürünün kaybolmadığı günler. sokak kaldırımlarına arabaların park etmediği!. rahatça oturduğumuz günler... çocuk olmana rağmen, gece 9-10 hatta daha geç saate kadar saklambaç oynadığımız günler. günde 3 öğün maç yaptığım günler. ellerimin bisikletin zincir yağıyla kirli olduğu günler ve o ellerle ekmek arası peynir, domates yediğim günler. o günleri bulan sobelesin.
Çocukken sokakta top oynadığımız vakit evlere koşar salçalı ekmek alırdık, susadığımız vakit sepeti saldırırdık. Vallahi özleniyor o zaman.
Üzücü olan bir tarafı da var. Artık ne o zaman geri gelebilecek ne de yeni nesil çocuklar o zevki tadabilecek.
Eski arabaların o egzoz kokusu, beni 90'ların başına, bir sabah vakti yaşadığım anıma götürür. gökyüzü aydınlanırken, toprağa dökmüş çiğ damlaları annemin terliklerini ıslatmış, babam ısındırmak için arabasına gaz verirken, soğuktan pembeleşmiş yanaklarıma sıcak egzoz gazının vuruşu ve babam giderken benim hep arkasından ağlayışlarım gelir gözlerimin önüne. Niçin o kadar çok ağlardım? Belkide hiç dönmeyecek gibi gidişiydi beni üzen kim bilir... ama hatırladıkça mutlu olurum.
insanların iğrendiği egzoz kokusu beni çoçuluğuma götürür.
Bazen kötü şeyler de içinde, iyi anılar da barındırabiliyor...
kıbrısı özledim. göz göze geldiğim insanın yüzünü çevirmek yerine gülümsediğini ve iletişime geçmek için bir adım attığını görmeyi özledim. sanki tüm sıcakkanlı insanlar orada toplanmış. bir de magosa'da deniz kenarına gidip kumsalda öylece güneşin tadını çıkarmayı özledim kulaklığımı takıp. ne basit şeyler özlenilenler ama bir yandan da ne kadar geçmiş bitmiş ve artık olmayacak gibi.