Arada bir harclik veren, geldin gelmedin aradin aramadin kavgasi yapmayan, yilda bir kere olmak uzere bi haftaligina gelip kalan ya da kalmaya davet eden rahat akrabadir.
sanirim sedat peker tipi akrabalardir diye düşündürten önermedir. zira sevilmeseydi istanbul daki her 10 gençten 1 i ben sedat pekerin yeğeniyim diye ortalarda gezmezdi herhalde.
pek bir şeye karışmayan kafa dengi olan yaşlı olmayan sürekli gelip gitmeyen sürekli gelip gitse bile rahatsız etmeyen her konuda uyarmayan bilmediği şeyler hakkında konuşmayan makul akraba modelidir.
not:kriterlerim bunlar isteyen talip olabilir. *
Borç para istemek yerine, borç para verebilen akrabadır. Şahsen ben gibi keriz akrabalar kimseden borç para istemeyezler ama, borç istendiği zaman aman ne olacak ya sonuç da akrabamdır ona vermiyecem de kime borç para vericem diye düşünürüz. Bugüne kadar kime borç para verdiysem geri ödememişlerdir. Ama artık akıllandım kimse beş kuruş vermiyorum.
akraba tabir ettiğimiz bu sevimsiz topluluğun istisna modelleri de vardır tabi... mesela her ailede vardır, neşeli günler filmindeki "atma ziya!" kılıklı akrabalar. bayramdan bayrama görüşürsünüz zaten, gelirler bir sıkmaya başlarlar ki cümlenin sonunun nasıl biteceğini kendileri de bilmezler.
ucu bucağı olmayan atmasyonlar silsilesinin ardı arkası kesilmez, başlanan cümle bir türlü bitmez uzadıkça uzar belki onuncu virgülü ekler ama bitirmez. anlatırken nefes nefese kalır, belki kiloludur da bu "atma ziya!".
bir taraftan ağzına löp löp attığı zeytinyağlı sarmaları çiğnemeden yutmaya çalışırken diğer taraftan laf yetiştirmeye devam eder. karşısına aç oturursanız doyarsınız ağzından yüzünüze hücum eden kuş üzümü, çam fıstığı ve pirinç taneleriyle.
burada önemli olan nokta ağzınıza denk gelmelerini sağlamak. gittikçe iğrenç bir noktaya ilerliyor niye böyle oldu anlamadım. her neyse. bu ziya karakterli akrabalar diğerlerine oranla daha sevilebilir geliyor bana. en azından yüzüne olmasa bile daha sonra arkasından, anlattıklarıyla dalga geçerek eğlenilebiliyor.
aslında problem bizde mi acaba. yoksa nedense ebeveynlerimiz genelde severler akrabalarımızı, bir kaç istisna dışında. problem bizde olmalı...
illaki seveceksek eğer; düğünlerde falan karşılaşırsın hani, aa ne kadar da büyümüş "son gördüğümüzde 2 yaşındaydı" gibi cümleler kuran akrabalardır.
severim, çünkü ne zaman gördüğümü hatırlamıyorumdur. bir daha da, tam olarak da, ne zaman görüp göremeyeceğimi bilmiyorumdur.