kulaklığı takıp şehri en uzun sürede turlayan otobüse bin dönerken işlek bir yerde in, yemeğiyle meşhur bir yer varsa yemek ye yada muzlu süt, havuç suyu iç, yürüyerek evine dön. ama kulaklıgın her zaman kulağında olsun.
Bir hafta önce başladım çizmeye ve resim çizmeyi öğreten abla böyle gidersem bir hafta içinde her şeyi yapabileceğimi söyledi. Akşamları bir saat çalışıyorum ve arada kendimi tutamayıp kara kalemden boyamaya geçiyorum. Dün tırnaklarım berbattı. Her yerim boyaydı ki bugün de öyle yapacağım.
Yürümek ise bambaşka bir zevk. Özellikle hava güzelse. Bir ağacın altından geçerken o ağaca bakarım ve etrafında döndüğüm zaman bambaşka bir manzara görüyorum. Diğer insanlar için sadece basit bir ağaç olan o ağaç o andan itibaren benim için bambaşka bir anlam kazanıyor.
kuşları dikizlemek, kuş fotoğrafları çekmek, habersizce insanların veya canlıların fotoğraflarını çekmek. sapık gibi fotoğraf çekmek işte. tabi bu hak ihlali mi bilemem ama seviyorum. bir de kar ile oynamayı, soğuktan uzuvlarımı hissedemeyecek kadar donmak zevk veriyor. nefessiz kalmakta zira öyle. ama her zaman değil.