bir süre sonra evlenen arkadaşın türlü sorunlarını dinlemeye başlayacağının, her gün teselli etmek zorunda kalacağının, belki an gelip bıkacağının ama tek dayanağının sen olduğunu bildiğin için asla yeter demeyeceğinin göstergesi.***
özellikle geride kalan bekar arkadaşları pek içlendiren bir eylemdir.fonda romantik bir şarkı çalar.arkadaşınız ve onun hayat arkadaşı mutluluktan tavan yapmıştır. gözleriniz buğulanır. sanki size neyse. muhtemelen -ulan bi ben bulamadım- iç güdüsüyle olur bu ama arkadaşınız evleniyor deyu hüzünlendiğinize ikna edersiniz çevrenizi.sonra alırsınız başınızı gidersiniz efeler gibi hey,efeler gibi.
beraber yaptiginiz ve sinir tanimayan igrencliklerin son bulmasi, cinsel icerikli, cok bilindik sakalari artik onunla yapamayacaginiz, yaninda küfür edemeyeceginiz, beraberce tek kisilik yatakta basli-kicli uyuyamayacaginiz, sevgililerden ayrilip sabaha kadar sarap icip muhabbet edemeyeceginiz, ve bunlara benzer seylerin artik o iki kisilik dünyanizda olmayacagi anlamina gelmektedir ayni zamanda. cünkü onun iki kisilik dünyasi da, bu dünyayi kurdugu insanda, cocukca hareketleri de, kurdugu hayallerde degismistir , siz tüm gününü ve gecesini beraber gecirdigi, bir haber alir almaz hemen telefona sarildigi en yakin arkadasi degilsinizdir artik, sadece haftada bir kez telefonlasip hal hatir sordugu, arada sirada o ve esiyle bulusan, onlari evlerinde ziyaret eden eski bir okul/is/mahalle arkadasisinizdir. sadece eski bir arkadas... o kadar...
iyi taradından bakılırsa; evilik öncesi son gece yapılacak olan bekarlığa veda gecesi'nde güzelce kafalar çekilir, akabinde gereken yapılır.* böyle güzel de bir olaya vesile olur.
her önünüze gelenenin
-bak artık senin de yaşın geldi.
-bak hede ye ne kadar mutlu.
-bu yaşına geldin bi koca adayı bulanadın kendine.
-sen bu gidişle evde kalırsın turşunu kurarız... bik bik bik vik vik vik
gibi şahsınızla dalga geçilme oranı oladukça yüksek bir olaydır.
evlendikten sonra eskisi gibi her şeyi yapamayacağınız, aranızdaki mesafelerin uzamaya başladığı bir eylemdir. arkadaşın kendisi de baya bir değişim geçirir bu evreden sonra. çoğu zaman ona yaptığınız aktivite tekliflerinin reddedilmesinde farkına varırsınız artık onun evli biri olduğunu. bu da can sıkıcı bir hal alabililir zamanla.
yavaş yavaş, yok yok son hız sıra size geliyor demektir. inatçıysanız bir süre direnirsiniz. "yok ben evlenmem, hayır asla" moduna girersiniz. bir sonraki evreyse, çevrenize bakıp bakıp "ulan herkes de evlenmiş?" diye kendi kendinizle konuşmaya, hatta onlara özenmeye bile başlamanızdır. eninde sonunda siz de aynı naneyi yersiniz tabii. sağdıcınız da arkadaşınız olsundur.
bizim buralara göre, senin ' sağdıç ' olman gereken durumdur. düğünde döktürmek de cabasıdır. ona mutluluk sana zulümdür, ama arkadaşına değer, çekilir çiledir...
nikah salonundaydık. şahidiydim o'nun. birinin nikah şahidi olmanın ne kadar büyük bir onur olduğunun farkındaydım. kız tarafının şahidi ise, gelinin dedesiydi. gergin, aynı zamanda da mutluydum. mutluluğum, yıllarımızı beraber geçirdiğimiz arkadaşımın gözlerinin içinin gülmesiyle ilgiliydi sanırım. beraber kız tavlamaya çıkıp, zaferle ayrılmamızın sonrasında bile bu kadar saadet dolu olduğunu görmemiştim hiç. bu, sevdiceğiyle tanışana kadardı tabii ki. onunla olduktan sonra gözü başka hiç kimseyi görmemişti.
memur, malum soruyu sorduğunda 'haaaeveeett' şeklinde esprili bir cevap verdi arkadaşım. yıllarca bu komikliği yapanlarla dalga geçmiştim. ama o an güldüm. neden bilmiyorum. çok şirin gelmişti bana. gelin de evet dedi. birden titreme geldi vücuduma. üşüyordum. o'nu kaybetmek üzereydim.
sıra yaşlı amcayla bendeydi. önce yutkundum sonra da şahitlik ettiğimi belirttim. amca ise yaşının da verdiği avantajla yıllardır o binada şahitlik ediyormuşçasına gayet profesyonelce yaklaştı olaya. kahramanlarımız, imzalarını atarken gözlerimin dolduğunu fark ettim. gözyaşımın akmaması için gözlerimi kapatmamam gerekiyordu. fiziksel olarak mümkün olmadığından, daha fazla direnemedim ve yanaklarımdan bir çift damla süzülüverdi. neyse ki kimse anlamamıştı. herkes salonu terk ederken, o karambolde tuvalete gidip hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. kafamı kaldırdığımda temizlikçi karşımdaydı. muhtemelen kabız olduğum için sıçamadığımdan ağladığımı sandı.
ilk üç paragraf romantik yazarlarımız için yazıldı. entrynin bundan sonraki kısmına isterlerse devam etmeyebilirler. olay böyle gelişmedi çünkü.
pezevenk arkadaşım nikah şahidi olarak saçma sapan bi adam belirledi. ulan onca yaşanmışlıklardan sonra yapılır mı bu be. söyledim zaten. vurdum yüzüne. yıllarca yediğin içtiğin ayrı gitmesin. play stationda sırt sırta verip rakiplerini dize getir. tam otururken sandalyeyi altımdan çek. sonra git şahit olarak amcanın dayısının kızının torunu mudur nedir onu belirle. ayıp ulan. nerdeyse takacağım bileziği saklayıp, onun yerine 50 lira ittirecektim çaktırmadan. aşırı sinirlendim.
o değil de şimdi ben bu aktiviteleri kimle yapıcam. hemen hemen tüm arkadaşlarım da evlendi zaten. allah korusun bende mi evleneyim yani? onu mu istiyorsunuz? hangi kız benimle pes2009 oynar ki? hangisi saldalyeyi altımdan çeker ki he?
ya bazen şu ibne arkadaşlara çok özeniyorum. pardon eş cinsellere. cinsel hayat açısından söylemiyorum. aman yanlış anlaşılmasın. evlerden ırak, orası ayrı. adamlar rahat ama be. sonuçta öyle ya da böyle tarafların ikisi de erkek. oyununu oyna, kendi aranda küfürlü konuş, ensesine şaplat falan. çiftlerin bunları yapabilmesi çok hoş bence. ah şu birbirlerine kayma olayları olmasaydı işte.
neyse artık. her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. aynı zamanda gülü seven dikenine katlanır. biz aşk-ı memnu'yu izlicez, onlar da birbirlerini şey yapıcaklar. saygı duyuyorum. zor ama ya. hayat çok zor.