kürde fırsat verme ya rab, dehre sultan olmasın
Ayağını çarık sıksın, asla iflah olmasın
vur sopayı al ekmeği, karnı bile doymasın
ol çeşmeden gavur içsin, kürde nasip olmasın.
Bir şey var aramızda,
Senin bakışından belli
Benim yanan yüzümden.
Dalıveriyoruz arada bir.
ikimiz de aynı şeyi düşünüyoruz belki,
Gülüşerek başlıyoruz söze. Bir şey var aramızda
Onu buldukça kaybediyoruz isteyerek.
Fakat ne kadar saklasak nafile
Bir şey var aramızda,
Senin gözlerinde ışıldıyor,
Benim dilimin ucunda.
sen gittin baharlarıda götürdün gözlerinde
hayaller şimdi çok uzaklarda bir boşlukta
güneş solgun, aynalar karanlık,
kuşlar uçmuyor gökyüzünde artık.
ne olur geceleri yıldızlara bak
hayat bazen bir anlık...
Eğer bir söz bir ses bekliyorsan bu adamdan...
içinde hiç göndermek isteği bulunmayan bir 'git'... lazımsa eğer...
işte orda duruyor... ağzinin bir yerinde...
Almak istermisin dilini sokup aklımı...
Sana ait olan herşeyi bir nefeste...
Bir göz yumma anında...
Bir soğuk telefon konuşmasında...
Geri alabilirmisin...
Seni benden geri alabilirmisin...
Kovabilirmisin beni senden...
Sevgilim yoksa sen sevgilim olmayabilirmisin....
(yılmaz erdoğan)
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahçup
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tansık
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum.
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil..
kendisi çatlamadan
toprağı çatlatamaz tohum
aşmışım sınırını mutsuzluğun
ayrımsayamıyorum bile öyle mutsuzum
acısını artık duyamıyorum
ki kendim öyle bir acı olmuşum
nasıl görmezse göz kendini
kendimi arıyor bulamıyorum.
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
yılmaz erdoğan, sevebilme ihtimali şiirinden bir dörtlük.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!