birinin en yakın arkadaşınız olduğunu çaresiz-mutsuz anlarınızda anlayamazsınız. mutlu - başarılı olduğunuz anlarda anlarsınız. çünkü gerçek arkadaşlık yakın arkadaşının başarısını kendi başarın gibi benimsemektir ve bu herkesin harcı değildir... en ufak bir tartışmada zayıf noktasını arkadaşının yüzüne vurmak arkadaşlık değildir... sadece kendi problemleri varmış karşısındaki kişi pespembe bir hayat düşünüyor sanıp bencilce davranmak zorunda değil... tek kalemde silip atmak zorunda değil...
çünkü unutmayın;
bazı şeylerin geri dönüşü olmayabilir
Bugün en yakınım dediğin kişinin yarın nerede duracağı yada senin onu nereye koyacağın hiç belli olmaz. Sen, sen ol kendini üzeceğin bir durumda bırakma.
Peygamberin “Dostunu severken ölçülü sev, günün birinde düşmanın olabilir. Düşmanına da buğzunu ölçülü yap, günün birinde dostun olabilir.” hadisini unutmayın.
bence her şey anlatılmamalı çünkü en yakın arkadaşı bile düşmanı olabilir, araları bozulabilir o yüzden her şey anlatılmamalı. ancak yalan söylenmemeli de orası ayrı. dürüst olunmalı. arkadan iş çevrilmemeli de. mesela bir yere gidiyorsa gittiğini söylemeyebilir ya da özel hayatıyla ilgili bazı şeyleri, gıybet de etme ihtimali olabilir.
konunun ne olduğu belirler bunu.
en yakın veya her kim olursa olsun, herkesle her mesele konuşulmaz, paylaşılmaz.
önemli olan ne amaçla, ne anlatılacağı olmalıdır.
Ortaçağ islam siyasetnamelerinden tut Sasani ve Hint siyasetnamelerine kadar neredeyse her coğrafya ve dönemde altı çizilen ve hayati önem taşıyan bir numaralı kural şudur ki; en yakın insanlara zaaflarını, zayıf yönlerini sakın ama sakın anlatmamalısın çünkü yarın o kişi düşmanın olabilir ve bunları sana karşı silah olarak kullanabilir efendim, evet.