Tarafsızlığın kenarlarında konuşlanmış bekleyen kelimeleri bir araya getirerek en saçma cümleleri kurmayı istemek belki onulmaz çaresizliğimizin çekimserliğinden kaynaklanıyor gibi görülebilir diyebiliriz ya da hiç ağzımıza almadığımız kelimelerin ortaya çıkmasını bütün benliğimizle istememizden kaynaklanıyor diye düşünebiliriz ki düşünceler içinde boğuşmaktan kurtulmayı istemekle alakası da olabileceği gibi bırakılmak istenen bütün yazım alışkanlıklarının verdiği bıkkınlıklardan sıyrılmayı içimizden gelen büyük bir isyan ve tereddütün getirdiği reddediş duygusuyla kağıtlara karalama yaptıktan sonra buruşturup çöp tenekesine atmak şeklinde başarabiliriz gibi gözükse de aslında saçmalama isteğinin dışa vurumunun tarafsızlığıdır.
birdenbire güzel bir kız gördüğünde sıyrılan yırtmacının aralığına bakarken, gözlerinin istemdışı o aralığa kayışı sırasında, hayalgücünün zirvesinin doruklarında kayak yaparken, yavaş yavaş o gizemli aralıktan onun dolgun doruklarına doğru çıkma isteğiyle eteğinin üstündeki kapalı kısımlarında oluşan bedensel izlerden yola çıkarak kendine nü bir mona lisa tablosu yaratmak ve bu tablonun en güzel yerine sadece kendinin gözlemleyebileceği şifreli bir delik açmak suretiyle diğer iç tarafı görebilmek, belki de o yarattığın izleri gerçeğe dönüştürecek bir ortam yaratmak çok güzel olabilir gibi olsa da bu mümkün değil gibi görünüyor...
yemek yerken müthiş bir amerikan botu görmek ve o botun bağcıklarının aslında dünyanın en kaliteli bot bağcıkları oluklarını bir anlık kavrayamamaktan doğan içe yönelim ve ardından gelen buhran dolu dakikalar bize 'bir vamış bir yokmuş' larla başlayan cümleler kurdururken, bu masalın sonunda gökten üç elma değil de üç tas tunç hoş kaysı hoşafı düşer ise apansız çalan kapı zili ardından eski sevgilinin de zilli olduğunu anımsar ve hafif bir tebessümle 'joe fenerde oynamasın çünkü makarnalar tel tel oluyor' deyiverirsiniz de şu acımasız hayat böbrek tıkatlayan kuzuluğuyla içinde artık benlik kaybolmuş, bizlik ön plana gelmişse tüm planları alt-üst etmiştir teletabisellik ve siz sokak kedilerinin don giymeyişindeki bohemi kafaya takarak harakiri yaparsınız da kimsenin haberi olmaz ya işte öyle bir şeydir demek istesem de aslında bundan alakasız bir durum olmakla birlikte kendine yokuş olup gündüze seni soran rus asıllı yahudi bir pigmenin zenci olmasına şaşırmaktan daha rahatsız edici pek az şey nane nane, çikita muz, kon kon...
