ahmet altan'ın, güneydoğu'ya giden ve uluslararası bir araştırma grubuna (töre cinayetlerini araştıran bir grup) katılan yelda ve istanbul'da onu bekleyen selim'in hikayesini, birbirlerine duydukları, kurtulmak istedikleri ama vazgeçemedikleri gerçek, çaresiz ve yapayalnız aşkı anlatan kitabının adıdır.
hayatında herkesten ve herşeyden fazla sevdiği erkekten kaçarak güneydoğu'nun dağlarında uluslararası bi araştırma grubuna katılan bir kadın.
bir daha hiç kimseyi o kadını sevdiği gibi sevemeyeceğini bilmesine rağmen ruhundaki zaafları saklamak için yaptığı vahşice hatalarla karşısındakini yaralayan bir adam.
gerçek aşkın korkunç ağırlığını taşıyamayarak bir köprü gibi çöküp iki kıyısında iki insanı çaresiz bırakan bir ilişli.
affetmelerine izin vermediği için kendi hafızalarından bile nefret etmelerine rağmen affetmeyi beceremeyen insanların içine hapsoldukları bir yalnızlık.
iki insanın bütün zekalarını kullanarak öldürmek için uğraştıkları ve her yediği darbeyle biraz daha hastalanarak güçlenen bir tutku.
kutsal mezopotamya ovasının eteklerinde yükselen dağlarda süren tehditkar bir hayat.
bu iki insanın yaşadıklarını izleyen herkesin sorduğu bir soru:
"hayatım boyunca beni böyle seven biri oldu mu?"
ahmet altan'ın baş karakterinin içindeki aşkı farketmesi için aşık olduğu adamı aldatmasını yazdığı kitaptır, güzeldir.
ayrıca "en uzun gece" başlığını okuyunca bir dize geldi aklıma;
"...bundan böyle takvimlerdeki en uzun gece 21 aralık deği, senin bana gelmediğin gecedir..." *
okuduğum en boktan aşk romanı.bir daha ahmet altan okumayacağımın belgesi olmuştur. sevdiği insanı unutmak için başkasıyla defalarca yatan insanları gördükten sonra içimde yazara karşı bütün saygımı kaybettirmiştir.
kitap vardır anlatır, kitap vardır yaşatır, kitap vardır ağlatır... işte bu kitapta bunların hepsini en yoğun şekilde bulabilirsiniz. okurken, hissedip de kelimelere dökemediğiniz duygularınızla karşı karşıya kalacaksınız.
ahmet altan' ın güzel kitaplarından biri. leopold' u anlayamamı$tık önce,"kadınlar ve erkekler orospudur" dediğinde. selim' in fahrünisa' yla ve asistan kızla yatması, ardından yelda' nın da taner ile aynı haltı yemesi doğruladı leopold' ün dü$üncesini. haklıymı$sın leopold.
iyi bir a$k ya$ayabilirdi leopold ve yelda, evet.
ahmet altan'ın "ooo 300 sayfa olmuş bea, yeter bu kadar" diyerek hızlı bir final yaptığı izlenimini veren kitap. saçmasapan bitirilmiş bir son* ve gereksiz yere birçok yerde yapılan dağ-bayır-ova betimlemeleri dışında, okuması oldukça keyifli; hastalıklı bir aşkın öyküsü.
Ahmet Altan'ın *kitabıdır. Yıllar önce tarih dersinde sıra altından okurken kitap bittiğinde ben bi ağlamaya başladıysam hüngür hüngür.. O sırada kurtuluş savaşından bahseden hoca yüzüme bakarken "Kahrolsun Yunanlar" deyip ağlayarak dışarı çıkmıştım.
insanda acı çekmek isteği uyanınca okunması gereken kitaptır.Eski sevgilide kaldığı için geri istesem mi yoksa yenisini mi alsam ikilemine düşürür insanı.