lise yıllarında ben muhafazakar bir insanken o sekülerdi. ben kürt mahallesinde büyürken o kürt düşmanı olmuştu. destek vericelek parti bulamıyorduk (zaten yaşımız tutmuyordu). sonra o istanbul üniversitesine ben yıldız teknik üniversitesine yerleştim. ben ülkücü oldum o komünist oldu. ama muhabbetimiz azalmadı. bir faşist ve komünist olarak kardeşliğimiz sürdü. giyimimiz, kuşamımız, ideolojimiz, hayata bakış açımız tamamen farklıydı. herşeyi bir kenara atarak eğlenebiliyorduk. komünistlik ona yaramadı kendince kapitalizma savaş açıp okulu bıraktı sonra memleketine geri döndü. ideolojik görüşleri ailesiyle arasını çok bozdu. psikolojik sorunları zamanla büyüdü. çok bunaldığını söylüyordu beni sürekli memleketine çağırıyordu. ben kardeşimi ihmal ettim yanına gitmedim sonra sonra diyerek erteledim. materyalist felsefe onu hayatta amaçsız bıraktı ve bir gün canına kıydı. ancak cenazesine gidebildim.
kardeşim senden özür dilerim. seni bu komünizm zehrinden kurtaramamadım. bu canavar seni hayattaki amaçlarından saptırıp hayatını son vermeye kadar götürdü. ben faşist kardeşin bu iğrenç ideolojiyle kendi çapımda her platformda uğraşacağım. senin gibi bir genci dünyadan kopardı başkalarını koparmaması için ömrümün sonuna kadar savaşacağım.
Geriye kalan hayatınızda sıkıntı yaratacak bir olaydır. Aradan uzun yıllar geçsede eğlenceli bir günde napıyorum lan ben ne çabuk unuttun gibi hissiyatlara kapılmanıza neden olur. Onsuz olmaz artık.
Yikar insani suratina tokat gibi vurur.
Boslukta kalirsiniz.
Kimsesiz yetim .
Inanmak istemezsiniz.
Ara sira eliniz telefona gider ama o tokat gene iner yuzunuze.
Beraber buyumussunuzdur.
Ílk askinizi birbirinize anlatirsiniz.
Ayrilik acisinizi birbirinize sarilarak atlatirsiniz.
Úniversite sinavina girmeden once kiliseye sonra camiye gidersiniz.
Hastaliginin ilk anindan son anina kadar yaninda olursunuz.
Saclari dokulurken saklamaya calisirsiniz sizinkileri.
Hep destek olursunuz.
Kemoterapideyken kusar mesela
sirf gulsun diye saklabanlik yaparsin.
-bu patatesler cok postmodern bir calismanin eseri- dersin .
O guler
dunyalar senin olur.
Gunler sonra
cennet bir melek daha kazanir.
Dunya iyi bir insani kaybeder.
korkunç birşey gerçekten insanın birçok arkadaşı olabilir , fakat yakın arkadaşlar birkaç tane olanlardır kardeş yerine koyarsınız , aynı yemeği yer , aynı suyu içersiniz .Eğer bu sekilde bir yakın arkadaşa ve kardeşe sahipseniz , kaybedince gerçekten çok üzülüyorsunuz ve sizde yarattığı boşluk , kalbinizde ve zihninizden hiç kaybolmuyor ama hayatınıza onu bıraktığınız yerden devam ediyorsunuz .
bi' anda gerçekleşen durum. şöyle ki benimkine kamyon çarptı. Üniversite ve belediye el ele verip oraya yapılması gereken üst geçiti yaptılar sonunda. ha benim en yakın arkadaşım, birinin sevgilisi, bi ananın kızı öldü. Ama üst geçiti yaptılar sonunda.
bu kafayla her şehirden 10 000 kişi feda etsek mükemmel hizmete kavuşacağız.
Olmadı. Yapamadım. Engel olamadım ve son nefesini verirken yanında olamadım. Bakamadım gözlerine son kez şimdi o toprağın altında karanlıkta, nasıl olur?
ÖZÜR dilerim kardeşim gelemedim mezarına bakamam o soğuk taşa sen diye konuşamam dokunamam o toprağa nasıl olur sen varsın orada. Öyle hissizim ki kardeşim ağlayamıyorum. Ben hala inanmıyorum çünkü senin olmadığına.
inanmak istemiyorum yarın sabah yanına gelcem ben hastaneye. Çok sevdiğin o bisküvilerden alıcam sana. Çay icmezsin biliyorum sana meyve suyu alıcam. Sonra beraber bahçeye çıkıp ağaçların altında oturup saatlerce güleceğiz. O gülen gözlerin artık kapalı, inanamıyorum.
Seni çok özledim çok. Dayanamıyorum bu acı nasıl geçer?
Rahat uyu kardeşim, dostum, canım, her şeyim. Seni her zaman özleyeceğim.
henüz 9 yaşındaydım. arkadaşlık bağlarının inanılmaz kuvvetli olduğu bir dönemdik biz, şimdiki gibi değildi; elimizde telefon yoktu ve 3 ay yaz tatilinden sonra okulun ilk günü sanki bir gün önce berabermişiz gibi kaldığımız yerden devam edebiliyorduk, kola kutusundan top yapıp 10 dakikalık tenefüs arasında hat trick yapabilen bir nesildik biz. kadir vardı, arkadaşım; okuldaki ilk ve en yakın arkadaşım. okulun ilk günü ilk onunla tanışmıştım ve yanyana oturmuştuk. o günden sonra hemen her dakikamız birlikteydi okulda. 2. sınıfın ortalarında kadir okula gelmedi bir gün, ikinci gün oldu gelmedi... günler geçiyordu ama kadir gelmiyordu. telefonla aramak şimdiki gibi değildi ama kaçınılmaz son aramıştım annemle birlikte kadir'lerin evini. annesi bana kadir'in iyi olduğunu ama bir süre gelemeyeceğini söylemişti ve sonra telefona annemi istemişti. annem telefonda konuşurken ben de annemi izliyordum, izlerken annemin kalbine bir şey saplandığını gördüm resmen gözlerinde ve rengi bembeyaz olmuştu annemin. annemi bu hale getiren şeyin ne olduğunu düşünüyordum ben, söylemedi annem.
sonra okulda herkes kadir'in hasta olduğunu öğrendi, hastalığı lösemi idi. ama biz löseminin ne olduğunu dahi bilmiyorduk o zamanlar. sonra yaz tatili geldi, günler geçti su gibi, 2-3 kere aradım kadir'lerin evini ve hep kadir'in hastanede olduğu yanıtını alıyordum evde ulaşabildiğim birileri olduğu zamanlarda. sonra yaz bitti sonbahar geldi. okulun ilk günü kadir'i aradı gözler, en çok da benim gözlerim. annem de ısrarla benimle beraber gelmek istediğini söyledi o gün, ben istemedim. o da peki dedi, ama gelmiş; benden habersiz. sonra kadir'i sorduk sınıf öğretmenizimize ve bize kadir'in hayatını kaybettiğini söyledi. 1 hafta kadar önce kaybetmişiz kadir'i. annem de öğrenmiş ve yaşayacağım hayal kırıklığını tahmin edip yanımda olmak istemiş. ben en yakın arkadaşımı, bir anne canını, bir baba evladını kaybetti. gencecik bir devi kaybetmiştik.
hala çok özlüyorum seni kadir, keşke hala en yanımda olsaydın.
Şu başlığı okumak bile içimin sızlamasına, kalbimin sıkışmasına neden oldu. Hayatta yaşamaktan en korktuğum durumdur. En yakın arkadaşım, kankam... Düşüncesi bile yerle bir eder beni her zaman. Benden önce gitmemeli, dayanamam yoksa ben o acıya. Şu hayattaki her şeyim, biricik kankam, allah ona uzun ömürler versin.
inşallah olmaz inşallah yaşamam bunu dediğim.
Kardesim kadar değerli arkadaşım kanser olmuş sözlük nasıl inanırım ben buna. Nasıl yakıştırırım ona ölümü?
içim kan ağlıyor nasıl bir gün bu?
Elimden dua etmekten başka bir şey gelmiyor.
Çok seviyorum onu çok dayanamam onun gitmesine...
en yakın arkadaşın ölmesi ile, onu kaybetmeniz arasında bir fark yoktur..
düşünün çok kıymetli sizin için ama bir gün yok.. bir yerlerde yaşıyor, ne yapıyor, ne yiyor ne içiyor bilmiyoruz..
nerelere gitmiş, kimlerleymiş bilmiyoruz..
bu da bi çeşit ölüm.. hem senin içindeki onun ölümü, hem senin ölümün.
Neden o diye düşünmekten çok ağlarsınız. Haftalarca belki de hala...
Aklına geldikçe o güzel anılar daha çok ağlarsın.
Meleğim,
Seni toprağa verdiğim gün soldu gülüşüm. Şakalarım anlamsız, söylediğin şeyler güldürmüyor artık. Acı nedir onu öğrendim. Sen ki benim doğduğumdan beri yanımdasın nasıl oldu da bıraktın gittin beni... hani beraber olacaktık biz hiç ayrılmayacaktık. Kardeşlik duygusu ne demek onu öğrendim ben.
Nur içinde yat.
Arkadaşım, bir tanem, kardeşim...
Ilkokul yıllarında kurulan ve 15 yılı deviren Benzer bir dost grubuna sahip bir adam olarak söylüyorum bunları.
Ben şimdi bir zamanlar beraber hayalini kurduğumuz işin sahibiyim, ama gurbette, ama dostlarımdan uzakta yapayalniz bir şehirde, yaptıgım iş kazandıgım para tat vermiyor, şehrime dönersem maaşım yarıya düşecek ve ben dönebilmek için götümü yırtıyorum, evet yarı maaşa razıyım
Bırakın beni gideyim. Doğup büyüdüğüm topraklara, dostlarıma döneyim, dagda açan çiçek şehirde gülmüyor, bırakmıyorlar şimdilik, adam yok çalışacaksın diyorlar.
Her zaman iddia ettigim bir şey vardır bu hayattaki en zirve duygu zannedildigi gibi kadin erkek arasında yaşanan degil, erkegin erkeğe dostlugudur, yaşayan bilir.
--spoiler--
Dostum öldü dün topraga indirdim,
kendim gömdüm anlatmasi bir hayli zor
acisi sönmeyen bir kor yanar bu kalpte sonunda sende çekip gittin hee!!
yarim kalan hayallerinle mahkûm ettin maziye biz ayni yerdeyiz yine
sense bizsiz simdi nerde kapali
gözlerinle terk ettigin evin ailen kederde
bense dertle suskunum ve saskin halde beklide yalandir diye umutluyum
kizginim birazda sana onca yilin hatrina vedasiz ayrilmakmi reva
kalkip baksana arkadaslarin kabir basinda
helal olsun varsa hakkim bir degil de bin defa
yirmi üç yasinda umutlara zamansiz elveda
sararmisti yüzün dönüp baktigimda son defa
acelemizmi vardi sanki gömdük tam bir dakikada
kaçacak miydin ki dostum çaktik dokuz tane tahta
vefasiz olma arada bir misafir ol rüyama
eskilerden lafla varsin senden olsun her bir tafra
bir yani bos ve tadida yok sensiz kurdugumuz sofra
rabba isyan degil bu mektup yazdim ben bi dosta
arada gözlerim dolar gülüsünü hatirladikça dostum elveda
sende terk edipte gitme görürsen aglarken üzülme
biryani mezara gömdük senle çok severmisiz megerse
sen yasarsin bu kalpte artik geriye dönmesende
dün yanimda bugün nerde adina dünya denen kahpe
çekti yüzüne perde iste burasi böyle sahte
bir gün güldürürse elbet aglatir bir günde yüzün hüzünlü son resimde
Kabrinde kar var gözümde yas içimde yanar ates
gömüp döndük seni ve sen soguktan üsümedin mi kardes
hayatta sirt dönenlerin simdi alayi es
bes kurusluk maskelerinin ardi maskeden beles ve
rast gelirsen sen yüzles utanmadan kisner kalles
birkaç gebes duayi kesip yolda dedikoduyla pes
yarami desme der sorunca hazir gözlerinde yas
üzülme sen dostlarin var özleyip içten seven
isminin telaffuzunda kâh gülüp hüzünlenen
yakismamis son elbisen büyük sanki iki beden
beni avuntu söyleten dört bayram sensiz geçen ve yok nesem
son nefeste yüzünü dahi görmeden ansizin çekip giden bedende
sen yoktun neden eceldi dostu gömdüren ölümdü kefeni giydiren
geri dönülmez diyarlarda tek bi basina senmisin ?
biz hasretinle kahrolurken sende bizi özlermisin biyerden
izlediysen sayet aglayip gülermisin saka yapipta assam siniri
sirt dönüp gidermisin dün neseyken ortaminda bugün bize kedermisin
saysam bütün dertlerimi bikmadan dinlermisin
elalemin kalemi düzgün bizimkisi kadermisin.
--spoiler--
Bu var ya, of bu var ya! Başa geldikten sonra, hiç ama hiç bir şeyin, tam olamaması durumudur. Ne zaman bir yudum içsen, ne zaman bir şarkı dinlesen, 17 yaşında bir genç gelir oturur boğazına, boğazının tam şurasına, sonra akıp gider gözlerinden. Kazananı olmayan bir savaşın o çığlık dolu kuyusunda, kendi 17 yaşın çığlıkla seslenir sana.
artık bir zaman atığısınızdır. Ne kimse anlar sizi, ne de siz kimseyi.
Acı kazanmıştır.
bir daha kimseyle o kadar eğlenemezsin, kimseyle o kadar gülemezsin. kimsenin yanında kendin olamazsın, rahat olamazsın. herşeyini içinden geldiği gibi anlatamazsın. en kötü anında yanında seni anlayabilecek birini bulamazsın artık. düşünmek bile korkunç.
insanın hayatında "en yakın" arkadaşı kaç tane olabilir ki? bende bunlardan 3 tane var"dı", kaldı 1(bir). zaten ilkinden uzun süre sonra düşündüklerim ortada.(#8181592)
ama bu olmadı. insanın üstüne bu kadar gelinmez ki! 3 tane birbirinden ayıramadığım insandan sadece 1(bir)'i kaldı. birinin gidişinden sonra tutunduğum 2 daldan biri 23 ekim 2011 van depremi'nde, eşiyle birlikte uçup gitti. onun enkaz altında olduğunu öğrendiğim an öyle bir üşüdüm ki, bir daha öyle üşüyemem sanırım. tam bir gün boyunca haber alamadık ondan ve eşinden. hep en güzeli düşündü insanlar, ya da sadece en iyisini dile getirdiler. ama ben her zamanki huyum olan en kötüsünü düşünmekten kendimi alamadım. ya doğru olsaydı? nasıl yaşarım? gibi soruları kendime sora sora dolandım tam 26 saat.
26 saat sonra aldığım haber beklenenin en kötüsüydü. yalnız bende bir şeyler değişmişti artık. haberi herkese ulaştırmaya çalışıyordum. sanki bağıramıyor, ağlayamıyor ama onu bu şekilde atıyordum, bilmiyorum. ağlama yok! düzgün bir cümleyle ulaşabildiğim herkese haberi veriyordum. o akşam beklemeye başladık cenazelerin gelmesini. bu ülkede paran yoksa ölemiyorsun, bunu da öğrendim. gerçi paran olunca da tanıdık biri lazım ki uçakta boş yer olsun. ertesi akşam cenazeler geldi. aldık, götürdük hastaneye morga koyduk. bir sonraki gün defnettik. bak, cenazeleri aldık kısmını hızlı geçtim. bu benim için ilk seferinde o kadar zordu ki. ilk ölen arkadaşımın tabutu'nu gördükten sonra yaklaşık 10 dakikayı hatırlamıyorum. ama bu sefer sanki hiçbir şey yokmuş gibi hareket ettim. önümde çocukluğum gidiyorken, üniversite yıllarım, kavgalarım gidiyorken nasıl böyle mal mal bakabildim? -bilmiyorum.
yalnız ilginç olan kaç gündür duyduğum laflar aynı. "hayat devam ediyor", "sabretmelisiniz" vs. tamam da arkadaşım sen iki güne unut ki ben de unutmuş gibi yapıcam zaten. yıllar geçince ara sıra aklıma gelicek bunu da biliyorum. tecrübeyle sabit. ama "zaman her şeyin ilacı" ne demek ya?
sabahın bu saatinde, giriş yapılınca insanın karşısına çıkmaması gereken. güne iyi bir başlangıç olmuyor kesinlikle, düşüncesi bile kötü geliyor insana. tüyleri diken diken oluyor bir an. yok yok, allah gecinden versin.
umuyorum sabahın bu saatinde bu duygumu paylaşmış olmam, başlığın içinde bulundurduğu acıyı tatmış olan birilerinin yarasını deşmeye vesile olmaz.