herhangi bir konuşma ortamında karşıdaki şahsın muhabbetten rahatsız olması durumunda hiç beklenmeyen bir tepki göstermesi ve ağır bir söz söylemesidir. insan eğer karşısındakine değer veriyor, daha da kötüsü onu yıllardır deli gibi seviyorsa yıkılır, boynu bükülür. "tamam haklısın" gibi şeyler söylemeye çalışır ama boğazına düğümlenir sözler ve ortamdan bir an önce kaçmak ister. deli gibi ağlamak ister, ama gururuna yediremez.
-gelmiş
-kim gelmiş?
-karşı komşunun oğlu mustafa varya o.
-nerden gelmiş?
-okuldan
-niye gelmiş?
-karısı terketmişte ondan gelmiş
-cidden mi, gelmiş mi?
-gelmiş.
akabinde karşı taraf sürekli soru sordurmak zorunda kalan, bir tür zamanlama hatasıdır.**
ya da şu şekilde gelişir..karşında sevdiğin kız vardır ve gerçekten sohbetin sırasında en son söylemen gereken şeyi ilk olarak söylersin..aşktan mı bilmiyorum ama artık geri de alınamaz..işte tam o anda arap alfabesi misali derdini tersten anlatıp en sonunda da kendini tanıtıp uzaklaşırsın...
patronsanız alın bu adamı hemen yönetici yapın. ama dikkat edin ukalalık ve terbiyesizlikle karıştırmayın olayı. arada ince bir çizgi var çünkü. çoğu zaman birbirine karışır.
insanın başına çok dert açmakla birlikte sözü eğip bükme zahmetine girilmediği için, gizirgah derdine düşülmediği için, açıkça hebele hübele yapılmadığı için güzeldir de.
konuşmayı bir türlü beceremeyen bünyelerin o kadar hazırlık yapmalarına rağmen sadece 5-10 saniye süren eylemi. üstelik en son söylenecek şeyi söyledikten sonra söyleyecek başka hiçbir şey bulamazsınız bu daha kötü bir durumdur.
yaşanılan olayı, olaylar bütününü anlattıktan sonra ancak tadı çıkabilecek bir şeyi en başta söylemektir. bu gibi durumlarda hem dinleyenin dinleme hevesi kaçar, başka yerlere bakar, hem de anlatıcı olayları istediği gibi coşkuyla anlatamaz... hatta anlatıcının heyecanı o kadar azalır ki sırf dinleyicinin "hadi ya, nasıl oldu bu" demesiyle gaza gelip olayı anlatmaya çalışır...