goebbels git başımdan Propagandalarına layık değilim
ölümüm komünistlerden gelecek seziyorum
hem ırkçıyım sapkınım biraz fevriyim
goebbels git başımdan istemiyorum.
Dağbaşında bir avcı kulübesi,
Yerler dizboyu kar,
ocakta ateş, Dışarda rüzgar...
Hadi gel! önce sevişmeliyiz uzun uzun
Yerdeki ayı postunun uzerine uzanmalıyız.
Bütün vücudunu, santimetre karelere ayırıp, Birer birer öpmeliyim.
Ve sonra;
sımsıkı sarılmalıyım sana!
Böylece ölmeliyiz...
aradan yıllar geçip, Bizi buldukları zaman,
Etlerimiz çürümüş olsa da;
Kemiklerimiz ayrılmamalı birbirinden.
Hadi gel!
Nefes almak hüner değil,
Seninle ölmek istiyorum…
Sana ey kanımda eriyen kadın
Can nasıl dayansın, nasıl dayansın?
Mezara çekmekse beni maksadın
Önümde o siyah gözlerin yansın.
Bir sütun alevsin, bir sütun duman,
Yalnız seni görür gözünü yuman.
Senden ateşine bir deva uman
Bari gitsin kara toprağa kansın.
Bir çukur solumda, bir taş sağımda
Kabre girdiğim gün bu genç çağımda
Öyle bir yüksel ki sen toprağımda
Görenler ruhumu tütüyor sansın.
Shakespeare'in bütün soneleri.
Fuzûlî'nin bütün şiirleri. Ayrıca mahlasına Fuzuli demekle birlikte edebiyat için hiç de fuzuli olmayan biridir. Çok gereklidir çok.
Sen bu satırları okurken ben cok uzaklarda olacağım.
Böyle başlardı bütün bildiğimiz mektuplar,
Biliyormusun? Bu ikimizin hikayesi,
Şu anda nerdesin, ne yapmaktasın;
Bildiğim yerlerdemisin yoksa hiç görmediğim bir evin penceresinde mi,
Sevdiklerin özlemi sardımı nicedir kalbini,
Pişman mısın başlamadıkların için, iç cekiyorsundur şimdi
Düşünüpte yazmadığın yazıpta yollamadığın mektupları saklıyormusun hala,
Kafanda hep aynı cümle biliyorum ne olacak halim,
Ah, biriktirdiğimiz bütün hevesler nasılda hızla tükendiler.
En çok kimi özledin, en çok neyi bekledin?
Şimdi düşlediklerimin neresindesin.
Dedim ya.
Bu ikimizin hikayesi.
Islandımız bütün yağmurları, dudak kanatan kalpli sızı aşklarımızı,
Bizi buluşturan kaldırımları,
işte bütün bunları bütün bunları yazıyorum.
Ben unutmadım diye
Hatırlıyormusun sonunu değiştirmediğimiz filmleri
Hayatın gerceğidir sandığımız kabullenilmiş yenikliği
Bir ağızdan söylediğimiz en kahraman cenkliği,
Büyürken vazgectiklerimizi yada vazgeçittirdikleri seyleri,
Ne Olacak Halim..
Çabuk mu büyüdük dersin
Biliyorum.
NE Olacak Halim..
Sen bu satırları okurken, ben nerde olacağım kim bilir.
Neleri bırakmış olacağım birde,
Ne aşkları
Ne başlangıçları
Ne ayrılıkları tıpkı senin gibi.
Biliyormusun.
Tek sorum var kendimle şimdi
bir rüya gördüm ben de -başkaları gibi-
ve hiçbir şeye varmadı sonu, yani
öylece duruyorum şimdi
ayaklarım yere dayalı
ve göğe bakıyorum -
hissederek üzerimdeki giysileri,
kunduralarımın içindeki bedenimin ağırlığını,
şapkamın kenarını, burnumdan girip çıkan
havayı - ve rüya görmemeye karar veriyorum artık.
Meczup
Yürü bre asrın uzunu endamını göreyim
Sensiz geçecek günlerin sefasını süreyim
Meczup gibi saf mıyım efendimi seçeyim
Meczubu da seveyim! seni de seveyim!
Gerici yobazların topunu seveyim!
Yansın mürtecilerin alayı
Su veren itfaiyenin hortumunu seveyim!
Düşmüşüz bir zorbanın insafına
Koymadık diye nokta saltanatına
Kul yazmış köle yazmış alnımızın ortasına
Ben böyle zulmün babasını seveyim!
Cengiz ahaliyi oyar menfaati uğruna
Senin çocuğun can verir vatan uğruna
Kokuşmuş bir düzen için değer mi hiç bunlara
Her tarafta ganimet dolu bu aç hırsızlara
Boşuna ekmek peşinde koştun nice
Hırsızlar bırakmadı yakanı yine
Ye zılgıtı-kavgayı, o yaşasın saltanat içinde!
Yeter ama bu hesap da kalmasın ahrete.
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça…
Ve ellerim kelepçede,
Tütünsüz, uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni…
insandır sanıyordum mukaddes yüke hamal. Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal, Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan; Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan. Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân; Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an! Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir! Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler; Sakarya, kandillere katran döktü geceler.
Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!
ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞiiRi
gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım
ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım
akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım
(bkz: atilla ilhan)
Hayat tersine yaşanmalıydı bence
Önce ölümü savuşturmalıydık başımızdan.
Yirmi yılımızı huzurevinde geçirip,
Çok gençleştiğimiz için atılmalıydık.
Altın bir saatimiz olduktan sonra işe başlamalıydık.
Kırk yıl çalışmalıydık, ta ki,
Emekliliğin tadını çıkarabilecek denli gençleştiğimiz güne kadar.
Üniversiteye gitmeliydik sonra, liseye hazır hale gelene dek
Parti yapmalıydık
iyice ufalmalıydık, oyun oynayıp
Sorumlulukları unutmalıydık.
Küçük bir kız ya da bir erkek bebek olunca annemize dönmeli,
Son dokuz ayımızı yüzerek geçirmeli
Ve sevgi dolu bir bakışta son bulmalıydık.
Uçsuz bucaksız bir yol duruyordu önümde.
Dizlerde dermanım yok pusulasız yönümde.
Sanki inatlaşır gibi yer kurmuştu ömrümde.
Gün görmemiş gençliğin baharından YORULDUM...
Cahit sıtkı tarancı - desem ki
Desem ki vakitlerden bir nisan akşamıdır
Rüzgarların en ferahlatıcısı senden esiyor
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini
Ormanların en kuytusunu sende görmekteyim
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm
Sende tattım yemişlerin cümlesini
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin.
Desem ki...
inan bana sevgilim inan
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum,
Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,
Rüzgarla nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi fark edemezsen
Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden,
Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme müsterih ol
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede
Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.