Onunla, en neşeli adamı bile bir kaç saniyede bunaltabilen ve hali hazırda bunalmış ruhların bu bunalmadan duyduğu hazzın en üst raddelerinde gezindiği bir gecenin sabaha uzanan vakitlerinde, evin genişçe bir bölümü olan salonda, volüm komşuların rahatsız olmayacağı bir düzeyde iken, hâlen yükselen nağmelere kekremsi kırmızı şarabımızı yudumlayarak eşlik ediyorduk.
Karşımdaki kanepede iki bacağını dizlerinden kavramış bir şekilde oturuyordu. başını dizlerine yaslamıştı. Loş ışıktan dolayı siluetini zar zor seçiyordum. Zaten artık gözlerimizin feri gitmişti. Dünyaları içmiş, hâlâ durdurulamaz bir istekle içiyorduk. Bir suskunluk oldu. Şarkı değişmiş, yeni şarkının introsuna geçmiş ve intro yavaş geldiğinden sessizlik uzun sürmüştü. Çalan My Dying Bride'ın bir şarkısı idi..
Konuşmuyorduk. Şarkının ortalarına gelirken kadehimde biten şarabı doldurmak için doğrulup sehpanın üzerinde duran şarap şişesine uzandım. Hareketlerimi izliyordu. Bir şey mi söyleyecek diye bir süre baktım. Zorlukla yüzünü seçtim. Ayaklarıma bakıyordu. Dönüp tekrar karşısındaki kanepeye oturdum. Bir sigara yaktım. "Bana da ver" dedi. Paketten bir tane daha çıkarıp ona doğru fırlattım, yere düştü. Yere eğilerek yetişemeyip sigarayı alamayınca ayağa kalktı. Sigarayı eğilip yerden aldı. Sonra o da biten şarabını doldurdu ve bana dönüp bir süre baktı. Bir süre öylece bakıştık. Bu sürede şarkı değişmişti.
"Onu çok seviyorum"
Ayrılmalarının birinci haftası dolmak üzereydi. Kız arkadaşı aniden ayrılmak istemişti. Nedeni yoktu. ikiside sıkılmışlardı. Artık 'ilişkilerinin heyecanı kalmamıştı'. "Ceyda çok iyi ve güzel bir kız" dedim. "Ve sevdiğini de biliyorum, bence ayrılmamak için ne gerekiyorsa yapmalısın". Ceyda'ya karşı güven problemi yaşıyordu. Ceyda, çok güzel bir kızdı. O ise hayli tipsizdi. Birliktelerken 'tipsiz erkekle çıkan güzel kız' toplumsal yarası oluştuğundan kelli çevreden aldıkları tepkileri tahmin edebiliyordum.
Bir kaç gün geçti. işten çıkmış, her zamanki gibi Alsancak'a bişeyler içmeye inmiştim. Tesadüfen Ceyda'yla karşılaştım. Beraber içmeyi teklif etti, kırmadım. Zaten kendisine karşı 'kırabilmek' gibi lükslerim yoktu, zira sürekli temas halindeydik. Hem 'bizimki' ile ilgili konuşacaklarımız için fırsat doğmuştu. Gelecek planlarında bizim 'Ağlak Hüsnü' ile barışma fikri var mı yok mu öğrenip gidip bizimkine ya "yeter artık lan sızlandığın, yürü gidiyoruz birilerini tavlamaya" diyecektim ya da "bence Ceyda pişman olmuştur, ara bi' istersen..." diye gazı verecektim. Fakat işler pek tahmin ettiğim gibi yürümedi.
Ceyda aksine çok mutluydu. Gözleri ve yüzü ışıl ışıl parlıyordu. Sürekli etrafa gülücükler saçıyor, en küçük bir esprimde bile kahkahayı patlatıyordu. Gerçekten çok güzel bir kızdı. Bizim sümsükle ne halt ediyordu hiç mantığım almıyordu. Ben kendimce "demek ki sevgi böyle bir şey" diye düşünürken bunlar bir anda ayrılmışlardı. Fakat kalkıp Ceyda'ya yavşayabilecek kadar 'yavşak' bir adam olamazdım. Nihayetinde bizim 'sümsük' benim en sevdiğim arkadaşım, 'kardeşim' dediğim adamdı. Ceyda'yı kaldırma düşüncesi beynime girdiği an beynimdeki fayrvol devreye giriyor, tüm yavşakça düşünceleri püskürtüyordu.
Mamafih elbette her şey benim çokça güven duyduğum otokontrolüme uyum sağlamak konusunda zorunluluk sahibi değildi. Ceyda hava kararmazdan evvel geçtiğimiz başka bir mekanda, sayamadığım bir kadehini yudumluyordu. Gün boyunca kurduğumuz tüm temaslar flört düzeyindeydi. Aramızda hiçbir şey olmamasına ve bu konuda hiçbir çaba sarfedilmemesine rağmen içten içe ikimizinde birbirimiz için çıldırdığımızı hissediyorduk. Biraz dans edip bistroya geçtiğimizde mekanın kalabalık olmasının verdiği bir 'tesadüf' eseri zoraki yakın temasa girdik. Filmlerde çokça rastlanan bu mizansenin kaçınılmaz sonuçları yeniden vuku buldu, öyle bir yakın temastı ki bu, "ortam sıkış tepiş olunca gözgöze gelen çiftin birbirine tebessüm edip sonra da öpüşmesi klişesi"ydi oluşan durum ama "eh tamam, hikaye burada başlıyor" diye hazırlananlar yanlış geldiler çünkü biz buna prim vermedik. Ceyda bana duygularını açtı çünkü. 'Seni uzun zamandır düşünüyorum'dan girip 'onunla beraberken bile sırf sana daha yakın olduğum için çok mutlu oluyordum'a kadar uzanan bir çizgide seyretti. Bana bunları daha fazla anlatmamasını istedim. O benim en yakın arkadaşım, ona bunu yapamam. Sen bu geceyi nasıl isimlendirdin bilmiyorum ama ben sadece eğleniyordum' deme haysiyetsizliğini bile gösterdim. O ise her şeyden emin bir biçimde 'tabi, ben kalp atışlarını 100 metreden bile duyarken bu söylediklerine emin ol inanabilirim' deyip koyduğu muhteşem ayarın ardından artık dudak dudağa gelmemizi engelleyecek bir halim kalmamıştı. Zira fonda Can't take my eyes off you" çalmaya başlamıştı bile. Afedersiniz ama kim dayanabilirdi ki bu kadar tahriğe ?
Geceyi benim evimde geçirdik. Hiç unutamayacağım bir geceydi. O gecenin ardından o gittikten sonra oturup vaziyeti hem duyduğum suçluluk hem de aldığım dayanılmaz haz ile oranladığımda, hangi tarafın ağır bastığını vicdanen bilsemde, diğer taraftan yaptığımı kendimce haklı kılmaya çalışıyordum. Bir süre sonra bizim 'sümsük'ü arayıp bir yerde buluşmak üzere çağırdım. Oturduk. Ikına sıkıla olan biteni anlattım. Sözlerimi bitirene kadar tek bir kelime dahi etmedi. Sözlerimi bitirdim. Sağ elini cebinden çıkarıp birasını fondipleyip masaya güçlü bir 'taakk' efekti ile "koyduktan" sonra hesabı masanın üzerine bıraktı ve arkasını dönüp öylece gitti...Bir daha hiç aramadı, sormadı. Bense "arayıp soramadım".Cceyda ile bir süre daha seviştik. Bir gün aradığımda telefonlarıma çıkmadı. Canım sıkılınca kalkıp bir bara gittim. Bistroda bar filozofluğu yaparken kafamı sola doğru çevirdiğimde "Can't take my eyes off you" eşliğinde dans ettiği dövmeli, kaslı bir herifle öpüştüğünü gördüm. Biramı fondipleyip masaya güçlü bir 'taakk' efektiyle "koyduktan" sonra hesabı masanın üzerine iliştiriverdim ve arkamı dönüp "öylece" gittim.
yakın arkadaşlarımdan bitanesi zamanında sevgilimı ayartmıştı.Geçenlerde arkadaş ortamına gıttım bi iki kere mesajlaştığım kızlardan biri vardı 2 bira içmiş kafa güzel abilerimde el mariachi bunu sen eve bırak size yakınmış dedi aldım metrobüse gittik kafasını yasladı bana bişe demedım sonra ellerini belime doladı iyice sırnaştı sonrada ben seni çok sevdim dedi,efendim dedim? hiç bişey yok dedi şirinevlere geldik inmiyoz mu dedik hayır ben böyle iyim dedi avcılara kadar gittik indik tekrar bindik şirinevlerde indik başka bir arkadaşım su katılmamış aşık kıza hemde 1ay'a kalmaz askere gidiyordu ben o kızı sahile indirip arada götürürdüm ama bir anlık zevk için askere giden birinin psikolojisini bozmaya ve sevişmeye lüzum yok deyip fazla yakınlık göstermeden uzaklaştım şimdi düşünüyorum iyi ki öle yapmışım içim huzurla doldu.
zamanında altkomşum vardı ben sevişirdim arkadaşlarım çıkma teklifi ederlerdi ama o sayılmaz nihayetinde ben sevişmeye başladıktan sonra onlar kıza sarmışlardı.Siz siz olun bu tür durumlarda en yakın wc ye gidin sperm torbalarını boşaltın beyniniz düzgün çalışmaya başlar doğru kararı verirsiniz arkadaş yok etmeye değmez anlık sevişgiler.
bu amerikan dizilerinde sıkça olur. önce kız ile esas oğlan tanışır. esas oğlan bir kaç bölüm götürür ablayı. sonra ayrılırlar. ondan sonra bir bakmışsın, abisi, arkadaşı, dayısı herkes atlamış ablaya. bu arada mevzunun geçtiği mahalle boş durmamış herkes biribirine atlamıştır. acayip çarpıktır amerika'da ki ilişkiler. çetelesini bile tutamazsın kimin kime atladığının.
arkadaşın sevgilisiyle yatanın da yatacak yeri yoktur bu arada. ayıp ulan.
Şerefsizliğin önde gidenidir, piçliktir, soysuzluktur, namertliktir, etik değildir. Bu kişi büyük ihtimalle hafif meşrep aşufteden çıkmış bir erkeğimsidir.
muhakkak arkasından feci bir pişmanlık verir. * arkadaşlığın içine edildiği andır.
kargo bad'lik amiri parçasında böyle bir olay anlatır aslında.
dün gece senin hoşlandığın kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim?
dün gece senin evleneceğin kadınla yattığımı sana nasıl anlatabilirim?
soğuk bir rüzgar esti pencereme, tül perde genişledi
şişti, odanın içine.
tıpkı bir balon gibi,yayıldı.
dün gece ona dokunduğumu sana nasıl anlatabilirim ?
biraz şarap içtik ve bilirsin biraz dedikodu
aslında chet baker'ın bununla hiçbir ilgisi yoktu.
o ruj lekesi, dağınık bir yatak, sıcak bir gülümseme.
bunlara katlanabilir misin?
insanin kendisini önemesemesi; kendisinin kiralık katilidir.
benciller ise yaşarlar.
kimse suçlu değil aslında,
bu sadece üçlü bir oyun,
ama ben anlattığım için suçluyum, biliyorum.
bir yılan gibi girdi evime, yanıma uzandı, kolumdan zehirledi beni.
her öpüşü, ılık bir ölümdü sanki.
yağmuru damarlarımda hissediyordum,
ellerim titriyordu, kusmak istiyordum, başım dönüyordu
gözlerim kararmıştı!
durum odur ki arkadaş ve sevgili seçerken karakter çok çok önemlidir.